26.Bölüm🌙

879 50 19
                                    

Duyduklarımın beni fazlasıyla sarsmıştı. Hıçkırığımı engellemek için elimle ağzımı kapattım. Ama bu da fayda etmedi ve hıçkırığım ağzımdan firar etti. Sesli bir şekilde olunca, Barış hemen arkasını döndü.

Beni beklemiyordu. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Telefonu bir yere attı ve yanıma geldi. Ben kapının eşliğinde yere çökmüştüm. Yüzüme dokunacakken engel oldum.

Yaprak: d-dokunma bana!

Elini telaşla çekti. Ben ise dolu gözlerimle ona bakıyordum.

Barış: duydun mu her şeyi?
Yaprak: ne duymam gerekiyordu? Senin iğrençliklerini duydum!
Barış: yapma böyle bak...
Yaprak: seni bir daha görmek istemiyorum.
Barış: yaprak-
Yaprak: sakın!

Yerden kalktım ve hızlıca evden uzaklaştım. Beni anlamış olacak ki; ne peşimden geldi ne de bana seslendi.

Ağlaya ağlaya yürüyordum. Hala duyduklarımın etkisinden çıkamamıştım. Bana söylememişti madde bağımlısı olduğunu. Bu beni ayrı şoka uğratmıştı. Elimin tersiyle göz yaşlarımı silsem de üstüne yenileri ekleniyordu.

Şimdi eve gitsem teyzem şüphelenirdi. En iyisi tek başına kalmak ve düşünmekti. Direkt en yakın olan bir parka gittim. Klasik depresyondakiler gibi sahile ya da eve gidip, ağlayamazdım. Çocuklar parkta oynarken, ben bankta ağlıyordum.

Duyduklarım...En kötüsü de bunu bana söylememesi. Sevgilisine...

                           🖤🖤🖤

Yaklaşık 2 saat oturmuştum parkta. Artık eve dönmem lazımdı. Telefonumun kamerasıyla gözlerime baktım. Ağlamaktan beyazlarım kırmızı olmuştu. Yeşillerim gözükmüyordu.

Rahatlamak İçin temiz havayı içime çektim ve geri verdim. Ağladığımı belli etmemem lazımdı. Yoksa beni soru yağmuruna boğabilirlerdi. Eve geldiğimde teyzem salonda oturuyordu. Belli etmeden kaçmak istesem de olmamıştı.

Esra: yaprak?
Yaprak: e-efendim? bir şey mi oldu?
Esra: yoo, bir şey yok. Sadece kuzenin acilen gitmek zorunda kaldı. Ona biraz üzüldüm.
Yaprak: hmm, üzüldüm. Neyse ben odama çıkayım.
Esra: arkadaşınızla çalıştınız mı?
Yaprak: he, tabii tabii çalıştık b-baya.
Ben odamdayım teyze.

Odama çıktım ve hemen elimi yüzümü yıkadım. Yalancı gülümsememi de kaldırdım yüzümden. Yüzüme çarpan su iyi gelmişti.

Kafamı dağıtmak İçin müzik dinlemem lazımdı. Camın pervasızına oturdum ve müzikle birden dışarıyı izlemeye başladım. Hayatım gereksizce hızlanmamış mıydı şu son birkaç haftadır?

                          🖤🖤🖤

~Ertesi gün~

Güne ve yeni bir haftaya iğrenç başlamıştım. Erkenden kalktım okula girmek için. Umarım okulda Barış'la karşılaşmazdım.

Hiç vakit kaybetmeden sınıfa çıktım. Oğuz ve damla daha yoktu. Daha doğrusu okulda kimse yoktu neredeyse erken geldiğimden.

Onları beklerken de klasik defterime bir şeyler karalamaya başladım. Kapıdan içeriye neşeli bir şekilde Oğuz ve Damla gelince, ben de onları bozmamak İçin elimden geldiğince yüzüme gülümseme kondurmuştum.

Oğuz: ooo günaydın bacımsu. Erkencisin bugün.
Yaprak: evet, biraz öyle oldu.
Damla: bugün pek bir neşelisiniz yaprak hanım. Noldu yine?

Ne yapsam da gerçek arkadaş anlamıştı işte beni. Ama anlatmayacaktım.

Yaprak: bir şey yok ya kuşum. Sadece Pazartesi sendromu diyelim biz buna.
Damla: peki, seni daha fazla darlamayacağım.

Tebessüm ettim hafifçe. Ders saati yaklaştıkça sınıfta da doluyordu. Ders zili çalınca, daha fazla düşünmemeye çalışarak, derslere odaklanmaya başladım.

                         🖤🖤🖤

Öğle yemeği zamanı gelmişti. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu. Damla ve Oğuz'u zorla ikna ederek yemeğe gelmeyeceğimi ve bahçede oturacağımı söylemiştim. Mecburen kabul etmişlerdi.

Bankta ifadesizce öğrencilerin salak hareketlerini izliyordum. Yanımda hareketlilik hissedince, baktım. Barış gelince, ne yapacağımı bilemedim.

Yüzünü inceledim. Hemen bir günde çökmüştü. Gözleri benim gibi kırmızıydı ve şişmişlerdi. Gözlerinin altı ise mordu.

Yaprak: n-niye geldin yanıma?
Barış: konuşmamız lazım yaprak. Söz, her şeyi anlatıcam. Sadece dinle, olur mu?


Yeni bölüm geldi! Nasıldı? 😊

KABUSUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin