Adının Mark olduğunu öğrendiğim kişi, dışarıya çıkarak, içerideki şömine için odun getirdi. Nedense ev fazla soğuktu. Bunun, karşımdaki katilin ellerinden yayılan ölüm soğukluğu nedeniyle olduğunu düşünüyordum.
Evet, kendimce garip inanışlarım vardı. Mesela güneş varken birden yağmur yağarsa, bir meleğin ağladığına inanırdım.
"Ne düşünüyorsun?" Mark, karşımdaki katil, sordu.
Ona aklımdan geçenleri söyleyip kendimi rezil etmek istemiyordum. Ama bir yandan da aklımdaki her şeyi söyleme huyum yüzünden söylemek geliyordu içimden. Hem, katilim olacak adamın, beni gerçek ben olarak tanımasını istiyordum.
"Güneş varken birden yağmur yaparsa, bir meleğin ağladığına inanıyorum." İçimdekini dışarıya yansıttım.
"Çok saçma." Bunu diyeceğini tahmin etmiştim aslında, ama yine de duymak kötü hissettiriyordu.
"Üzdün şu an beni cınım." Gülerek söyledim.
"Neden ölmek istiyorsun?" Bu sorunun geleceğini biliyordum. Böyle aniden gelmesi şaşırtmıştı sadece.
"Uğruna yaşayabileceğim bir şey bulamıyorum." Dedim ve devam ettim, "böyle, bilmiyorum, her şeyi bir perdenin arkasından izliyor gibiyim, sahnede bir şeyler oynanıyor. Ama ben buna dahil değilim gibi, bir parçası değilim sanki... Halbuki o sahne benim yaşamımdan başka hiçbir şey değil."
Mark durdu. Bir süre hiçbir şey söylemedi. Sonra dilini ön dişlerinin üzerinde gezdirip ağzını açtı ve sordu. "Biliyor musun, en çok duyduğum cümle ne?"
"Çok seksisin?" Taşkalaya vurmayı seviyordum. Hayattan böyle zevk almaya çabalıyordum.
"Boş yapma. Silahım belimin arkasında." Dedi kaşları çatılırken.
"E tamam işte, vur beni gitsin. Bak cidden başına bela olabilirim balım, sonradan pişman olacağına şimdiden vur beni." Oldukça ciddi bir şekilde söyledim. Ölmek istiyordum.
Neden ölmeme izin vermiyordu sanki?
"Nasıl bir manyağa çattım ben?! Of, neyse. En çok duyduğum cümle 'yaşamak istiyorum, lütfen beni öldürme'. Sense tam tersini söylüyorsun. İşte bu, beni sana çekiyor." Yakışıklı katilim konuştukça, kıpırdayan dudaklarını izledim. O dudakları öpmenin nasıl bir his olacağını merak ediyordum. Bir süre sonra, gözlerimi kaldırıp, beni inceleyen gözlere baktım.
"Seninle bir oyun oynayalım mı?" Aklıma gelen ilk fikri söyledim.
"Ne gibi bir oyundan bahsettiğine bağlı." Dedi.
Durdum, dizlerimi kendime çektim, sarıldım. Soğuğu kesti dizlerim, şömineye baktım.
"Bana bir ay ver. Bir ay boyunca her istediğini yapayım. Ne bileyim, evini temizlerim, yemek yaparım, senin arkanı toplarım falan..." Yutkunarak konuşmama ara verdim. Bundan sonra söyleyeceklerime nasıl bir tepki verecek, bilmiyordum.
"E?" Dedi, Mark.
Devam ettim.
"Karşılığında bir ay boyunca ben ne zaman istersem benimle sevişmeni istiyorum." Durdum. Mark'ın kaşları havalanırken, suratında kocaman bir sırıtış oluştu.
İnsanları öldürürken de mi bu sırıtış suratında oluşuyor merak ettim. Bu soruyu sonradan sormayı aklıma not ettim ve aklımdaki fikrin tamamını söyledim.
"Bir ay sonunda ise, beni bulduğun o köhne binada beni asarak öldürmeni istiyorum." Mark, ayağa kalkarak silahını arkadan çekti.
Namlusunu başıma dayarken, soğuk içimi titretti. Korkmuyordum, ölümden korkacak biri değildim. Bu yüzden sırıttım ve ayağa kalktım. Silahı benim başımdan bir an olsun ayırmadı.
"Sana senin isteklerini yapacağımı kim ve ne düşündürdü, bilmiyorum. Ama birinin isteklerine göre hareket edecek birisi değilim!" Dedi.
"O zaman şu an vur beni. Ya cidden çok bunaldım artık, hadi öldürsene beni." Dedim. Mark'ın duruşu sarsılırken, silahı başımdan indirdi.
"Ölümden korkmuyorsun ve bana yaşamak için yalvarmıyorsun, bundan nefret ediyorum." Mark, silahı arkaya koyarken söylendi. Daha sonra gözlerini gözlerime dikti ve devam etti.
"Evet, bir oyun oynayacağız Haechan, ama benim isteklerime göre oynayacağız bu oyunu. Oyunun sonunda, ölmek istemediğin için bana yalvaracaksın, bense seni öldürürken zevk alacağım." Dedi.
Yutkundum.
"Öyle olsun Mark."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Kapanı (MarkHyuck) ✔
FanficMark öldürmek için yaratılmıştı. Donghyuck ölmek için Tanrısına yalvarıyordu. Yolları kesişti. Her şey değişti. "Ben ölüme aşıktım, ben göğe aşıktım. O öldürmeye aşıktı, o adalete aşıktı. Bir gece, kesiştik, tanıştık, yarımlaştık. Ben ona aşıktım, b...