0, flight to seoul

17.6K 767 592
                                    

"Bayanlar baylar, iniş hazırlığı yaptığımız için kaptan emniyet kemeri ışıklarını yaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bayanlar baylar, iniş hazırlığı yaptığımız için kaptan emniyet kemeri ışıklarını yaktı. Lütfen koltuklarınızı dik konuma getirin ve eğer açıksa, masalarınızı kapatın."

Gelen komut ile arkaya yatırdığım koltuğumu düzeltirken, yolculuk sırasında daha rahat edebilmek için açtığım kemerimi yeniden bağladım ve başımı mürettebatın dediklerini nefes bile almadan uygulayan Jisoo unnie'ye çevirdim. Uçağa adım attığımız ilk saniyeden beri öyle panik halindeydi ki, bu tatlı ve komik manzaraya karşı kendimi daha fazla tutmam mümkün değildi. Yine de dişlerimi alt dudağıma bastırarak "Benimle Tayland'a geldiğin için pişman olmuş gibisin." diye mırıldandığımda, şaşkın ve sevimli bakışlarıyla gözlerimi buldu.

"Kim? Ben mi?" Başını hiddetle iki yana salladı, beni bunun aksine inandırmak ister gibi. "Saçmalama, tabii ki pişman olmadım. Hayatımda geçirdiğim en güzel bir hafta olduğunu gözüm kapalı bile söyleyebilirim. Sadece... Şu gidiş ve dönüş kısımları birazcık şey gibi... Ka-"

Uçağın aniden şiddetli bir şekilde sallanmaya başlamasıyla sözü yarıda kesilirken, bunun türbülanstan kaynaklı olduğunu anlamak yalnızca saliselerimi almıştı fakat benim aksime Jisoo unnie, panikten irileşen gözleriyle muhtemelen nefesini tuttuğunu hatta koltuğun kenarlarını kırarcasına sıktığının farkında bile değildi. "Bu ne şimdi!" diye bağırdı korkuyla. "Bizi öldürmeye falan mı çalışıyorlar bunlar?"

Etrafımızdaki insanların tuhaf ve anlamsız bakışlarını üzerimizde hissettiğimde "Sakin ol." derken, elimi onu biraz olsun rahatlatabilmek adına elinin üzerine koydum ve şu durumda onun için hiçbir işe yaramayacağını bilsem de güven verircesine gülümsedim. "Türbülans uçağı düşürmez, merak etme. Sadece biraz sallanacağız o kadar."

"Biraz mı? Bu şey her an yere çakılacakmış gibi sallanıyor Lisa! Kim bu uçağın pilotu! Ne biçim uçak kullanmak bu böyle? Sizi şikayet edeceğim! Resmen canımızı hiçe sayıyorsunuz!Son nefesimi havada, aptal bir tüpün içinde vermek istemiyorum ben!" Benim aksime çevremizdeki çoğu insan onun bu hallerine karşı kendilerini tutmakta başarısız olarak gülüyorlardı fakat işin iyi yanı, Jisoo unnie bunları duyamayacak veya duysa bile sinirlenemeyecek kadar kaptırmıştı kendini kıyamet senaryolarına. "Hanımefendi, lütfen sakin olur musunuz? Her şey yolunda ve kontrol altında. Bu paniğiniz gerçekten yersiniz."

Hostesin esasında rahatlatmak amacıyla kurduğu cümlelerin her biri işlerin daha da karışmasına neden olurken, gerince derin bir nefes aldım. Girdiğimiz bu türbülanstan çıkmadığımız, hatta yere inmediğimiz sürece Jisoo unnie ve onun dinmek bilmeyen paniğinden kurtuluşumuzun olmadığını tüm benliğimle hissediyordum. "Yersiz mi?" Sinirli ve tok bir ses tonuyla kahkaha atarken, sımsıkı kapattığı gözlerini araladı ve kaşlarını, onu iyi tanıdığımdan yalnız benim anlayabileceğim derin bir imayla kaldırdı. "Haftanın neredeyse her günü uçan sizler için elbette yersiz olabilir. Sonuçta siz, resmen ölüme kucak açmış keyfinin ve kahyasının gelmesini bekliyorsunuz ama ben beklemiyorum! Anlıyor musunuz? Hayır anlamıyorsunuz! Anlayamazsınız da! O yüzden şu uçağı hemen yere indirin ve pilotu buraya getirin!"

le prince des nuages » liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin