Ceketimi çıkarıp askılığa astım. Aynı anda hem lise hem de kafede çalışmak beni öyle yoruyordu ki. Saate baktığımda geç kaldığımı anlamıştım. Ses çıkarmadan önlüğümü aldım. Bu ses çıkarmama, benim kendi hayatımı nasıl kabullendiğimi gösteriyordu. Bu yüzden, her gün yaptığım gibi önlüğümü takıp aynı insanlara aynı yapmacılıkla gülümsemeyi düşündüm.
Buraya gelen müşterilere dışarıdan "tatlı, mutlu genç kız" gibi gözüküyor olmalıydım. Mutluluk neydi ki tam olarak? Beni tanıyan birine sorsalar kesinlikle beni bildiğini sanır. Hiç bir fikri yok. Benim de yok.
Bir dakika on yedi saniye sonra telefonuma mesaj geliyor.
"Erken çıkabilirsen mesaj at. Aynı yer." -Oğuz
Oğuz mesaj attığında tepkim burada çalışmakla aynı oluyordu. Bizde yanlış, ya da eksik olan bir şeyler vardı. Hissedebiliyordum. Çünkü sevdiğim biri bana mesaj attığında tepki vermeliydim. İyi ya da kötü. Kalbim hızlanmalı ya da başım dönmeliydi. Bense sadece telefonun çizilmiş ekranını inceliyordum. Aslında çoğu insanın isteyebileceği insandı Oğuz. Güvenilirdi, samimiydi, yakışıklıydı...iyidi. Ah, Oğuz o kadar iyiydi ki!
Ona ne diyeceğimi biliyordum çünkü bugün izin almam kesinlikle imkansızdı. Kafe, Alsancak'ın kalabalık yerinde olduğu için sürekli dolu oluyordu. Sürekli dolu olmasına rağmen yine de haftada iki kez kafeye "Mevsimler" adında bir müzik grubu geliyordu. Ki onun geldiği günler kafede adım atılıcak yer kalmıyordu. Ben de zaten geç gittiğim eve daha geç gidiyordum.
Bugün de o günlerden biriydi.
"Bugün izin alamam."
Yazıp telefonumu kapattım. Uzun bir gün olacaktı.
------------
İçeri gelen en iyi arkadaşım Sinem'e sarıldım. Sinem'in bugün izni olduğu halde mesaiye gelmişti. Demek ki gerçekten paraya ihtiyacı vardı.
"Hoşgeldin!"
Tüm kalabalığın arasından yanımıza gelmeyi başaran Mert, Sinem'e önlüğü uzattı.
"Kaytarmak yok cadı"
Diyip yanağından öpünce Sinem'in kırmızıya döndüğü bin metre öteden farkedilirdi.
Gülümseyip kolunu dürtünce somurttu.
"Asla olmayacak."
Tokat atar gibi yaptım.
"Sen Sinem'sin kızım ya. İstediğini alırsın."
Beni sorgulayan bakışlarla süzdü.
"Sevgilisi var."
Düşünmeden cevapladım.
"Ayırırız." diyip göz kırptım.
Önlüğü çoktan bağlamıştı bile.
---------------
O günkü amaçlarımdan biri işse, diğeri de Mert ile Büşra'yı ayırmaktı. Arkadaşlar her zaman iyi ve popüler olmak için yoktur. Çirkefliğimizi de paylasiyorduk gayet.
Daha canlı gösteri baslamadigindan, arkada summertime sadness remix caliyordu. Etrafıma bakındım. Bir kac sevgili birbirine asilirken, salakca oldugu yerde zıplayan kızlara odaklandım. Onlardan biri Büşra olmalıydı.
Elimdeki tepsideki iki kırmızı şarap ve bir kaç birayla kalabalıktan geçmek çok zordu. Üstelik üzerimdeki önlüğün eteği açılıp duruyordu.
Sakallı, otuz beş yaşlarında, gri gömlekli bir adam omzuma dokundu.
"Gece biyerlere gidelim mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Avuç Sonbahar
Teen FictionSararmış yaprak ; Uçmayı hayal eder Düşmeden önce -Haiku/e.k. Sonbahar, bana eski evimizin bahçesinde açan çiçekleri hatırlatır. Her sonbaharda, bahçemizin kuzeyinde biriken aster çiçeklerinin bir diğer adı da yıldız çiçekleri ya da yıldızpatıdır. Y...