Multimedia: Banners - Someone To You
***
Aden KESKİN
Sabah olduğunda, üzerimde doğru düzgün uyuyamamanın verdiği yorgunluk vardı. Dün gece öyle huzursuz yatmıştım ki, kâbus görmekten uyuyamamıştım. Kâbuslarımda sürekli birileri beni takip ediyor ya da kovalıyorlardı.
Neden acaba?
Dün gece yatmadan önce Baran'la yaşanılanlar da beni uyutmayan şeylerden biriydi. Bana her dokunduğunda ben kendimden geçerken, dün gece bunu belli etmemek için oldukça zorlanmıştım. Canımı yaktığını söylediğim an ise yaşadığı şok yüzünden belli oluyordu. Hâlbuki canımı yakmamıştı. Buradan gitmeme izin vermediği için ona çok kızgındım ve o an canı yansın istemiştim.
Tüm bunları neden yapıyordum aslında bilmiyordum. Neredeyse bir haftadır olanlar yüzünden kesinlikle normal davranmıyordum. Baran'ı gördüğüm an ondan bu kadar etkilenmem normal değildi. Her ne kadar kötü biri olmadığına artık ikna olmuş olsam da, hala daha onu tanımıyordum. Tanımadığım birinden bu kadar etkilenmek ise... Oldukça korkutucuydu.
Diğer yandan, Baran neden bana karşı bu kadar korumacı davranıyordu, onu da bir türlü anlamıyordum. Bana baktığı her an gözlerindeki o bakışlar... Benim ondan etkilendiğim gibi, o da benden etkilenmiş olamazdı. Sonuçta Baran Karadağ'dan bahsediyorduk değil mi? Benim gibi sıradan bir kızla ne işi olabilirdi ki? Hem zaten bana acıdığı için beni burada tuttuğu o kadar belliydi ki... Gözlerindeki bakışlarda resmen acı vardı.
Kendi kendime bunları düşünürken sinirlenmiştim. Bir anda yataktan fırladım ve banyoya girdim. Hızlı bir duşun ardından, Rüya'nın bana aldığı kıyafetlere bakmak için giysi dolabını açtım.
Bu kız gerçekten delirmiş olmalıydı! Dolapta rengârenk elbiseler ve kısacık etek ve kazaklardan başka bir şey yoktu. Ağlamak istiyordum resmen, çünkü ben bunların hiç birini giyemezdim ki.
Dolabın diğer tarafını açtığımda, neyse ki siyah bir kot pantolon buldum. Vücudumu saran pantolonun üstüne beyaz askılı bir tişört giymiştim. Ancak tişört göbeğimi biraz açıkta bırakıyordu. Artık yapacak bir şey yoktu, mini elbiseleri giymektense, bu tişörtü tercih ederdim.
Saçlarımı üstünkörü bir şekilde kuruttuktan sonra, omuzlarımdan aşağı dökülmelerine izin verdim. Hızlıca spor ayakkabılarımı da giydikten sonra, dolapta bulduğum siyah deri ceketi de üzerime geçirdim. Artık hazırdım.
Odadan çıktığımda, ev o kadar sessizdi ki, ben merdivenlerden aşağı inerken ayak sesim resmen yankı yapıyordu. Belki Baran'ı görürüm umuduyla adımlarımı mutfağa yönelttim.
''Günaydın!''
Olduğum yerde öyle bir sıçramıştım ki, ağzımdan çıkan çığlığa engel olamamıştım. Sesin sahibine doğru arkamı dönerken, zaten kim olduğunu biliyordum.
''Rüya, neden bağırıyorsun, korkuttun beni.''
Ağzını kocaman açmış halime gülen bu deli kız şimdi bana doğru yürüyordu. Üstündeki pembe mini elbisesi ve pembe topuklu ayakkabılarıyla oldukça güzel görünüyordu. Pembe rengiyle kafayı bozmuş olsa da ona yakışıyordu.
''Kızım sen de ne kadar ürkeksin. Beni her gördüğünde böyle çığlık atıp korkmaya artık bir son vermelisin.''
Haklıydı aslında. Dediği gibi çok ürkektim, ancak başıma gelenler yüzünden bu şekilde olmak elimde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Cenneti
Romance''Baran lütfen... Lütfen anla beni, burada kalamam. Seni tanımıyorum bile... Üstelik tehlikede de olsam başımın çaresine bakabilirim. Lütfen bırak artık gideyim.'' Tam birkaç basamak çıkmıştı ki, durdu. Yavaşça bana doğru döndü ve bir kez daha donak...