GOT7 MİNİ KURGU

(Mark)[ XCIII Takımı] 2

Elindeki sopayla toprağı hafif açıp elindeki beyaz gülü toprağa diktin. Üstünü güzelce örtüp biraz da suladın.

Daha sonra diğer çiçeğe geçip onu da aynı şekilde diktin.

Çok sıkıldığın için grafiti ile ilgilenen takımın geri kalanına baktın. Kahkahalar havada uçuşuyordu. Tek başına bir grup olarak seni ayırmaları akıl alır gibi değildi. Bunu neden yaptıklarını biliyordun. Çünkü senin mükemmel ötesi fikir ve espirilerini çekemiyorlardı.

Elindeki son çiçeği de diktikten sonra köşede bekleyen içeceğini alıp sandalyeye geçtin. Bacak bacak üstüne atıp iyice yayıldın.

" iyi yapın iyi o nasıl unicorn boynuzu?"

Arkadaşın sana döndüp göz devirdi.

" o unicorn değil. Eyfel kulesi cahil. "

Elimle şekli işaret ettin.

“ onun Eyfel kulesi olma ihtimali pembe fil doğma ihtimali kadar az. Ben cahil değilim siz yeteneksizsiniz... hepiniz!”

Bu sefer göz deviren sen oldun. Oturduğun yerden kalkıp kantine gitmek için okula doğru ilerlemeye başladın. O anda karşıdan sana el sallayan Mark'ı görüp durakladım. Dün grupta saat 10'da okulda olmak için anlaşmanıza rağmen tam bir buçuk saat geç kalmıştı. Ama onu affedecektin. Çünkü o yakışıklıydı. ((Açık ve net))

Sende Mark'a el sallayıp ondan tarafa ilerledin. Soluk soluğaydı.

"(is-min)! Gel benimle."

Sizin için ayrılan bölüme doğru ilerleyince senin kantin işi yalan oldu ve peşine takıldın. Grubunuzun yanına gelince sırtındaki çantayı çıkardı.

Çantanın içinden büyük bir poşet çıkarıp poşetten kalın bir halat, küçük bir minder vb. şeyler çıkardı.

" bunlar ne Mark?"

Sana gülümsedi. Karşıda duran büyük gösterişli ağacı işaret etti.

" salıncak kurmak istiyorum demiştin. Biraz zaman aldı ama tüm malzemeleri buldum. Okulun merdiveni vardır değil mi?"

Kocaman açtığın gözlerin ile ona bakarken sana sıcak bir gülümseme sundu.

" merdiven? "

Ona şaşkın şaşkın bakmayı bıraktın.

" evet olması lazım. Ama ordan düşebilirsin. Tehlikeli işlere kalkışmaya gerek yok. "

Mark seni başıyla onaylayıp okula yöneldi. Şaşkınca okula ilerleyişini izlerken arkadaşın yanına gelip zıplamaya başladı.

“ (ismin), (ismin) noluyor?”

Hâlâ Mark'ın arkasından bakarken cevap verdin.

“ o çok... ”

Arkadaşına döndün.

“ woahh...”

Arkadaşın zıplamayı kesti. Koluna sarılıp çekiştirmeye başladı.

“ senin için salıncak kuracak inanamıyorum. ”

Bende dercesine başını salladın. Daha sonra merdiveni kucaklamış size doğru gelen Mark'ı gördünüz. Arkadaşın kendi kendine bir şeyler söylenerek yerine geçti.

Mark yanına gelince sana gülümsedi. Merdiveni ağacın en kalın dalının altına doğru yerleştirdi. Halatı eline alıp merdivene çıkmaya başladı. Endişelenerek yaklaşıp merdiveni tuttun.

“ Mark dikkat et. ”

Kıkırdadı ve çıkmaya devam etti. En üste gelip dala ulaşınca ikiye katladı ipi bir kere daldan geçirip sonra tekrar geçirdi. Uçları aşağıya salıp merdivenden dikkatlice indi. İpin uçlarını defalarca sıkı şekilde bağladı. Aldığı minderi de yerleştirdikten sonra oturup kontrol etti.

İp o kadar kalındı ki neredeyse 4 parmak kalınlığındaydı.

Sağlam olduğuna emin olunca sana okey işareti yaptı. Sende kocaman gülümseyip ona eşlik ederek okey işareti yaptın. (👌)

“ teşekkür ederim Mark”

Dediğinde senden uzun olan bedenini sana yaklaştırmak için hafif eğildi.

“ bu bir grup çalışması. Bir grup üyesi istiyorsa yapılması gerekir. ”

Elini saçlarına atıp saçlarını dağıttı. Daha sonra da kahkaha attı. Sense hâlâ bir salıncağa bir Mark'a bakmakla meşguldün.

O sırada müdür artık derslere girmeniz gerektiğini aktivite saatinin bittiğini söyledi.