9:1/19

146 4 3
                                    

iniyorum merdivenleri teker teker, elimde açık sarı köpüklü bir içki, uzun parmaklarım dolanmış etrafına ve dikkatliyim. hava temiz kokmuyor ama sorun edeceğim son şey bile değil, yüzümden düşmeyen bir gülüş takılmış bugün. yabancı kalmıyorsunuz bu duruma, herkes gülüşlere sahip ve ben bunun sahiliğini sorgulayamayacak kadar sarhoşum.

nerede olduğunu bilmiyorum, yanımdaki insanlarla atıştırmalık sohbetler ediyoruz ve benim gözüm seni arıyor. burası çok kalabalık, sen kalabalıkları seversin; aralarında saklanmayı becerebildiğini söylersin.

sorun yok, diyorum kendime.
gelirsin yanıma nasılsa.

bardağımdaki alkollü sıvıyı içiyorum tek dikişte ve boğazımı yakamayacak kadar narin geliyor tadı, biraz limon aromalı. benliğime aykırı bu narinlik, boğazımda neden olduğunu bilmediğim tokluğu götürecek sert bir likite ihtiyacım var, diyorum kendime, birkaç adımla uzaklaşıyorum yanımda bulunan vücutlardan.

kaç kişiyi geçiyorum ve kaçına çarpıyorum bilmiyorum, görüntü titrek ama fazlasına ihtiyacım var, bugün sarı bir hüzne sahibim, hâlâ seni bulamamış olduğumu fark ediyorum.

sahi, neredesin?

devasa görünen eve giriyorum, temizlenmesi mümkün görünmeyen mutfağa ardından. bir şeyler buluyorum tezgahta, çoğunun tadının tanıdık olduğunu ancak yudumladıktan sonra fark ediyorum, zaten ancak öyle anlarsın aptal, diyor kulağıma ilişen sıcak nefes, ve keyif vermiyor bu bana. yine iteliyorum birilerini ve söyleniyorum, huysuzluğum üzerimde.

evin dışına çıkıyorum, bahçedeyim ve gürültü burada daha fazla. nasıl bu müziğe katlanıyorsunuz? diyorum önüme çıkan her bir silüete. beni duymadıkları her hallerinden belli ve umursamıyorum. sonuçta, ne zaman duydular ki?

dolanıyor, dolanıyor, dolanıyor ve bakınıyorum sana. neredesin? bir an günebakan sarısına sahip saçlar görüyorum, sensin sanıyorum, çarpıyor kalbim ve hareket ediyor vücudum.

birkaç saniye sonra yanındayım ve o an fark ediyorum,
bu sen değilsin.
neredesin?

huysuzluğum kalbimi kaşındıracak şekilde hissettiriyor kendini ve bu sefer seni soruyorum önüme çıkan müşkülpesent vücutlara. hayır, kendimdeyim diyorum çünkü yüzlerini ekşitiyorlar bana, önemli değil diyorum kendime.

bu arada, hiçbiri seni görmediğini salıveriyor havaya.

yanımda parlak suyun bulunduğu bir havuz var, oldukça mavi, diyorum, dalgalanıyor ara sıra ve içerisinde insanların olduğunu fark etmem zaman alıyor. neden zaman alıyor? bilmem, diyorum. yürüyor ve yürüyorum.

gece mavisinde saklanmış elbisemin askısını düzeltecekken görüyorum seni. ardından ne için elimin omzumda olduğunu unutuyor ve adımlıyorum sana doğru. kızgınım sana, hemencecik dönmedin yanıma.

günebakan sarısı saçların dağılmış biraz, sağ tarafını kulağının arkasına sıkıştırmışsın ve tazelemişsin rujunu. aramızdaki mesafeyi azaltıyorum, yaklaştıkça sana büyüyorsun gözümde ve neden sana kızgın olduğumu unutuyorum.

sahi, neden kızgındım?

kalan mesafeyi algılayamıyorum, saatlerce yürüyor gibi hissediyorum ve tam o sırada, biri durduruyor beni.

bak, diyor.
iyi bak!

neredeyse beni kör edecek bir ışık yayılıyor önüme tuttuğu telefonun ekranından, bu hissiyat biraz sonra geçiyor ve tanıyor gözlerim karşımda duranı.

bu sensin, neden buradasın? diyorum, ama sen burada bitmiyorsun.

karşında biri var ve onu, öpüyorsun?

olduğum yere sabitleniyorum.

nasıl? diyorum karşımdaki koyu dudaklı kıza. alnındaki terler dikkatimi çekiyor, boncuk boncuklar, diyorum, yine de gözlerine odaklanmaya çaba gösteriyorum.

içeriden birlikte çıktılar, diyor kız çok uzaklardan ve ben kelimelere yetişemiyorum, koşmam gerekiyor.

bitirmeme gerek kalmadan zihnimde tamamlanıyor cümle.

nasıl? diyorum tekrar.

nasıl? nasıl? nasıl?

yine adımlıyorum sana doğru. zamanı tutuyorum ellerimde ve itiyorum insanları.

sana kızgınım.

aramızdaki mesafeyi çabucak bitiriyorum bu sefer, nasıl bu kadar hızlı ulaştım sana bilmiyorum.
ben hep sana ulaşmaya çalışıyorum.
biriyle konuşuyorsun, beni gördüğünde bir an şaşırıyorsun. geçiyor gözlerinden o telaş. fark ediyorum.

ben hep buradaydım! diyemiyorum sana.

gel, diyorum ve yürüyorsun peşimden. zemin ayağımın altında sert artık, vücudum titriyor sana karşı, bu sefer öfkeden.

bunca zaman neredeydin?

durduruyorum bana yabancı gelen birini. bir elimi saçlarının arasından geçiriyorum ve kapatıveriyorum mesafeyi. dudaklarımız buluşuyor ve dilim oldukça huysuz.

ne kadar sürdü bu bilmiyorum, ama ayrılıyoruz en nihayetinde.

oldukça şaşkınsın. neden şaşkınsın?

bir yıldız kayıyor tam başının üstünden, belki de saçlarının arasından, ve benim kelimelerim sen duy diye, sana dökülüyor bir tek:

"bunca zaman kaybolmuşsun başkasında."

x

sad story dostlarım, acıttı yazmak

🎉 parlak gece elbiseleri, içi boş bardaklar ve ona eşlik eden vücutlar hikayesini okumayı bitirdin 🎉
parlak gece elbiseleri, içi boş bardaklar ve ona eşlik eden vücutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin