On ikinci mektup - "Son"

25 4 3
                                    

Gerçekten de, beklemiyor muydun bunu? Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi..... Hayır, bu güzel bir şey değildi. Keşke, hayatımı daha güzel değerlendire bilseydim. Böyle değil. Tanrım, beni affet. Yaptığım her şey için. İçinde bulunup da, sustuğum her haksızlık, her zorbalık için. Düzgün değerlendirmediğim bu hayatım için. Peki sen? Artık burda unutuldum. Buna inanmamaya çalışıyordum. Ancak artık inanıyorum. Sevdiklerim, değer verdiklerim, herkes benden yüz çevirdi. Neden biliyor musun? Daha farklı olduğum için. Onlar gibi düşünmediğim için tamgaladılar, deli dediler. Keşke onlar gibi ola bilseydim. Kör bir köle. Peki sen ? Ya sen, bu mektupları tanrımdan önce bulan kişi? Farklı olduğun için hiç korktun mu? Baskıcı bir toplumda ben farklıyım diye haykırmaktan korktun mu? Korkma ! Bırak onlar senden korksunlar. Bir şeyleri değişeceğinden, onları kemal'e erdireceğinden korksunlar. İzin binlerce insana umut ışığı, aydınlık, güneş olsun. Farkındalıklarını bağır. Ben bu'yum demekten çekinme. Çünkü doğanı değişemezsin. Buna mecbursun. Monoton olma, renkli ol. Öyle bir bağır ki, doğru söylediğini farkedip, senden çekinsinler. Onların boğduğu değil, taptığı, idol seçtiği, izinden gittiği insan ol. Deli, yobaz, kafir, ibne, yollu sığ düşünceli kaçıkların vurduğu bu etiketler "acaba derler mi?" düşüncesi oluşturmasın aklında. Bunların hepsi, bu tamgaları yapıştıran kişilerin algısı patlak zihniyyetleridir. Cehalet sadece kuyuya götürür. Karanlık, dipsiz, sonsuz bir kuyuya. Akabinde, ruhunu sattığın, ruhsuz ve özgür düşüncesiz bir et parçasına dönüştüğün bir kuyuya. Kuyuya düşmedin. Ancak o kuyudan çıkmak da yine kendi ellerinde insanın. Şimdi tam sırası. Farkındalıklarını bağırmanın tam sırası. Ve bütün hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken, burda olmamla ilgili sebeplerimde, zerre bile pişmanlığım yok. Ben haklı, farklı ve onlardan daha güçlü olduğum için burdayım. Neticede ben, öldüğümde mutlu ve arkada gözüm kalmadan öleceğim. Benim defterim de, buraya kadar.... Teypimde, bende çocukluk hediyem olan kaset "Suzan Suzi"parçasını açarak, dinleyeceğim ve bulunduğum kafesin kırılmasını içerdeki ak güvercinin kurtulmasını bekleyeceğim. Çünkü o gün, bu gündür. Elveda Tanrım. Ve yine elveda, sayın okucum.

"16 temmuz 2000 saat: 00.00. Şizofren teşhisi ile Ruhsal rahatsızlıklar hastanesine kapatılmış Ferit Mahir, kendi odasında geçirdiği beyin kanaması sebebiyle vefat etti. Gerisinde sadece, her ay bir yıl boyunca, belirli saatlerde yazdığı 12 mektup ve teypde çalan suzan suzi türküsü kaldı."

Tanrıya mektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin