Hooded_97 :??
Haru_97:Ne var?
Hooded_97:Haru, beni deli etme istersen
Ne yapmaya çalışıyorsun sen?
Haru_97:Şizofren olma ihtimalin var mı?
Çünkü ben hiçbir şey yapmıyorum yapan sensin!
Hooded_97 :Tamam anladım!
Bir bok yedim!
Hatta dur dur boklar yedim!
Ama... Biraz önce Haru
Gözlerine bakarken, seninle konuşmaya hazırken çekip gitmene nasıl sebep oldum anlatsana!
Haru_97:Konuşmaya hazırken?
Jungkook sen yanlış anlamışsın sanırım
Ben senin yanına seninle konuşmak(!) için gelmedim
Gelmem de zaten!
Hooded_97:Ne için geldin, Haru?
Yazmayacak mısın?
Konuşmaktan kaçtığın gibi yazmaktan da kaçıyorsun, ha?
Haru_97:Yoo
Sadece şunu anlamanı istiyorum
Ben yazmak istersem yazarım konuşmak istersem konuşurum, Jungkook.
Seninle konuşmaya devam etmemin bir nedeni var ve emin ol bu neden de sen değilsin
Evet, yanına geldim.
Çünkü çok sinirliydim
İçimdeki zehiri tek taraflı altını çiziyorum tek taraflı konuşmak istiyordum.
Fakat bir de ne göreyim
Rolüne son derece bürünmüş bir adet Jungkook kkk
Ehh, bir an kanıyor gibi oldum itraf edeceğim
Kesinlikle oyunculuk üzerine okumalısın
Hatta bak okulunu okumana bile gerek yok direk alırlar seni
Cidden bak
Bırak yani artık aşık oldum pişmanım ayaklarını
'Seni seviyorum' muş hah ben buna kıçımla bile gülmem Jungkook
Bu cümleden sonra seninle arkadaşlarım hakkında bak altını çiziyorum arkadaşlarım hakkında bile konuşmaya değer olmadığını anladım
Yani kısaca Siktir git
Bu seninle son konuşmamız artık arkadaşlarımın bile hayrı kalmadı üzerinde
✔️✔️
Haru, elindeki telefona bakarken dudaklarının içini yemeye ve bir yandan da ayaklarını sallamaya bir son veremiyordu.Çok ağır konuşmuştu. Biliyordu. Ama engel olamıyordu kendine. 2 yıl öncesi zihnindeki slaytta oynamaktayken kendine engel olamıyordu. Olmakta istemiyordu aslında. Jungkook o cümleyi kurmadan önce konuşmak için o da hazırdı aslında. Arkadaşlarının yerine tek düşündüğü arkadaşlıklarının hatrıydı bunu istemesine neden olan.
Ama o cümle kilitli bir cümleydi onun içinde ve o cümleyi bir zamanlar arkadaşı daha sonra ise en büyük düşmanı haline gelen insandan duymak duygularının içindeki tüm merhameti sömürmüştü ve geriye öfke kalmıştı.
Oysa Jungkook'u yaralayıp yaralamadığını bile bilmiyordu. Ağırlık gelen taraf yaralamadığı olsa da kendinden emin hissiyatı bu sefer ortaya çıkmıyordu işte. Emin değildi. Bilmiyordu. İlk defa belki diyordu. Yine de gururu kontrol etmek için fazla zayıftı.
Oysa genç kız tekrardan o balkon kapısını açacak olsaydı bu sefer inanırdı. Bu sefer tüm hücrelerine kadar hissederdi, yaralamakla kalmayıp paramparça ettiği çocuğun ruhunu gözleriyle görebilirdi.
Jungkook, Haru'nun zehrini akıttığı cümleleri okurken dudaklarını dileyip kanatmaktan ve gözyaşları sicim sicil boşalırken bu hareketlerine engel olmaya çalışmıyordu.
İlk defa içinde o sönüp yanarak kendini belli eden umuda sataşıyordu.
Pes et diyordu, umuduna.
Pes et ve hayatından çıkayım.
Güvenmiyor.
Sikeyim, gözyaşlarıma kadar güvenmiyor bana.
O bitirmiş her şeyi, hayır ben bitirmişim işte her şeyi.
Daha neden yüreğimi zorluyorsun?
Neden açık yaramı kapatmaya çalışmama izin vermiyorsun?
İnanmıyorsun, değil mi?
Ondan vazgeçebileceğime inanmıyorsun ve hayata tutunmam için oradasın.
Ama git artık.
İstemiyor, istemeyecek de.
Bırak, mutlu olsun.
Keza, ben onu mutlu edemem işte.
⛅⛅⛅
Ah benim pişman çocuğum.
Ne aşktan ne de sevdiğinden vazgeçmiyorsun.
Umudun oysa zaten kalbinde.
Sen onu sevdikçe de orada olacak.
Boşuna kızıyorsun o küçük umut ışığına. Onun sönmesi için kalbinin onun için atmaması lazım oysa.
Sen ondan bu yüzden vazgeçemezsin işte.