Artık Kadıköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü.Şimdi midesindeki ağrı daha da artmıştı. Beşiktaş'a geçtiler. Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar. Genç kız, sevgilisinin bu durgunluğuna anlam verememişti. Nereden bilecekti bugün ayrılık çanlarının çalacağını...Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine bir şey söylemek istediğini. 'Bana bir şey mi söylemek istiyorsun' diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçırarak 'Evet' dedi. Genç kız heyecanlanmıştı, biraz da sinirlenerek 'Söylesene, ne diye bekliyorsun' dedi. Genç adam içini çektikten sonra 'Sence biz nereye kadar gideceğiz?' diye sordu. Genç kız, 'Bunu sorma gereğini niye duydun?' diye yanıt verdi. Genç adam söze başladı... ''Birkaç ay önce akşam 23:00 civarında sana telefon açıp senin için yazdığım şiiri okumak istemiştim. Sen bana 'Sırası mı şimdi canım yaa, işin gücün yok mu?' demiştin. Biliyor musun o an nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmıştım. Daha sonra da bu şiiri benden hiç istememiştin. Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sen de gelmiş, Meralin 'Sen şanslısın, sevgilin sana bakar' sözüne 'Işim yok da sana mı bakacağım, annen baksın' demiştin. Hatırladın mı?''