(Müziği dediğim yerde açın lütfen <3)
Rose'den
Sarayın labirent gibi karmaşık olan koridorlarında kaybolmamak için dua ederek ilerliyordum. Sabah Chungha'nın başına gelenlerden sonra erkekler ortaklaşa bir karar almıştı ve Jiminlerin sarayına gelmiştik. Bizi getiren ise Lucas olmuştu. O ve Yuqi'ye defalarca teşekkür etmekten çekinmemiştik biz de. Luna da bizimle savaşmak isteyip yanımızda gelmişti.
Şimdi ise aklımı dağıtmaya çalışıyordum. Çünkü ne zaman boş dursam gözleri yaşlı bir halde bize gülümseyen Chungha geliyordu gözlerimin önüne. Zaten o an tam olarak ne yaptığımı bilmiyordum. Ben yere çöküp hıçkırarak ağlarken dışarı çıkan herkes içeri geri girmişti. Öyle çok canım yanıyordu ki o an Jimin gelip yanıma çökerek sarılmasaydı bana, onun kokusunu duymasaydım belki bilincimi kaybedebilirdim.
Erkeklerin hepsi kızlardan duyduğum kadarıyla Jimin'in çalışma odasında plan yapıyorlardı. Onlara Chungha'nın bize söylediği son sözleri anlatmamıştık. Sebebi ise belliydi. Bizim sonumuz da Cungha'nınki gibi olacaktı çünkü. Zaten bize sonda yaptığı o açıklamayı bunun için yapmıştı. Kendimizi hazırlamamız için...
Kızlar bahçede bu konu hakkında konuşuyordu fakat ben o kadar bunalmıştım ki tuvalete gidiyorum bahanesiyle içeri girmiştim. Zaten Jisoo, Jennie ve Lisa'yı bırak erkeklerden birini, Sohyun, Luna veya Yeri'ye bile söylememeleri için tembihlemiştim. Kızlar da benimle aynı fikirdeydi zaten bu yüzden içim rahattı.
Bir süre sarayı keşfedeyim demiştim ama neresinden baksam kaybolmuş gibiydim. Bu kadar büyük saraya ihtiyaçları vardı da sanki diye içimden yakınıyordum ki kapısı aralık bir oda fark ettim.
Odaya yaklaşıp aralıktan içeri bakındığımda arkası dönük bir şekilde önündeki kitaba eğilmiş olan Jinyoung'u görmüştüm. Ona sormak istediğim soruyu hatırlayınca kapıyı tıklatarak içeri girmeye karar vermiştim fakat önündeki kitaba o kadar dalmış gözüküyordu ki rahatsız etmek istemedim.
Onun yerine içeri sessizce girip ne okuduğuna bakacaktım ki kitabı aslında okumadığını fark ettim. Benim sandığımın aksine kitabın içini okumuyordu. Gözleri kapalı biçimde elini kitabın kapağına koymuştu ve gülümsüyordu. Anladığım kadarıyla kitabın anılarını okuyordu.
Onun için özel bir kitap olmalıydı elindeki. Ben içimden hala düşünürken Jinyoung gözlerini açtı ve kitabı önündeki sehpaya bıraktı. Ben ise ona daha da yaklaşıp hafifçe öksürerek konuştum.
"Eğer müsaitsen aklıma takılan bir şey vardı. Onu soracaktım sana." Jinyoung gülümseyerek karşısındaki koltuğu gösterdi. Gözleri yaşlıydı fakat hala gülümsüyordu. Ne yaşadığını delicesine merak etmiştim o an fakat haddim değildi işte. Onun yerine buraya girme amacıma yoğunlaştım.
"Jihyo bana Jimin'den büyük olduğunu söyledi. Öyleyse neden veliaht sen değilsin?"
Jinyoung tekrar gülümsedi. "Gerçekten dikkatlisin Rose."
Derince bir nefes çekti ciğerlerine lakin acı çekiyor gibi bir ifadesi vardı. Normalde ilk gördüğüm zamandan beri kardeşlerin en neşelisi derdim ona. Şu an ise öyle bir haldeydi ki üflesem yıkılacak gibiydi adeta. Bir şeyler ya da birileri, canını çok yakmış olmalıydı. Kimsenin göründüğü gibi olmadığını o an anladım. Bazılarımız belli etmiyordu zira acılarını. Sırtlanıyordu yükünü ve sessizce yürüyordu yolunu. Ne kimseden yardım bekliyordu ne de bir ah çekiyordu bu insanlar. Acıtıyordu içlerindeki yaralar ama acıtmıyorlardı başkalarını bu yaralarla. Öylece kabulleniyorlardı kaderlerini. Zor olmalıydı onlar için, oldukça zor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic Shop ❦ bts & bp
FanfictionBir lanet, bir evren ve iki boyut... 4 kızımız insanlığın diğer boyuta sıkışmış ruhunu serbest bırakabilmek için bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta başlarına neler gelecek dersiniz? O zaman siz de kızların maceralarla dolu bu serüvenine katılın...