Her güzel şiirin ardında derin yaralar bırakmış insanlar vardır. Ya da o yaraların açılmasına izin vermiş hatta kendi elleriyle kabuklarını yolmuş şairler... Her dizede canı dişinde kalmış, canını çiğneyip içkisinin yanına meze etmiş, kanadıkça çiğnemiş çiğnedikçe kanamış hareseler... Yazabilmek biraz ihtisas, biraz hırs biraz da özgüvendir aslında.
Yazdıklarını herkese açık edebilmek yiğitliktir, ceserettir. Yazmak herkese kendini açmaktır bu yüzden yazan insanların içi dışı bir olur ve bir cümlesini okuduğunuzda çözümlersiniz kişiliğini.Yazmak, yazamamak, yazıp yazıp silmek, silip silip tekrar yazmak... Sen ve benim gibiler için yazmak kavrulan güneşin altında yenilen buz gibi bir dilim karpuzdur, önce sızlatır sonra ferahlatır. Ferahlamak için önce cesurca yazabilmek lazımdır,cesurca yazabilmek içinse cesur bir yüreğe ve korkmayan bir kaleme ihtiyaç vardır, ki böyle bir devirde korkmayan kalemler kalmadı, ağızdan çıkan sözden bile korkulur oldu..
Rahat bırakın yazanları, yazmaya çalışanları.. Bırakın anlatsınlar dertlerini satırlara, dans etsinler harflerle, noktalara virgüllere fısıldasınlar acılarını..
Bırakın yazsınlar yazabildikleri kadar, kolları kopana kadar yazsınlar, gözleri çıkana kadar yazsınlar.. Yazarken bulsunlar kendilerini.. Ve herkesler yazsın çekinmesin cümlenin devrikliğinden, çekinmesin elelamin laflarından; buzlara yazsınlar Cahit Zarifoğlu gibi, Vera ve Pirayelere yazsınlar Nazım Hikmet gibi sevda üzerine yazsınlar, memleket üzerine yazsınlar... Yeter ki yazsınlar, yazmaktan hiç bir zarar gelmez...
Yazın çocuklar yazabildiğiniz kadar korkmadan cesurca; biliyorsunuz mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSTURMAYA ÇALIŞTIĞIM GÜRÜLTÜLER
PoetryAnlatmak isteyip anlatamayanlara ve hiç anlamayanlara.. Naçizene yazılmaya çalışılmış ve çoğu yazılamamış şiirler..