Minik Kalp Çarpıntısı

348 47 11
                                    

Ten Hyung'la görüşmemiz bittikten sonra, bana verilen yatağa uzanıp tavanı izlemeye başladım.

Ah ne çok şey biriktirmiştim içimde, ne çok şey beni kusturup dışarı çıkmak istiyordu... Mutsuzluğum bir çığ olup büyüyor, önüne gelen her duyguyu yutuyordu.

Mutlu olamıyordum. Bu yeni bir şey değildi. Yıllardır olan bir şeydi ve artık benimle bütünleşmişti. Çocukluğumu hatırlıyordum bazen, annesiz babasız büyürken, her gün yeni kusmuş gibi bir tat olurdu ağzımda, hiçbir şeyden tat alamazdım.

Bazen ergenliğim geliyordu aklıma, insanlar sevmeyi ergenken öğrenirdi, ben hiç öğrenememiştim, başım döner vücudum karıncalanırdı yalnızlıktan, sanki ayağa aniden kalkmışım gibi.

Beni evlat edinen aile de, ailem bile diyemiyordum onlara, ne çok baskılamıştı beni...

Yazılar yazardım kendi çapımda, sonradan dönüp okuduğumda yırttığım yazılarım vardı. Kelimelerim çırpınırdı o yazılarda, her bir yazıda kelimelerimin çırpınan bir yanı ağlardı.

Şimdi, düşünüyorum. Yalnızlıktan büzüşmüş bedenime pencereden giren rüzgâr çarpıyor. İçim üşüyor belli, titriyorum.

Ölmek istiyorum.

Öylece düşünüyor idim ki...

O sırada aşağıdan tıkırtılar yükseldi, Mark ve birinin kavga eden seslerini duydum, sonra dışarıdan bir el silah sesi geldi.

Olduğum yerden hızlıca kalkarken aşağıya indim koşarak, dış kapı açıktı, yerde kan birikintisi vardı. Kan birikintisini takip ederek dışarıya çıktım ve ölü bir bedenle karşılaştım.

Korkmam gerekirdi belki de, ama gram korkmadım. Ölülerden değil, yaşayanlardan korkmalıydım.

Mark, yerdeki adamdan bakışlarını çekti, bana baktı.

"Senin de sonun böyle olacak." Dedi.

Sırıttım, hissiyattan uzak bir sırıtıştı bu. Sadece dudağım yana kıvrılmıştı.

"Dört gözle bekliyorum, inan. Ama şimdi bu bedeni ne yapacağız?" Sordum. Soruma şaşkınlıkla baktı.

"Bana yardım mı edeceksin? Korkmadın mı?" Dedi.

Edecektim. Onaylarcasına kafamı salladım. Başını sağa eğdi, ağzını hafifçe açarak bana baktı.

"Korkmadım." Yineledim.

Uzunca bir süre gözlerini gözlerimden ayırmadı.

O bakışların altında ezilirken, kalbimin biraz olsun hızlandığını fark ettim. Minik bir kalp çarpıntısı peyda olurken bedenimde, gözlerimi kaçırdım. İzlenilmekten oldum olası nefret etmiştim.

"Hadi artık. Cesetten sızan kan içeriye doluyor. Tabii sen temizlemediğin için rahatsın ama ben temizliyorum." Diyerek yerdeki bedene uzandım. Nabzı atıyor mu diye birkaç kez kontrol ettim.

Nabız yoktu. Ölmüştü.

"Neden öldürdün?" Kendime engel olamadan sordum. Mark, bir süre sessiz kaldı.

Daha sonra ağzını araladı, konuştu, "bu şerefsiz sözde öğretmenmiş, 13 yaşındaki kız çocuklarına tecavüz etmiş ama öğretmenmiş... İnanabiliyor musun? Bu p*ç onlarca çocuğun hayatlarını çaldığı halde hiçbir ceza almaz iken, içeride suçsuz yatan binlerce insan var. Neyse. Ben ne yaptım biliyor musun? Onunla, kedinin fareyle oynadığı gibi oynadım. Son günlerini paranoyak biri olarak geçirmesine neden oldum, katilinin kollarına koşarak gelmesini sağladım, ölüme delirerek gitmesine sebep oldum. Hak etti Haechan. Hak etmediğine inansan da s*kimde değil gerçi."

Gözlerimi yerdeki bedenden ayırmadan ayağa kalktım. Mark'a bakarsam ağlayacağımı biliyordum.

Hiçbir çocuk tecavüzü hak etmiyordu.

Önümdeki soğumaya başlamış beden, ölümü hak ediyordu.

Tekrar düşüncelere boğulmamak için kafamı iki yana salladım. Gözlerimi Mark'ın beni inceleyen gözlerine diktim.

"Bu pis bedenden nasıl kurtulacağız?" Sordum.

"Sen karışmayacaksın. Kan izlerini temizle ve sus. Cesetten ben kurtulurum." Mark konuştuktan sonra, yerdeki cesedi hiç zorlanmadan sırtına aldı. (Mark'ı 1.90 boylarında, iri ve kaslı birisi olarak hayal edin.)

O gittikten sonra, banyoya gidip içine ahşap temizleyicisi ve çamaşır suyu sıktığım sulu kovayı ve viledayı aldım.

Temizlemek üzere aşağı indim. Kan izlerini, az önceki adamı ben öldürmüşümcesine bir soğukkanlılıkla ve sertlikle temizledim.

Daha sonra kanlı sudan kurtulup kovayı ve viledayı temizledim. Kısaca duş alıp yatağa girdim.

Mark'ın, o kız çocuklarından bahsederken acıyan suratı, kötüyü cezalandırışını gururla anlatırken beliren damarlarını düşünerek uyumaya çabaladım.

Uyudum.

Dünya kötüydü, bunu ilk görüşüm değildi.

Uyudum.

Ölüm Kapanı (MarkHyuck) ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin