Sınırlar II. Kısım

42.3K 2.4K 267
                                    

Yolculuk hazırlıklarını tamamlamıştı ve kralın karşısına çıkmaya hazırdı Jamie. Bir grup muhafızla birlikte kaleden ayrılacaktı ama öncesinde yapması gereken bir şey vardı.

Elizabeth lordun kendisini avluda beklediğini duyduğunda şaşırsa da merakla hazırlanarak aşağıya indi. Jamie saçlarını kısaltmış, dalgalarını düzgünce arkaya doğru yatırmış ve sakallarını tamamen kesmişti. Geleneksel İskoç giysileriyle ve tüm ihtişamıyla atının sırtındaydı.

Genç kız bir an soluğunu tutarak ona baktı. Öyle güçlü ve yenilmez duruyordu ki... Güzel mavi gözleri sevecen bir şekilde kendisine bakmasaydı onun kendisi için bir tehdit olmadığını düşünmesi zor olurdu. Yakışıklı yüzünü bir süre izledikten sonra ancak konuşabildi.

"Beni emretmişsiniz Lordum."

Nasıl oluyordu da kadınsı durması gereken etek onda ve adamlarında aksine erkeksi bir görünüm kazandırabiliyordu? İstemsizce incelemeye devam etti. Jamie de bakışlarının altında yatan hissi fark ederek gülümsedi. Elzabeth'i etkilemiş olmak erkeklik gururunu okşamıştı.

"Seni kaçırmak için buradayım. Gidiyoruz Elizabeth."

Elizabeth eğer Jamie'nin gülümseyişini görmeseydi endişelenebilirdi. Fakat tavrından bunun ciddi bir yolculuk olmadığını hissederek gülümsedi. "Bunu zaten daha önce yapmamış mıydın?"

Jamie gülüşünün avluda duyulmasına izin vererek atını döndürdü ve rahatça binebilmesi için Elizabeth'e elini uzattı. O da bu eli sıkıca kavrayarak uşaklardan birinin de desteğiyle atın üstüne çıktı. Bu defa geçen seferki gibi Jamie'nin önünde, kollarının arasında değil arkasındaydı ve düşmemek için beline sarılması gerekiyordu."Nereye gidiyoruz?" diye merakla sordu ama bir yanıt alamadı. Bu yakınlık, ona sarılıyor olmak ve elbiselerini geçerek tenine dokunan sıcaklığını hissetmek heyecan vericiydi. Tahta köprüyü geçerek kaleden ayrıldılar ve bir süre güzel adanın kırlarında at koşturduktan sonra ağaçların arasından geçip nehir kıyısına vardılar. Elizabeth bu yolculuğun aslında ona adayı gezdirmek için planlanmış bir gezi olduğunu fark etmişti.

Rüzgâr vücudunu okşayıp pelerininin başlığını savurduğunda, Jamie'nin arkasında at dörtnala koşarken hiç olmadığı kadar özgür hissetmişti. Attan ilk inen Jamie oldu ve Elizabeth'i kucaklayarak indirdi. Ellerinin vücudunda olması ise önceki gecenin anılarını tazeledi ve bir an dengesini kaybeden Elizabeth adamın omuzlarına tutundu, yüzleri birbirine yaklaştı. İkisi de açıkça heyecanlandı ama birbirlerine hissettirmemeye çalışarak gözlerini kaçırdılar.

Büyülenmiş gözleriyle manzaraya bakan kız hayranlıkla iç geçirdi. Hava o kadar güzeldi ki... Toprağın kokusunu içine çekerek gülümsedi. Jamie de heybesinden çıkardığı yiyeceklerle beraber bir örtüyü onlara gölge ve mahremiyet sağlayacak bir ağacın altına serdi.

"Bu hazırlık ne için? Sabah odamda konuştuklarımız yüzünden mi?"

Dudaklarında hayran bir gülümseme vardı ve bu, Jamie'nin doğru şeyi yaptığını düşünmesine neden oldu."Artık çevreyi görmenin vakti geldi diye düşündüm."

"Ve bana sen refakat etmek istedin." Bu bir soru değildi ama Jamie yine de açıklama yapma ihtiyacı hissetti.

"Adayı benden daha iyi tanıyan ve olası bir tehlikeye karşı seni benden iyi koruyabilecek bir savaşçı aklıma gelmedi."

Gülümseyerek örtünün üzerine, Jamie'nin yanına oturdu Elizabeth. Adam haklıydı, şüphesiz onu Kara MacDougal'dan iyi kimse koruyamazdı.

"Bu söylediğinin gerçek olması o kadar tuhaf ki. Biliyor musun? Ben sınırı öteki tarafında seninle ilgili korku hikâyeleri dinleyerek büyüdüm. Hakkında kötü olmayan tek bir kelime bile duymadım. Çocuklara geceleri korkunç İskoç efsaneleri anlatılırdı. Canavar ve ejderha masalları ama sen yaşayan bir efsaneydin. Özellikle yaramazlık yapan çocuklar seninle korkutulurdu.Yaşım biraz büyük olsa da ben de o çocuklardan biriydim." Sonra ona hatırladığı nakaratı söyledi. "Şşşş sus, üzülme. Kara Dougal sizi alamayacak..."

İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin