ARKADAŞLAR WATTPAD DE YENİYİZ. YASEMİN VE BEN (ECE). BU HİKAYENİN YAZARLARIYIZ VE UMARIM BEĞENİRSİNİZ.
Ege karşımdaydı. O okyanus rengi gözleri ve kumral saçlarıyla benden biraz uzun boyuyla tam önümde duruyordu.
Gülümsüyordu.
Basit bir gülümseme değildi ama, gözlerimin içine bakıyordu ve gayet içten bir şekilde dudaklarını yukarı doğru kıvırmıştı.
O kadar mükemmeldi ki kelimeler yetmiyordu onu anlatmaya. Tıpkı hayallerimdeki gibi tam karşımda duruyordu ama ben bir şey söyleyemiyordum.
Ve sonra benden önce davranıp dudaklarını araladı. Bir şey söylemek üzereymiş gibi nefes aldı ve ağzından şu kelimeler döküldü:
"BİP BİP !!"
Ege?
"BİP BİP !!"
Kolum istemsizce kalktı ve yatağımın hemen yanında duran çalarsaatin üstüne sert bir şekilde vurdum. Saatin o iğrenç sesi hala kulaklarımda yankılanıyordu. Döndüm ve saate baktım.
5:30 mu?! Ne?! Şaka mı bu?! Hangi gerizekalı benim saatimi 5:30'a kurdu?!
Bir dakika...
Bugün günlerden ne?
Dönüp telefonumu elime aldım ve tarihe baktım.
Ah, tabii ya! Bugün Öykü'nün doğum günüydü.
Eğer onu erkenden arayıp doğum gününü kutlamazsam bütün gün trip atıp çikolata krizine girerdi. Ama bugün de Cumartesi yani. Daha kargalar bokunu yemeden uyandım o kadar. Değerimi bilmesi gerek.
Bir çırpıda Öykü'yü aradım. Onu uyandıracağımı bilmek vahşice bir zevk veriyordu. Uykulu bir sesle telefonu cevapladığı anda "DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN" deyip yüzüne kapattım.
Yavaşça ayağa kalktım. Aynaya bakmak istemiyordum. Kim bilir ne rezalet bir tipim vardır şimdi.
Mutfağa doğru parmak uçlarımda ilerledim. Şimdi annemleri uyandırırım falan Allah korusun bir hafta söylenir. "Madem sabahın köründe kalkıyorsun git bir test çöz!" diye çok gerekli (!) bir öneri ortaya atarsa en yakın arkadaşının doğum gününde intihar eden bir psikopat olarak kalırdım insanların aklında.
Buzdolabını açınca hayal kırıklığına uğradım. Yumurta, süt, dandirik birkaç parça peynir ve meyve sebzeler.
Ofladım ve amaçsızca etrafıma bakındım. Uyku sersemi olduğum için kafam tam olarak çalışmıyordu ve en yakınımdaki sandalyeye oturup elimle kafamı destekledim. Ve bu ay belki trilyonuncu defa Ege'nin ne kadar tatlı olduğunu düşünmeye başladım.
Bir süre sonra gözlerim uyku için kapanmaya hazırlandı. Uykumu engellemek için kafamı şiddetle sağa sola salladım. Saat 6 olmuştu! Ege işte Ege! Her zaman beni işimden alıkoyan bir tatlılık abidesi.
Hızlıca odama çıktım. Çok iyi bir avantajım vardı, kendi banyomun olması! Hızlıca duş almaya çalıştım ama her zamanki gibi çilekli şampuanımla -en sevdiğim- saçlarıma hafif hafif masaj yaptım. Sonra da çikolatalı duş jelimle vücudumu yıkadım. Evet, çilekli çikolataya bayılırım, öyle kokmaya da !
Banyodan çıktım, partiye daha dört saat vardı. Saçlarımı - tabii ki- kurutmadım.
Odama geçip önceki gece seçtiğim kırmızı ama iddialıdan çok şirin elbiseyi giydim. Şu moda olan kabarık eteklilerden değil, daha çok Taylor Swift'in giydiği türden bir elbiseydi. Aynaya baktım ve kendi etrafımdan bir tur attım. Son 3 senedir hiç sıkılmadan giydiğim bu elbiseyle gayet güzel görünüyordum.
Biraz daha kendimi izledikten sonra elbiseyi çıkarıp kırışmayacak şekilde dolabıma astım. Şimdi ben kesin bir yere takılır yırtardım güzelim elbiseyi, en iyisi risk almamak.
Üstüme rahat bir şort ve askılı bir bluz geçirip tekrar banyoya girdim. Yüz temizleme jelimden elime sıktım ve yüzümü yağlardan arındırdım.
Tekrar odama geçtim ve burnumun üstündeki siyah noktaları kapatmak namına biraz fondoten sürdüm. Ama sonuç burnumun sanki yüzümün bir parçası değilmiş gibi tamamen farklı bir renge bürünmesi olunca ıslak mendille bütün fondoteni sildim.
Bugüne yakışacak hafif bir makyaj düşünmeye çalıştım. Biraz dudak parlatıcı ve sadece yeşil gözlerimi ortaya çıkarmak için neredeyse belli olmayan bir göz kalemi kullandım. Duştan yeni çıktığım için hala biraz nemli olan saçlarımı yavaşça taradım. Tam ortadan ayırmaktan nefret ettiğim için saçımın çoğu yüzümün sağ tarafında toplanacak şekilde ayırdım.
Tam ayakkabı seçmeye çalışıyordum ki telefonumdan mesaj geldiğini bildiren bir ıslık sesi duyuldu.
Kimden: Kerem
Günaydın! Parti için her şey her şey hazır. Kahvaltı etmediysen dışarı çıkalım mı?
Ah! Çok tatlı :d Düşüncelidir benim arkadaşım.
Ona onayladığımı bildiren bir mesaj attım ve sonunda çok koyu olmayan siyah dolgu topuk ayakkabılarımda karar kıldım. Hızla odama çıkıp elbisemi üsüme geçirdim. Küçük krem çantamı cüzdan, telefon, tarak, dudak parlatıcı ve törpü gibi acil durum gereçleriyle doldurdum. Son kez aynaya baktım ve yatak odasının kapısına bir not bıraktım.
"Kerem'le kahvaltıya gidiyorum. Sonra da Öykü'nün doğum günü partisine gideceğim. Beni çok merak edip ararsanız büyük ihtimalle cevap vermem. Çok geç olmadan dönmeye çalışırım. Ve bu arada, ödevlerin canı cehenneme!!"
Bu notu görünce nasıl sinirleneceklerini izlemek isterdim ama vaktim yoktu. Hızla evden çıktım fakat sonra çok acele ettiğimin farkına vardım. Daha Kerem'le kahvaltı yerini belirlememiştik bile. Kendi halime güldüm. Gitmek istediğim restoranın adını Kerem'e mesaj attım ve bir taksi çevirip yine ve yine Ege'nin ne kadar tatlı olduğunu düşünmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
Teen FictionGenç ve utangaç bir kız; Kitap kahramanlarıyla aşk yaşayıp arkadaşlıklar kuran ve kulaklığı olmadan yaşayamayan. Peki bu kız aşkı için arkadaşlarından vazgeçerse veya aşık olduğunu sanarsa...