Bölüm 4: Dokunma

16.7K 648 274
                                    

Baran KARADAĞ

''Karadağ! Anlaşmamızı kabul etmedin tamam. Ancak elimde avlaması kolay görünen ama oldukça zor bir kuş var. Kuşun kanadını kırmadan da ötmesi gerek. Belki bu konuda yardımcı olursun bana. Ne dersin?''

Çetin'in son sözleri aklımda tekrar tekrar yankılanırken, bir yanım arkana bakmadan çekip git derken, bir yanım da yine nasıl bir pisliğin döndüğünü merak ediyordu.

Çetin tehlikeli bir adamdı. Oğluyla beraber bir krallık yönettiklerini zannediyordu ve bu uğurda önlerine çıkan herkese zarar verebilecek tiplerdi. Hiçbir zaman bu ve bunun gibi adamların destekçisi olmadım. Normal şartlarda ben bu herifin şu an nefesini keser, sonsuza dek susturabilirdim. Ancak bu tarz şeyleri yapmayı seneler önce bırakmıştım. Artık bela olmadan şirketimi yönetme peşindeydim.

Anlaşmasını reddedebileceğiniz tiplerden biri değildi Çetin Doğan. Bugün benim yerimde bir başkası olsaydı, muhtemelen ölümle tehdit edip korkutmaya çalışırdı. Fakat bana bu şekilde davranamayacağını, aksi takdirde o sefil hayatına son vereceğimi çok iyi biliyordu.

Çetin'in adamı odaya girdiğinde, Vural olacak o pisliğin bir kızın yanına girdiğinden bahsetmişti. Yoksa gerçekten bahsettiği kuş o kız mıydı? Yine bir masumun canını mı yakıyorlardı? Bunu düşündüğüm an içimde yine durdurulamaz bir öfke oluşmaya başladı ve ben sinirle olduğum yerde durmaya devam ederken Çetin kapıdan dışarı doğru adım attı.

Arthur'la tekrar göz göze gelip peşimden gelmesini ima eden bir baş hareketi yaptıktan sonra, kendimi Çetin'i takip ederken bulmuştum. Her ne kadar burada dönen pisliğin hiçbiri umurumda olmasa da, içimde anlam veremediğim bir kızgınlık ve merak vardı.

Uzun koridoru yürüdükten sonra Çetin'in peşinden Arthur ve ben koridordan sağa dönüp aşağıya doğru merdivenleri inmeye başladık. Burası çok iyi aydınlatılmamıştı, hafif karanlık sayılırdı ve etraf oldukça sessizdi.

Arthur'un arkamdan gelirken tetikte olduğunu biliyordum. Bu adamlara güvenilmeyeceğini o da en az benim kadar iyi biliyordu.

Merdivenleri indikten sonra bu sefer bizi ilkine göre daha kısa olan bir koridor karşıladı. Çetin'in yürümesi hiç aceleci değildi, oldukça rahat görünüyordu.

Sonunda önünde iki tane korumanın olduğu bir kapının karşısında durdu ve açmadan önce bana bakıp hafifçe sırıttı. Pislik herif tüm bunları tabi ki de eğlenceli buluyordu. Kendimi yine zor tutmaya çalışarak Çetin'in açtığı kapıdan içeri girdim.

Burası da karanlık ve küçük bir odaydı. Başka bir odaya bakan camdan bir duvarın önünde bir masa ve masanın üzerinde ses kayıt cihazları, mikrofon ve bilgisayar gibi ıvır zıvır aletler vardı. Anladığım kadarıyla bu herifler polis teşkilatlarındaki gibi bir sorgulama odası bile yapmışlardı. Sorgulamadan çok tabi eminim eziyet odası demek daha doğru olurdu.

Olan bitene anlam vermeye çalışırken, Çetin masanın yanında duran adamının yanına gitti ve camdan duvarın karşısına geçip içeride olanlara bakmaya başladı.

''Vural kızı konuşturabildi mi?''

Çetin'in sessizliği bozmasıyla irkilen adam heyecanlı bir film izliyormuşçasına sorgu odasına bakıyordu.

''Hayır efendim. Vural Bey on dakika önce geldi, ancak kız hiçbir şey söylemedi henüz.''

Az önce bana sırıtan Çetin, şimdi bariz bir şekilde sinirlenmişti. Cam duvarı sanki kırmak istercesine elleri yumruk haline gelmişti.

Onu bu kadar sinirlendiren kızın kim olduğunu ve ne yaptığını artık gerçekten merak etmeye başlamıştım. Yavaş adımlarla camdan duvara doğru yaklaşmaya başladım. Bu sırada Arthur da arkamda hala tetikte benimle beraber yürüyordu.

Siyahın CennetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin