18.Bölüm-Yeniden Ayrılık

126 35 2
                                    

Gelen ayak sesleri üzerine gözlerimi yavaş yavaş aralamıştım. Tam ağzımı açıp neler olduğunu soracaktım ki birden ağzıma bir el kapandı.

Gözlerim sonuna kadar açılırken hızlıca hareketlenerek başımı elin sahibine çevirdim. Efdal'in bana bakan gözlerini zar zor karanlıkta seçebildiğimde çırpınmayı bıraktım. Ona sorar gözlerle baktığımda diğer eliyle sus işareti yaptı.

O sırada gelen konuşma sesleriyle dikkatimi oraya verdim.

"Buldunuz mu?"

"Hayır, hiçbir yerde yoklar. Herhangi bir iz de yok."

Başka bir ses katıldı konuşmaya.

"Zaten bu karanlıkta onları aramak delilik. Göz gözü görmüyor, onları nasıl bulabiliriz ki?"

Bunlar bizi arıyorlardı. Ve neredeyse dibimizdeydiler. Allahım lütfen bulamasınlar bizi. Terlemeye başlamıştım.

"Abi siz de patronu bilmiyormuş gibi davranmayın. Deli herifin teki. İlle de bulunacak diye tutturdu, öfkelenince hiç çekilmiyor."

Adım sesleri gelirken son olarak şu cümleyi duymuştum.

"Bilin bakalım kimler onu çekmek zorunda?"

Gülüşme sesleri adım seslerine karışırken yavaş yavaş uzaklaşmışlardı. Bunun üzerine rahatlayarak bir nefes verdim dışarı. Dur, veremedim. Efdal'in eli niye hala benim ağzımda?

Efdal'in elini ağzımdan çekerek doğruldum. Zar zor seçebiliyordum yüzünü.

"Ucuz yırttık."

"Öyle oldu. İyi ki aklına gelmiş bu fikir."

Böyle söylediğinde sırıttım. Tabi o bunu görmüyordu. Şakayla;

"Kahretsin çok zekiyim dimi ya?"

Dediğimde güldü.

"Aynen ya maşallah zeka fışkırıyor."

Gülerek tekrar dizine koydum başımı. Uykum yeniden nüksetmeye başlamıştı bana. Gözlerimi kapattığımda içimdeki huzura bir anlam vermeye çalışıyordum. Bu durumda nasıl huzur hissedebiliyordum ki?

Uyku beni ele geçirdiğinde çoktan kurtulduğum günlerin rüyasını görmeye başlamıştım.

•••

Gözlerimi Efdal'in bana seslenmesiyle açtım.

"Hadi Rüya, uyan artık."

Doğrulmak için hamle yaptığımda vücudumun hamladığını farkettim. Of ne kadar da acıyordu böyle.

Umursamamaya çalışarak doğruldum.

"Tamam ya kalktım."

"Mızmızlanma Rüya. Yolumuza devam etmeliyiz."

Tekrar konuşması üzerine gözlerimi ona çevirdim. Sesinde bariz bir yorgunluk vardı. Ona baktığımda terlemiş olduğunu gördüm.

"Efdal neyin var senin?"

"Yok bir şeyim Rüya. Hadi yola devam etmeliyiz."

Yalan söylüyordu.

"Ne demek yok? Yalan söyleme bana. Şu hâline bak."

Elimi alnına götürdüğümde gözlerim faltaşı gibi açıldı. Ateşi vardı, hemde çok.

"Efdal senin çok ateşin var. Bu geceden beri mi böyle? Niye bana söylemedin?"

Endişeli gözlerim onun üzerinde dolaşırken onun sanki öğrendiğim için gizlemeyi bırakmış gibi yüzü acılı bir hal almıştı.

Yaralarını kontrol ettiğimde kolunun da bacağının da kanadığını gördüm. Evet, bunlar bir kurşun sıyrığı olabilirdi ama dikişlikti.

EFDALYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin