İki olasılığı da değerlendirmek istedim kafamda. Eğer Tom Olivia'nın biyolojik babası çıkarsa ne olurdu? İlk olarak bunun olabilecek en güzel şey olduğunu düşündüm. Çünkü, Olivia senelerdir çektiği babasızlıktan kurtulurdu.
Ardından aklıma büyük bir hata yaptığım geldi. Kurguladığım mantıklı senaryoya göre, Olivia'nın babası, Alicia'nın bebeği aldırmasını istiyordu çünkü o bebek başka bir adamdandı. O bebeği ne olursa olsun doğurtmayacaktı, böylece onu dövmüştü. Yani o gün... Olivia'ya değil, diğer bebeğe hamileydi. Eğer durum böyleyse, Tom, Olivia'nın değil, doğmadan ölen kardeşinin babasıydı. Aklım karışmıştı. Yoksa direk yıllarla açıklama yapsalardı, o zaman karıştırmazdım.
Muhtemelen siz neyi karıştırdığımı anlamadınız ama yine de canınız sağolsun. Ama aklıma yeni bir kurgu geldi. Olivia, Tom'dandı. Alicia'nın alkolik kocasının da cinsel bir problemi vardı bu yüzden bir kadınla birlikte olup çocuk yapamıyordu. Bunu Olivia doğduktan çok sonra öğrendi ve şiddet, alkol bu zamanlarda başladı. Alicia ikinciye hamile olunca da "Yok artık!" dedi ve delirdi.
Senarist falan olsam, kesinlikle pembe dizi kurgusuna dönerdi bu. İyi ki de bu düşüncelerim Tom'un odaya girmesiyle bölündü. Kurgulamaktan vazgeçmeliydim. Kim kimin babası, bundan kime ne ki? Manevi babalıkla, öz babalığın farkı ne yani?
"Ufaklık nasıl?" diye sordu Tom kapının yanında durarak.
"Bir gelişme yok, sakinleştirici verip bayılttılar." dedim. "Böyle olması daha iyi. Akşama kadar çıkabilirmişiz. Öyle dediler."
Tom gülümseyerek koridora çıktı. Olivia'yla konuştuğunu duyabiliyordum ama söylediği şeyleri duyamıyordum. Kulak da asmamaya çalıştım. Bu işe karışmamak en iyisiydi çünkü.
Ve birkaç gündür telefonumu kontrol etmediğimi fark ettim. Cebimde duran telefonu çıkartarak şarj aletini bağladım. Kısa bir süre sonra telefonum açıldı. Otuz yedi cevapsız arama vardı. Otuz altısı annemden, biri de Bay Hopkins'tendi. Ardından mesajlar kısmına baktım.
"Burası harika..." yazmıştı Hopkins. Gülücük koyarak yolladım sadece.
Başka bir mesaj yoktu. Annemi aramak istemiyordum. Onun yerine mesaj atmayı tercih ettim.
"Konsere gittik ve geldik. Telefona bakamadığım için çok üzgünüm. Tamamen aklımdan çıkmış. Meşgul gibiydik, her şey yolunda şuan. Seni seviyorum, iyi eğlenceler anne."
Mesajı attıktan sonra pencere kenarına giderek etrafı izlemeye koyulmuştum ki, Marty'nin sesiyle irkildim. "Sen de test yaptıracak mısın?" diye soruyordu.
"Ne testi?" diye sordum yatağının ucuna oturarak.
"Ne bileyim, ufaklık." dedi gülerek. "İşe baksana, önce ölü sanılan insanlar geri dönüyor. Şimdi de bir Darth Vader eksikti. Tom Olivia'nın babası çıkarsa ne olur?"
Gülmekle yetindim. O da gülerek "Benden ve senden de örnek alsınlar." dedi.
"Nasıl yani?" diye sordum.
"Manevi babası gibi davranan Tom, Olivia'nın babası çıkarsa bu duruma şaşırmamak gerek." dedi yatağından doğrularak. "Eğer bu olursa, sen de benim şuanlık babam durumundasın ya hani... Sen de benim babam olabilirsin belki."
"Marty, sen on yaşındasın." dedim gözlerimi kısarak. "Bu durumda sen, ben altı yaşımdayken doğmuş oluyorsun. Altı yaşımda daha konuşmayı yeni söküyordum."
"Sadece şaka yapıyordum." dedi gülerek.
Tom içeri girdiğinde Marty'yle biraz sohbet etti ve ardından bana dönerek "Sonuçlar, Marty çıkana kadar hazır olacak." dedi.
"Bu... Bu kadar çabuk mu yani?" diye sordum şaşkınlıkla.
Tom da gülerek "Aslında normal süresi iki hafta." dedi. "Ama çalışana yeterince iyi bir rüşvet verirsen, senin testine öncelik verip bir gece içinde bitirebilir."
"Sabırsızsın demek?" diye sordu Marty. Tom da sadece gülümsemekle yetindi.
...
Sayfayı sadece kendi görebileceği şekilde tutan beyaz önlüklü adam "Sonuçları öğrenmek isteyen?" diye sordu.
"Hepimiz." diye homurdandı Marty olduğu yerden.
Adamın İngilizce bilmesine şaşırmıştım. Tercümana ihtiyacımız olmadı en azından. Rus aksanı bir İngilizce'yle "Pekala o zaman açıklıyorum..." dedi ve hepimize bir göz gezdirdi.
"Sonuçlar negatif. Babalık testi olumsuz çıktı. Yani siz ikiniz arasında bir DNA bağı yok."
Olivia ve Tom'un suratında anlam veremediğim bir ifade vardı. Rahatlamış ve hayal kırıklığına uğramış arası bir şey. Aslında normaldi, ben bile ne hissedeceğimi bilmiyordum. Sevinsem mi üzülsem mi şimdi?
Tom cebinden "Amerikan paralarını" çıkartarak saydı ve adama birkaç yüzlük uzattı. "Sizinle iş yapmak bir zevkti." dedi adam odadan çıkarken.
Tom ve Olivia birbirine baktı, ilk kim söze girecek diye bekliyorduk Marty ile. Tam ben o sessizliği bozmak için araya girecektim ki, Olivia "Anlıyorum." dedi.
"Neyi?" diye sordu Tom.
"Kan bağının bir önemi yok, aile sadece kan bağı ile gelmez. Bunu kazanman gerekir." dedi Olivia Tom'a bakarken.
Tom gülümsedi, ardından gülümsemesi ciddi bir ifadeye dönüşerek "Sen az önce Supernatural'dan alıntı mı yaptın?" diye sordu.
Sonunda araya girerek "Bunu hep yapar aslında, yeni bir şey değil." dedim.
Ardından Olivia Tom'a sıkı sıkı sarılarak "Biyolojik olmaması umrumda değil." dedi. "Dediğin gibi, o alkoliği babam olarak kabul edemezdim. Bu yüzden seni seçiyorum Pikachu!"
"Aha, şimdi de Pokemon'dan alıntı yapıy..."
Sözümü "Kapa çeneni." diyerek kesti ve ardından güldü. Marty'nin dönmesinden sonra ilk defa bu kadar samimi gülümsüyordu. Aslında haklıydı da. Biyolojik olmasına gerek yoktu. Tom artık onun babasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
TeenfikceTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...