Sesi ahenkli bir melodi gibi kullaklarıma çalındığından beri durgun suratımla onu izledim. Bana kendini öğreteceğini söylüyordu.Peki ya benim fikrimi sormuş muydu ? Yoksa benim ne istediğim veya hissettiğim umrunda değil miydi?
Bana doğru yürümeye başladığında elimi hızlıca kaldırıp onu durdurdum. Kahvenin en yoğun tonu gözleri , maviliklerime karıştı.
'' Sen benden bir yemin istemiştin, bende senden istiyorum''
Dilini ağzının içinde bir tur döndürdü ve '' Dinliyorum '' dedi. Derin bir soluk çektim, heycanla kavrulan ciğerlerime . Kafamdakileri toparlarken gözlerimi ondan hiç ayırmadım. Sert bakışlarının arasında yatan merhamete o kadar ihtiyacım vardı ki , onu istiyorum...Tanrım yemin ederim hiç bir şeyi onu istediğim kadar istemedim. Kurumuş dudaklarımı ıslatıp toparlanan kelimelerin dudaklarımdan intihar etmesine izin verdim.
'' Benimle olduğun sürece sır istemiyorum, Jungkook lütfen....lütfen bana yalan söyleme. Canımı istediğin kadar yaka bilirsin ama ben hayatındayken başkasıyla olma.Tüm kapılarını aç bana, sana ulaşmama izin ver. Dudaklarını arala ve bana yemin et .Jungkook benden sıkıldığın zaman, artık vücudumdan soğuduğunda , kalbimi kırmadan ayrıl , incinmek istemiyorum. ''
Bahar tadındaki dudaklarını yavaşça araladı. Kafasının karıştığını belli eden mimikleri yüzünün her yanındaydı. Sonra aralık duran kirazlarını kapadı ,gözleri de bir kaç parıltı belirdi. Pırıltılar endişe kırıntıları taşıyordu.Sertçe yutkundu ve dudaklarını yeniden araladı.'' Sen...Jimin sen? ''
Cümlesini tamamlayamamıştı ama ben çoktan onu meraklandıran şeyi anladım. İçimde kendime bir şekilde itiraf etmiştim tabi .Şimdiyse sesli bir şekilde dışa vurmak beni korkutuyordu nedensizce. Boğazıma oturan yumru şimdi gözlerimi doldurmuştu.Neden o sihirli cümleyi kurduğumda arkasına bakmadan gideceğini hissediyordum.
'' J-jungkook .... ben sa-sana aşık oldum.''
Dilime ağırlık yapan kelimeleri özgür bıraktığımda sırtımdaki yüklerin tek tek kaybolduğunu hissettim. Peki şimdi neden bakışlarındaki her şey kaybolmuştu? Uzun kirpiklerini bile kırpmıyordu..., sanki kırpsa buz bakışları kirpiklerini her telini donduracakdı.
Gözlerimi yumdum sıkıca, benden vazgeçse ve bittiğini söylese bile ben ondan vazgeçmeyecektim. Her gece bıkmadan , yüz yıl bile sürse kulağına kısık kısık fısıldardım : sev beni, sev beni.......istediğim tek şey bu lütfen sev beni.
Elimi kavrayan sıcak ellerle gözlerimi araladım. Beni buruk bir gülümsemeyle seyrediyordu. Dolmuş gözlerimden, kızarık yanağıma düşen damlaya takıldı bakışları.
'' Sakın ağlama....''
Yanağımdan süzülen göz yaşımı dudaklarıyla yakaladı.
'' Bir prenses ağlamaz. Ateş gibi alev alıyoruz, bunu hissediyorum ama yaşlı gözlerini sil. Jimin, ağlamanı sevmiyorum''
Yutkundu ve bana biraz daha yaklaştı. Artık dip dibeydik ve o erkeksi kokusu yine beni başka diyarlara sürüklüyordu. Başımı göğüsüne yasladım ve burnumu gömleğinin üzerinde gezdirdim , belki öyle yapınca kokusunu ezberleye bilirdim değil mi?
'' Sana o kelimeleri söyleyemem, üzgünüm. Sana sadece sözlerimi vere bilirim Jimin. Yemin ederim, seninle olduğum sürece sır yok. Sana asla yalan söylemeyeceğim. Seni incitmeyeceğim. Seni bırakırken bile ...... Yemin ederim. Elimden geldiğince mutlu edeceğim seni, benim her şeyim artık senindir. ''
Başımı kaldırıp kahvenin en yoğun hali olan kürelerine baktım. Kiraz dudakları aralıktı ve sıcak nefesi tatlı bir esinti gibi yüzümü yalıyordu. Kalçalarımın altından kavrayıp beni kucağına çekti. Dudakları ,dudaklarımı sanki rotasıymışca buldu ve ısıtmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Can Be The Boss
FanfictionŞiddetle başlayan hazlar.Şiddetle son bulur.Ölümleri olur zaferleri.Öpüşürken yok olan ateşle barut gibi.