Tunanın aniden gelen öpücüğüyle şoka girmiştim ama hemen bu halimden silkelenip tunayı ittirip tokat attım. Ne hakla beni öperdi? Berke geldiği anda tunanın direk üzerine atlayıp suratına yumruk atmaya başladı. Tuna sarhoş olduğundan karşılık vermiyor sadece sırıtıyordu. Zar zor berkeyi tunanın üzerinden aldım ve ağlamamak için büyük bir çaba göstererek "berke lütfen yapma. Görüyorsun dut gibi sarhoş. Al bunu git lütfen" dedim tunayı göstererek. Berke "sen iyi misin eylül?" diye sorduğunda ceval vermek yerine başımı salladım. Berke "ben telefonumu unutmuşum onu almaya gelmiştim. Ama görüyorumki iyiki unutmuşum." dedi ve tunaya öldürücekmiş gibi baktı. Ben direk içeriye girip berkenin telefonunu koltuğun kenarından aldığım gibi kapıya geldim. Berke telefonunu alıp tunayı itekaka yerden kaldırdı. Bana dönüp "iyi geceler eylül" dedi ve gitti. Arkalarından kapıyı kapattığım gibi gözümden bir damla yaş süzüldü. Tuna ne yaptığının farkında bile değildi. O benim ilk öpücüğümdü ve böyle bir şekilde harcanması içimdeki ağlama isteğini uyandırmıştı. Odama çıkıp kendimi yatağıma attım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Tuna aslında kötü biri değildi ama bana ve çetesine karşı. Onlarla ne zaman takılsam kolidordan geçen herkesle uğraşıyor. Ya rezil ediyor yada kalplerini kırıyorlardı. Bir de bunun üstüne gülüyorlardı. Benim ilk öpücüğüm böyle bir erkekle olmamalıydı. Ve en önemli olanıda aşık olmadığım bir erkekle olmamalıydı. Kendimi gerçekten kötü hissediyordum ve buna yapıcak bir şeyim yoktu. Düşüncelerimin ortasında ağırlaşan göz kapaklarıma yenik düştüm ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Sabah uyandığımda gözlerim acıyordu. Dün gece çok ağlamıştım. Yataktan kalktım ve lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda gözlerimin kızardığını ve altlarınında morardığını gördüm. Berbat gözüküyorlardı. Göz altlarımı makyajla kapatsamda kızarıklıkların belli olducağını biliyordum. Bu özelliğime içimden bir daha söverek üzerimi değiştirmeye gittim.( Eylül'ün giyidikleri )👆
Hava biraz yağmurluydu o yüzden en sevdiğim kazağımı giyidim. Bu kazağı bana babam almıştı. Ondan bana kalan bir kaç şey vardı zaten. Biri önceki evimiz biri bu kazağım ve bir de koliyem vardı. Kolyemi hiç bir zaman çıkartmıyordum. Kolyemi taktığımda sanki babam yanımdaymış gibi hissediyordum.
Çantamıda alıp aşşağıya indim. Annemden dün gece ile ilgili dedikodularını alıcaktım. Tunanın istenmedik öpücüğündende bahsetmiyecektim.
Annemin yanağına öpücük kondurduktan sonra karşısına oturdum. "günaydın anniş" dediğimde direk kaşlarını çattı. "eylül sen ağladın mı gözlerin kıpkırmızı olmuş kuzum." işte gözlerimin halini unutmuştum. Odamdan çıkmadan önce altındaki morluklarımı kapatabilsemde gözüm kıpkırmızıydı. Anneme olanları anlatamiyacağım için hemen bir yalan uydurdum. "kapıya çarptım anne" söylediğim şeye 'saçmalama istersen' bakışı atınca hemen toparladım. "yani ayağımı kapıya çarptım onun acısıyla ağlıyıvermişim hiç farketmedim." dediğimde inanmasada fazla uzatmadı. Kahvaltımı yapıp sofradan kalktım. Annemi öpüp dışarıya çıktım. Kapının önünde selin bekliyordu. Hemen ona sarıldım. "kanka sonunda ya. Kaç gündür neler oldu hepsini anlatmam lazım. Hem senide çok özledim." selin de bana sarılıp "anlatırsın anlatırsın da biraz daha boynumu sıkarsan anlatıcak bir arkadaşın olmaycak." dediğinde hemen geri çekildim. Biraz gülüştükten sonra dolmuşa binmiştik. Selin "anlat bakalım noldu?" diye sorunca herşeyi anlatmaya başladım.
Dolmuştan indiğimizde selin hâlâ şok içindeydi. Tunanın beni öptüğüne inanamıyordu. Tunaya o da sinirlenmişti. Okula girdiğimizde tuna suratı dün akşamkinden daha da dağılmış şekilde bana doğru geliyordu. Acaba berke yolda biraz daha mı dövmüştü diye düşündüm. Tuna yanıma gelip "biraz konuşabilir miyiz eylül?" dediğinde selin direk atladı. "konuşamazsınız.!" Tuna başını öne eğip sessizce "lütfen" dedi. Selin hâlâ ona sinirli bir şekilde bakıyordu. Seline dönüp "sen sınıfa git ben birazdan gelicem." dedim. Selin emin misin der gibi bakış attığında başımı onaylar şekilde salladım ve onu gönderdim. Vakit kaybetmeden tunaya dönüp "ne var?" diye sordum. Eğer bu konuşma uzarsa ağlamaya başliyacağımı biliyordum. Tuna bir adım bana yaklaştı. Gözlerimin içine bakamıyordu. Bir adım geriledim. Bunu fark edip "eylül yapma böyle sarhoştum özür dilerim olabilir böyle şeyler." dedi. Duyduklarıma inanamıyordum. Böyle şeyler olabilir mi demişti o. "sen ne diyosun be" diye cırladığımda bahçedeki herkesin bize baktığına emindim. Tuna yüzüme baktı bu sefer ağlamak üzereydim ama kendimi sıkıyordum. "böyle şeyler olabilir ne demek tuna. Sen daha ne yaptığının farkında değilsin herhalde. Böyle şeyler olamaz tuna." diye bağırmaya devam ettim. Tuna " eylül alt tarafı öptüm seni nolucak unut gitsin." dediğinde daha çok sinirlendim ve tunanın tokadımın tadına bakmasını sağladım. Sessizce "o benim ilk öpücüğümdü aptal. Sen benden hem ilk öpücüğümü hemde hayallerimi çaldın. Bir daha gözüme gözükme yoksa bir tokatla kurtulamazsın." hızlı adımlarla lavaboya giderken hıçkırarak ağlıyordum. Arkamdan bir kaç kez ismimi duysamda arkamı dönmeden yoluma devam ettim. Tam kızlar tuvaletine varmıştım ki kolumdan birinin çekmesiyle içeri giremedim. Kolumu çeken kişinin göğsüne çarptığımda ders zili çalmış ve kolidorlar boşalıyordu. Kafamı kaldırdığımda burağı gördüm. Hiç bir şey söylemeden ona sarılıp ağlamaya başladım. Tek kelime edecek gücüm yoktu. Ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama onun kollarında o kadar rahat hissediyordum ki sanki bulutların üstünde uzanmış hafiflemiştim. Birden geri çekildi yüzüm hâlâ göğüsündeydi kaldırmak istemiyordum. "bana bak eylül" dediğinde başımı kaldırdım. "ne oldu sana neden ağlıyorsun?" diye sorduğunda gerçeği söylemek istemiyordum. Çünkü yeni bir kavga çıkıcağından nerdeyse adım kadar emindim. Hemen bir şey bulmalıydım. Aklıma ilk gelen şeyi söyledim. "kafama bahçede top geldi çok canım acıdığı icin birden ağlamaya başladım. Kimse görmesin diyede lavaboya gidiyodum işte." burak ciddi misin der gibi baktı. İnanmadığı belliydi ama uzatmamasını istiyordum. "ben bi elimi yüzümü yıkiyim geliyiyim." dedim ve cevap vermesini beklemeden lavaboya daldım. Elimi yüzümü yıkayıp kuruladım. Aynadaki görüntüm berbattı. Koştuğum için saçlarım dağılmış gözlerim kızarmış ve şişmişti. Ama yapabiliceğim bir şey yoktu şuan. Lavabodan çıktığımda burak ortalıkta yoktu. Beni beklememesine üzülmüştüm ama beklemesi içinde bir neden yoktu değil mi? sınıfa doğru yürürken birden kolumdan çekildim. "hadi gidelim izin aldım senin için." dedi burak. Çantamı eline almış beni dışarı sürüklüyordu. Arabasına binip okuldan çıktık. Evimin önünde durduğunda hemen "görüşürüz" diyip koşarak eve girdim. Yoksa nolduğunu öğrenmek için beni zorlayabilirdi. Odama gidip üstümü değiştirdim. Ve yatağıma uzanıp uyumaya başladım.
Annemin sesiyle uyanıp yemek yemeye indim. Annem direk "kuzucuğum noldu bu halin ne?" diye sorduğunda burağa söylediğim yalanı onada söyledim. Müdürden izin alıp geldiğimi de söyleyince annem burağın aksine buna inandı ve uzatmadı. Yemeğimi bitirdiğimde selini arayıp eve çağırdım. Birden gittiğim için merak etmiş olmalıydı. Odamda telefonumla oynarken selin birden odaya girdi ve boynuma atladı. "güzel gözlüm iyi misin?" diye sorduğunda "biraz daha boynumu sıkarsan iyi olmayacağım" dediğimde kıkırdayarak geri çekildi. "eee çıkışta burakla eve gelmişsiniz neler oldu?" dediğinde suratında muhzip bir ifade vardı. "eve bıraktı sadece selin. Başka ne olabilirki?" dediğimde 'orasını bilemiyeceğim artık' der gibi bir bakış attı. Bu sefer kafasına yastık geçirme sırası bendeydi.
Tunayla olan konuşmamızı ve burakla olan sarılmamızı ona anlattığımda hem çok sinirlendi hemde 'ayy çok romantik' gibi nidalar çıkartıp durdu. "birazda sen anlat barbiecim birileri var mı?" diye sorduğumda bir saniye bile gecikmeden "ne? ney var mı? ne olmuş? bir şey yok." dediğinde 'dökül' der gibi bakıp anlatmasını bekledim. Kesin bir şey vardı. "ya anlamıyorum onu bir iyi davranıyor bir kötü bir soğuk bir sıcak kafamı karıştırıyor." dediğinde "kimden bahsediyorsun?" diye sordum. "mert tabiki sıra arkadaşım olan." dedi. Beni yanına oturmak için sattığı çocuktu demekki. Kafasındaki düğümleri biraz da olsa açabiliceğimi düşündüm ve konuşmaya başladım. "kafanı karıştıran ne? bir olay mı oldu?" selin yatakta karşıma geçerek bağdaş kurdu. "ya aslında oldu. Bizim sınıfta selim diye bir çocuk var biliyosundur." evet der gibi başımı salladım. "dün sıraya konuşabilir miyiz diye sormaya geldi. Bende olur dedim. Sınıftan çıktık. Selim bana çıkma teklifi ettiği sırada mert geldi ve kolumdan tutup beni bahçeye çıkardı. Bir daha başka erkeklerle konuşma falan dedi. Bende sanane falan dedim ama cok uzatmadım. Ama sonra sınıfa girdiğimizde eski soğuk haline geri döndü. Ne yapmaya çalıştı anlamadım." Bu dedikleriyle benimde kafam karışmıştı. Seline dönüp "sana kolay gelsiiinn." diyip sırıtarak telefonuma döndüm.
Gece saat 12 civarıydı. Selin evine gitmişti. Annemde yarın işe gidiceği için büyük ihtimalle uyuyordu. Film gecesi yapmaya karar vermiş ve en çok ağladığım filmlerden biri olan 'Titanic' filmini açmıştım. Tam en güzel yerinde telefonumun titremesiyle durdurmak zorunda kaldım. Tanımadığım bir numaradan mesaj gelmişti.Aşağıdayım kapıyı aç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete Güzeli
Novela JuvenilBirbirlerine düşman olan iki üvey kardeş ve çeteleri... Ve bu iki çete arasında kalan bir çete güzeli... İki çeteninde ilgisini çeken eylül bakalım bu durumun içinden nasıl çıkacak? Bu roman amatörce yazılmıştır. Lütfen yorumlarınızla yardımcı...