-5-

1.8K 144 74
                                    

  Sabah kalktığımda Jennie'nin olmadığını fark ettim. Daha dün olanları sorucaktım. Sabah sabah nereye gitti bu? Bu kadar erken nereye gider?

Kalkıp saate bakmalıydım. Saate baktığımda 10 olduğunu gördüm. 2 saat geç kalmıştım ve bir sürü Jimin'den arama vardı. İşte şimdi sıçtım.

Hemen üzerime bir şeyler geçirip dışarı çıktım. Saçımı bile toplayamamıştım.

Geldiğimde direk odaya çıktım. Ama arkası dönük bir Taehyung vardı. Yüzünü görmemem daha iyi diye düşünüyorum.

Jisoo:
- Şey çok özür dilerim. Kalkamadım ve yanımdaki arkadaşımda beni kaldırmamış. Lütfen affedin.
-....
- Benim çokta suçum yok. Arkadaşım kaldırma-
  - KES!

Yanıma gelip bana yaklaşmaya başladı. Şuan beni masaya yaslamıştı.

Taehyung:
- Bugün Japonlar yine vardı ve sen bize lazımdın. Ama sen gelmedin. Bir de gelmiş benim suçum değil diyosun.

Hemen kafamı eğip;
- Gerçekten özür dilerim. Dilerseniz bu seferki aylığımı kesin.
- Sence senin paranı kesmek mi önemli yoksa holdingin durumu mu?
- Haklısınız ne yapabilirim?

Bana yakın olduğu halde daha da yaklaşmaya başladı. Ondan kısa olduğum için sadece dudaklarını görüyodum. Gözlerinin içine bakamıyodum.
- Ben bunu düşündüm. Bu gece bana geliyosun.
-Ne?
- Duymuyor musun? Bu gece bendesin yoksa işten kovulursun.

Bir an aklıma kızları kullandığı geldi. Jimin pes etme demişti. Ama ya bir şey yaparsa?

- Üzgünüm ama ben o kızlardan değilim. Gelemem.

Yüzüne bakamadığım için şuan ne tepki verdi göremiyodum.
- Gelmezsen işin biter. İyi düşün. Bence bana kalsa başka işe de giremezsin. Şimdi evine geri git ama akşam seni bekliyorum. Mesaj atarım.

Beni kovmuştu. Ama o kızlar gibi mi olucaktım? Bir andan işimi düşünüyodum. Kahretsin.

Oradan çıkıp Jennie'nin yanına gittim. Ona çok sinirliydim. Beni niye kaldırmıyor?
Yanına hızlıca gelip içeri soktum.
- Ya Jennie sabah beni niye kaldırmadın?
- Normalde de kaldırmazdım. Zaten sen benden erken kalkarsın. Kalkmadın mı?
- Hayır 10'da kalkmışım ve işten kovulabilirim.
- Kovuldun mu? Bu yüzden mi burdasın?
- Hayır o salak Taehyung bana şart koştu. Ya akşam ona gelirmişim ya da kovulurmuşum.
- Tamam akşam git.
- Salak mısın? Ben onun bildiği kızlardan değilim.
- Abartma o kadar da düşünmez.
- O düşünür. Sapıktır o.
- Ee napıcaksın?
- Gitmek zorundayım. Eğer bir şey olursa polisi ararım.
- Peki banada haber verirsin.
- Neyse eve geçiyim. Biraz çalışmam lazım.

Eve geldiğimde önceden olan işlerime çalışıyodum. Belki kovmayı düşünmez diye.

Akşam 9 olduğunda bir numaradan adres gelmişti. Taehyung göndermiş olmalı.

Üzerime en kapalı sayılabilecek bir şey giymiştim. Nedeni belli.

Verdiği adrese geldiğimde mükemmel bir yer olduğunu fark ettim. Kapıyı çalmadan bahçeye geçtim. Zaten havuzun önünde oturuyodu.

Beni görünce yüzünde pis bir sırıtış oldu. İşte sıçtık.

Yanına gidip;
- Geldim ne istiyosunuz?

Yine sabahki gibi dibime girdi ve kulağıma yaklaşarak;
- Seni istiyorum.

Gözlerim açılmıştı. Hemen ittirdim ama karşımda gülüyodu. İlk kez bu kadar gülerken görmüştüm. Belki de ilk kez güldüğünü.

Taehyung:
- Söylemicem diyorum ama baya salaksın. Gerçekten seninle bir şey yapabileceğimi mi düşündün? Sen kimsin? Bir de bu giysiler ne? Bu sıcakta böyle şeyler mi giyindin? Aptal.
- Lütfen saygılı konuşun. Ben öyle sandım. Sizden özür dilerim.
- Tamam tamam kabul edildi. Gel de şimdi işini yap.
- Ne işi?
- Japonca bir şeyleri çeviriceksin.
- Peki.

Ben kısa bir şey sanarken bana 300 sayfalık kitap vermişti. Bu okuma kitabıydı. Neden istemişdi ki?

- Şey neden böyle bir şeyi çeviriyorum?
- Sen işini yap ben içerdeyim. Ve bir şeye ihtiyacın olursa beni çağırma. İşin ne zaman biterse şurdan dışarı çık.

Bunları diyip gitmişti. Gerçekten kaba. Sinirleri bozucak şekilde.

Kitabın yarısındaydım ve gece 3 olmuştu. Hava sıcaktı ve ben hala kalın şeylerle oturuyodum. Üzerimdekini atıp tişörtle kaldım. Ama hala sıcaktı. İçimden şu havuza atlamak vardı ama neyse.

Bir anda içerden gelmesiyle şaşırdım. Niye gelmişti ki?

- Yoruldun mu?
- Yok hayır.
- Ne?
- Hiç yorulmadım.

Kendimi kandırıyordum.

Taehyung:
- Ben biraz havuza giricem. İçeride terledim. İstersen gelme.

İstersen gel demesi lazımken bana gelme diyor. Gerçekten değişik.

- Peki efendim.

Üzerini çıkarmasıyla gözlerim kamaştı. Kitaba bakmaktan vazgeçip ona bakıyodum. Çokta güzel yüzüyodu. Bir anda bana seslenmesiyle rezil olmuştum.

- Şştt sana diyorum.
- Aa pardon efendim. Dalmışım.
- Ama bana daldın heralde.
- Özür dilerim.
- Neyse havuzdan bir daha çıkamam bana şurdan suyu getir.
- Peki.

Yine kaba bir şekilde söylüyor.

Ona suyu uzattığımda bir anda beni çekmesiyle havuza düştüm. (Bir klişe daha...)

Jisoo:
- Napıyosunuz?
- Serinledin işte. Şimdi çıkabilirsin.
- Peki ama nasıl kurucam?


Şuan belimden tutmuştu. Ve bana yaklaşıyodu. O ıslak ve çıplak vücudu bana değiyodu.
Biraz kendimi uzaklaştırıp;
- Herneyse bişey olmaz. Ben çıkıyım.

Direk çıkıp yerime oturdum. Sırılsıklamdım ama umursamıyordum. Sadece bu işi istiyodum.

O da çıkınca bana biraz bakıp;
- Seni düşünmüyorum ama hasta olabilirsin. İstersen üzerini çıkar. Zaten içeri geçicem. Rahat ol.
- Sağolun ama iyiyim.
- Hadi sızlanma. Ya da gel benimle.

Kolumdan tutup içeri soktu. Bir odaya girmiştik. Misafir odası gibiydi. Bana bir kız tişörtü vermişti.

- Giy hadi. 
- Ahh çok sağolun fakat sizin kız tişörtü ile ne işiniz var?
- Sence?

Göz kırpıp çıkmıştı. Gerçekten sapık.

Üzerime giyip çıktım. O çoktan odasına gitmişti. Ben de işimi halletmeye gittim. Erkenden bitmesi lazımdı.

İşim sabah 8 gibi bitmişti. O da çıkmamıştı bu yüzden bende hemen dışarı kaçtım.

Eve gelip üzerimi değiştirdim. Daha sonra tam çıkıcakken bir mesaj geldi. Dünki numaradandı.
- 1-2 saat gelme. Sonra gelirsin.

İyiki 1-2 saat dedi. Yoksa yolda uyuyacaktım.

Hemen geçip uyumaya çalıştım. Aslında uyumam lazım ama onu düşünüyordum.

Yeni bölümm. Yorum ve oylarınızı bekliyorum.
826 kelime.

MARRY ME(VSOO)💜Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin