Beep.
Beep.
Beep.
Beep.
Telefonundan gelen ses ilginç şekilde sessizdi, sanki normalden daha uzakta gibiydi ama o melodiye alışık olan kulakları duymuştu. Eijirou hafifçe homurdandı. Kalkma vakti bu kadar çabuk mu geldi? Pencereden gelen güneş ışığı zayıf ama yine de parlaktı. Boştaki elini kaldırıp esnedi.
Boştaki... eli mi?
Eijirou gözlerini açtı, bakışları tavandaki All Might posteriyle buluştu. Birkaç defa göz kırptı, gözlerini kıstı, derken...
Oh hayır.
Bakugou'nun odasındaydı. Bakugou'nun odasındaydı. Bakugou'nun yatağındaydı, kolları etrafında...
Ohh hayır, hayır, hayır.
Yavaşça, çok yavaşça aşağı baktı ve bayılmamak için kendisini zor tuttu çünkü hassiktir.
Bakugou. Bakugou yanında uyuyordu. Bakugou'nun başı göğsündeydi. Bakugou'nun bacağı bacakları arasındaydı. Bakugou'nun yatağındaydı, kolları ona dolanmıştı, Bakugou'nun yanında uyumuştu ve hassas arkadaşlıklarını mahvediyordu. Bakugou her an uyanabilirdi ve ölecekti çünkü Bakugou onu öldürecekti.
Nefes alamadı. Binlerce düşünce kafasında dönüp duruyordu ama hayatta kalma düşüncesi daha ağır basıyordu. Bakugou'nun uyanmaması iyiydi çünkü bu Eijirou'nun o lanet alarmı kapatması ve patlatılarak çıtırlaşmadan önce lanet yataktan kalkması için bir şansı var demekti.
Boştaki elini uzatıp yere uzandı. Telefonu şiltedeydi, neyse ki ona yakındı. Yattığı yerden zor uzanıyordu ama biraz gerinince alarmı kapatmayı başardı. Haftasonuydu ve saat 7.00'dı. Salak gibi cumartesi sabahı için alarmı kapatmayı unutmuştu.
Eijirou sarı saçlara baktı ve şimdi ne yapacağına karar vermeye çalıştı.
Bakugou nasıl böyle uyumuştu? Kızılkafa baya derin uyurdu ve gürültülü olmasa da alarmın sesine uyanmıştı ama... sarışının umutsuzca uykuya ihtiyacı vardı, Eijirou'dan bile fazla. Belki de beyni uyanmasına izin vermiyordu, en azından şimdilik. Her neyse, sebebi ne olursa olsun Bakugou'nun ihtiyacı olan buydu.
Şimdi yapması gereken şey daha sıkıntılıydı çünkü Bakugou her an uyanabilirdi. Eijirou dikkatliydi -ohh adamım, çok dikkatliydi hem de- ve kolunu arkadaşının altından çekti. Yavaşça birbirine dolanmış bacaklarını çözdü ve vücudunun üstünde ölü gibi uyuyan arkadaşının altından çekti. Kendisini güçlü kollardan kurtarmayı başarınca rahat bir nefes aldı ve cibinliği kendi üstünden çekti ve yere indi. Çok dikkatliydi, gözlerini sıkıca yumdu ve ağırlığıyla yerin gıcırdamasını bekledi. Sonunda yatağına ulaşınca boylu boyunca şiltesine yattı.
İçten içe yukarı bakmaya korkuyordu. Boncuk boncuk, altları mor gözlerin yukardan ona bakıyor olmasından korkuyordu ama kalbi onu uyarsa da Eijirou başını kaldırıp yatağa baktı.
Ve oh, wow. Bu harika görüntüden gözlerini alamadı.
Bakugou'nun göğsü yumuşakça inip kalkıyordu, güneş ışınları nazikçe altın rengi saçlarını okşuyordu. Yüzü gevşekti, kişiliğiyle özdeşleşmiş çatık kaşları, gözlerinin kenarlarındaki kızgın çizgiler eksikti ve dudakları öfkeyle gerilmemişti. Çok... masum gözüküyordu. Tabii ki uyuyan herkes öyle gözükürdü ama konu Bakugou olunca daha da harikaydı, özellikle de geceyle gündüzü karşılaştırınca. Çok sakindi. Eijirou onu daha önce hiç böyle görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2am Knows All Secrets
FanfictionBu hikaye Unbreakable Red Riot'a aittir, ben çevirisini yapıyorum. İyi okumalar. ...Sinir olduğu filan yoktu. Tamam, belki biraz sinir oluyordu ama uykusuzluktan bu kadar sinirliydi. Adı lazım olmayan patlayan bir veletin sabahın ikisinde yatak örtü...