47. Bölüm: Bir Hayat

5.6K 557 1.2K
                                    

Böyle bir şey görmeyi beklemiyordum.

Helikopter hala gelmemişti tam olarak, havadaydı yani. Savaş gemilerini gördüğüm an bakışlarım direk helikoptere yöneldi.

Çünkü savaş gemilerinin tehdit ettiği en önemli şey kaçış aracımız olan helikopterdi. Midem çalkalandı bir an.

Tek bir kişi ortadaki geminin güvertesine çıkmıştı. Kafasında kaptanların taktığı şapkadan vardı. Çok fazla göremiyordum bu kadar uzaktan ama hepsini yöneten kişi olduğunu tahmin edebiliyordum.

Kalbimin atışları hızlanırken diğer grubun hızla bize yaklaştığını far kettim. Lindie'nin eline her ne kadar sarmış olsalar da onun kanlarından arkalarında bir yol olmuştu bile.

Yüzü bembeyazdı. Onun yarasından sonra aklıma diğer yaralananlar geldi. Aleksi de hem bacağı hem de kolu yönünden iyi değildi. Arnaldo ve Lorenz'e de bakınca onlarında da çok da harika olmadığını fark ettim. Belli ki gittikleri yön daha karışıktı çatışma anlamında.

İkizleri olabildiğince arkama alırken çocukları nasıl koruyabileceğimizi düşünüyordum.

Çünkü az önce bizimkilerin çıktığı yerden başkaları da çıkmaya başlamıştı.

Kapana mı kısılmıştık?

Helikopter aşağıya inmedi, daha fazla da yaklaşmadı. Gözüm ara ara gökyüzüne kayıyordu. Ona bir şey olmamalıydı.

Ayrıca içim şuan hiç mi hiç rahat değildi. Kolyemin boşluğunu hissedebiliyordum.

Eğer fark etmişlerse (Kim fark etmiş olabilirdi?) işimiz biterdi. Oradaki bilgiler yedi büyük aile için felaket olurdu. Yani Vasiliev de dahildi.

Ayrıca devletler de zor duruma girerdi. Bir de kamuoyuna açtıklarını hayal ettim de... 3. Dünya savaşı çıkabilir miydi?!

Yok artık abartmamalıyım belki de. 

Timur, "Şimdi mi gelmek zorundaydılar?!" diye mırıldandı. Sesinde sinir vardı. Salvador duygusuz bir şekilde karşıya bakıyordu. Onu ilgilendirmiyor gibiydi.

Aleksi silahını hazırlarken, "Açık alandayız." diye homurdandı. "Ölmemeye çalışın."

Yanımızdaki diğer gruba baktım. Lorenz ablasını tutarken halsizdi. Öfkeli olduğu çok belliydi. Ayrıca gözlerinde belli belirsiz bir duygu vardı. Kaybetme korkusu.

Onu şimdi ben de hissediyordum o yüzden çok iyi anlıyordum. Kaybedecek çok şeyim vardı yanımda şuan.

Birden bire gemilerden ses yükseldi. "İstilacılar hemen diz çökse iyi olur." derken sesinde emredici bir ton vardı. Dişlerimi sıktım. Bu iş daha da kötüye gidiyordu.

Bunu yapamazdık. Bunu yaparsak her şey berbat olurdu.

Asıl amaçları bizleri rehin almak ya da yok edip yedi büyük aileyi güçsüzleştirmek değil miydi? Ulaşmaya çok yaklaşmışlardı.

Ama burada pes edemezdik.

Diğer taraftan karadan bir sürü kişi daha geldi ve direk silahlarını bize doğrulttular. Çöl biraz engebeli bir alan olduğu için onlar daha üstte kalıyordu. Ancak eğilirsek kurşunlarından kaçabilirdik diğer türlüsü mümkün görünmüyordu.

"Ani hareket yapmayın." dedi Joseph arada bir helikoptere bakış atarken. Belki de bir şeyler planlıyordu. "Gemileri halledebilirsek gidebiliriz belki."

GÖLGE BATAKLIĞI | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin