Zamanın ve mekanın henüz mana kazanmadığı, şu anki canlıların, varlıkların henüz yaratılmadığı sıralar…
İnsanlardan, cinlerden, ve şu an bilinen tüm varlıklardan daha öncesinde, başka varlıklar da yaşarmış aslında. Fakat bazı sebeplerden dolayı, yok edilmek ya da lanetlenmek durumunda kalmışlar bunlar. Bir bakıma garip bir durummuş bu çünkü, Tanrı’nın kendisine akıl verdiği her yaratılmış topluluk, en sonunda isyana geçmiş Tanrı’ya karşı, ironikmiş bu durum.
İşte bundan çok çok uzun zaman önce, Şeytan da böyle bir sırada yaratılmış Cennet’in üzerinde. Cennet’te bulunan, Şeytan’ın yaratılışına şahit olan herkes şaşkınlık içerisindeymiş. Çünkü böylesine garip bir şeyi ilk defa görüyorlarmış ‘ateş’i…
Yaratılış amacı, Cennet ve Cehennem’in dışında, hiç kimsenin bilmediği bir yerde yaşayan bir topluluğa uyarıcı olarak gönderilmekmiş. O sıralar iradesi yokmuş Şeytan’ın, dolayısıyla da kendi isteğiyle bir şey yapamıyormuş, Tanrı tarafından programlanmış bir varlıkmış sadece. Tanrı, Şeytan’ı o topluluğun yanına göndermiş onları uyarmak için. Şeytan inmiş yanlarına, uyarmayı denemiş…
Fakat orada yaşayan varlıklar, inanmamış, dinlememişler Şeytan’ı. Onlar arasında biz insanlarda olduğu gibi dil, millet ya da din farklılıkları şeklinde şeyler yokmuş, hepsi birbiriyle anlaşabiliyor, hepsi Tanrı’ya inanıyormuş. “Tanrı’ya inanıyorlarsa neden uyarılmışlar ki?” diye soracak olursanız da eğer, O’nun var olduğunu biliyorlarmış da, sevgilerini kaybetmişler ona karşı. Çünkü yaşadıkları yerde uzun süredir başlarına kötü olaylar geliyor, felaketler, hastalıklar yaşıyorlarmış. Üstelik bütün bunlardan dolayı Tanrı’ya sığınmışlar fakat, karşılık alamayınca her geçen gün sevgilerini kaybederek en sonunda nefret eder hale gelmişler.
Şeytan uyarmaya devam etmiş, böyle yapmamalarını, başlarına gelen bu şeylerin onlar için bir sınav olduğunu ve sınavı başarıyla tamamladıkları takdirde kendilerinin ödüllendirileceğini anlatmaya çalışmış. Fakat ağır zayiatlar veren, hastalıktan ve felaketlerden güçsüz hale gelen bu varlıkların dayanacak gücü yokmuş artık. Şeytan kendilerini uyarmaya çalıştıkça, daha da nefretleri artıyor, öfkeleniyorlarmış. En sonunda dayanamamış ve Şeytan’ın üzerine yürümeye kalkmışlar. Elinden gelen her türlü çabaya rağmen başarısız olan Şeytan, bunun üzerine geri dönmüş. Olan biten her şeyi görüyor olmasına rağmen, bir de Şeytan anlatmış Tanrı’ya neler olduğunu…
Tanrı son bir kez daha onları uyarmasını, eğer isyandan vazgeçmezlerse helak olacaklarını söylemesini emretmiş Şeytan’a.
Bu sırada isyancı topluluk, Tanrı’nın emir ve yasaklarını kayıt altına aldıkları şeyleri yok etmeye, O’nun için inşa ettikleri mabetleri talan etmeye başlamışlar. Bu emir ve yasaklar, Şeytan’dan daha önce yaratılmış bir varlık aracılığıyla çok daha öncesinde gönderilmiş onlara.
Şeytan inmiş tekrar yanlarına, tekrar uyarmış. Fakat bu kez ki topluluk artık iyice çığrından çıkmış haldeymiş. Tanrı’ya küfürler yağdırıp, ‘kutsal’ olarak adlandırdıkları her şeye zarar veriyorlarmış. Şeytan’ın üzerine yürümeye kalktıklarında, Şeytan tekrar dönmüş Tanrı’nın yanına.
Hiçbir uyarıya aldırış etmeyen ve kendisini aşağılayan bu varlıkları, yok etmeye karar vermiş Tanrı, ve kararı verdiği anda da hiçliğe karışmış hepsinin varlığı…
Ve sonra, görevini lâyıkıyla yerine getirmenin ödülü olarak Şeytan’a irade verecekmiş Tanrı. Fakat öncelikle sormuş Şeytan’a, bunu istiyor mu diye. İrade sahibi olduğunda nelerle karşılaşacağını, neylerden sorumlu olacağını anlatmış Tanrı birer birer. Bütün bunları göze alarak karar verilmesi istenmiş Şeytan’dan, irade sahibi olmayı kabul etmiş Şeytan, bahşetmiş Tanrı da…
Bunu gören melekler Şeytan’a acıyan bakışlarla bakmışlar. Çünkü irade sahibi olmak kolay bir şey değilmiş ve sonu bizzat Yaratıcı tarafından lanetlenmeye kadar gidebiliyormuş. Böyle bir şeyi Şeytan’dan öncekiler, Şeytan ve muhtemelen ondan sonraki yaratılacak olanlar neden istiyormuş anlayamıyormuş melekler…
İrade sahibi olduktan sonra Tanrı’ya karşı olan sevgisi de katlanarak artmış Şeytan’ın. Kendini de Tanrı’ya sevdirmek için onu sürekli zikredip, ona sürekli ibadet etmeye başlamış. Bu aynı zamanda da meleklere karşı vermiş olduğu bir cevapmış, iradesi olsa bile, isyan etmeden doğru düzgün bir varlık olacağının cevabı…
Ve sürekli ibadet etmiş Şeytan, çok uzun zamanlar boyunca devam etmiş bu. O kadar çok devam etmiş ki buna, yaptığı bu ibadetler melekleri bile kıskandırır olmuş.
Şeytan bu ibadetlerine devam ederken de Tanrı, cinleri yaratmış. Onlar da tıpkı Şeytan’ın yapıldığı ateşten yapılmışlar ve onlara da tıpkı Şeytan’a verildiği gibi kısıtlı iradeler verilmiş.
Bütün ibadetlerinin, zikirlerinin sonunda Şeytan’a meleklerin ve cinlerin başı olması onuru bahşedilmiş. Bu onura layık olunca, daha da çok ibadet etmiş Tanrı’ya. O’nu o kadar çok seviyormuş ki Şeytan, başka kimsenin kendisi kadar sevemeyeceğini düşünüyormuş. Hatta tek sevenin kendisi olmasını istiyormuş aslında içten içe. Tanrı’ya karşı olan sevgisi, içindeki bencilliği ve kibri ortaya çıkarmaya başlamış yavaş yavaş…
Ve günlerden bir gün, Şeytan’ın sınanacağı gün gelmiş. Tanrı’nın ‘insan’ı yaratmaya karar verdiği o gün. “Bu zamana kadar yaratılan varlıklardan daha üstün bir varlık” yaratacağını söylemiş Tanrı. Sonra yaratmış insanı topraktan, ve secde etmelerini istemiş tüm varlıktan.
Secdeye gidememiş Şeytan. Emri veren en sevdiği, uğruna her şeyi yaptığı varlık olsa bile, kapanamamış. O kadar zaman boyunca ibadet edip kendisini anmasına, her türlü emrini ve isteğini iradesine hakim olarak yerine getirmesinin karşılığı olarak kendinden daha düşük, daha yeni yaratılmış, üstelik de topraktan yaratılmış bir varlığa secdeye gitmeye razı olmamış gönlü. Ve kendini kaybedip isyan etmiş Yaratıcı’ya. Belki de yaratıldığından beri yaptığı ilk hataymış fakat, bu hata onun Cennet’ten kovulmasına, hatta bundan sonraki hayatı boyunca da hep kötü olarak anılmasına; bütün günahların, hataların, yanlışların sembolü haline gelmesine neden olmuş. İsyan etmiş olsa bile, kötü olduğundan yapmamış bunu Şeytan, Tanrı’yı sevdiğinden olmuş aslında her şey. O kadar sevmiş ki O’nu, başkasıyla paylaşmak istememiş sadece. Ve bu yüzden de izin istemiş Tanrı’dan, “yaratılmışların en üstünü” olarak yaratılan bu canlının soyunu yoldan çıkarmak için. Kötü olduğu için değil, Tanrı’ya olan sevgisinden yapmış bunu…
Ve insanoğlu gönderilmiş dünyaya. “Yaratılmışların en üstünü” sıfatıyla gidip, en aşağılığı haline gelmişler zamanla. Öyle ki, Şeytan’a bile gerek yokmuş aslında. Ve bunu gören Şeytan, söz vermiş:
“İnsanoğlunun büyük çoğunluğunun isyan etmesine yardım edip, lanetlenmesini sağlayacağım” Bunu yaparken de, kendinden çok daha iyi “Şeytanlık” yapabilen insanlara, ihtiyacı olacakmış elbette ki.
***
Başlangıcı yaptık da, devamı ne zaman gelir bilemiyorum ^^'