Söğüt ağacının altındaki cesedin hemen yanında duruyordu. Acı çığlıkları yeri göğü inletirken bir yandan elleriyle toprağı yumrukluyordu. Hepimiz soluğumuzu tutmuş, şok olmuş bir şekilde onu izlerken kendine ilk gelen Zehra hemen konuşmaya başlamıştı."Eğer biri beni şuan tokatlamazsa rüya gördüğüme yüzde yüz emin olacağım."
"Yanlış mı görüyorum yoksa orada feryat figan bağıran kişi Gülriz Eroğlu mu?"
Olayın etkisinden çıkıp hemen kadının yanına koşan Kemal ağabeyi izlerken adeta beynim donmuştu. Olayları idrak edemediğim gibi hareket de edemiyordum.
Gülriz Eroğlu.
Ortaokul ve lise yıllarımda tanımama rağmen her filmini defalarca kez izlediğim ve büyük bir hayranı olduğum duayen oyuncu Gülriz Eroğlu tam burada, bu sitede gözümün önündeydi. Her izlememde benimde kendimi kaybederek ağlamama sebep olan ağlama sahnelerinin birebir canlısını tam karşımda çekiyordu sanki.
Yanımdakilere çaktırmadan kendimi silkeleyip ağacın altına ilerlemeye başladım. Kemal ağabey Gülriz Hanım'ın yanında diz çökmüş ona su uzatırken bir yandan da sakinleştirici cümleler kuruyordu. Kısmen sakinleştirici.
''Hanımefendi kendinize gelir misiniz? Bu kadar işin gücün arasında birde sizin ayılıp bayılmalarınızla mı uğraşacağız? Hem nesi oluyorsunuz maktulün?'' Ah Kemal ağabey ah. Destek verip, sakinleştirmek kim sen kim be ağabey. Daha fazla bu görüntüyü görmek istemediğim için Kemal ağabeyin omzuna elimi dokundurdum.
''Komiserim siz isterseniz olay yeri inceleme ekibi ile görüşün. Ben Gülriz Hanım ile ilgilenirim.''
''Sakinleştirdikten sonra birkaç soru sor maktul ve aralarındaki ahbaplık ile ilgili.''
''Tamamdır komiserim.''
Emin olmak ister gibi gözlerime bakan Kemal ağabeye onay verircesine gözlerimi kırpıştırdım. Bunu beklermiş gibi hızlı adımlarla cesedin biraz gerisinde etrafı inceleyen olay yeri görevlilerinin yanına ilerledi.
''Bugünün geleceğini biliyordum.''
''Anlamadım?''
''Bugünün geleceğini biliyordum. O da biliyordu.''
Az önceki yaslı halinden eser kalmamış bir şekilde ayağa kalktı.
''Uyardım. Çok uyardım hem de.'' Kumaş pantolonuna bulaşan toprağı elinin tersiyle temizlerken bana bakıyordu.
''Nereden tanışıyorsunuz maktul ile?''
''Cehennem de beraber güneşlenirdik.''
Kafam karışmış bir şekilde yüzüne baktım. ''Cehennem neresi? Bir mekan veya otel mi?''
''Tanrının evi.''
Ciddi olup olmadığını anlamak için birkaç saniye bakışlarım yüzünde asılı kaldı. İnce dudaklarında küçük bir gülümseme vardı. Dalga mı geçiyordu? Buraya kafayı bulup mu gelmişti acaba?
''Gülriz Hanım. Maalesef dediklerinizden hiçbir şey anlamıyorum. Biraz daha açabilir misiniz?''
Güldü. ''Bir günahın çocuklarıydık biz. Ya da bir günahın ebeveynleri.''
"Gülriz Hanım anladığım kadarıyla şuan çok iyi bir durumda değilsiniz. İsterseniz polis aracımızın içerisinde biraz dinlenin. Daha iyi olduktan sonra sorularımızı soralım bizde. Olur mu?''
Yaşına rağmen çehresinde kırışıklık namına pek bir şey bulundurmayan usta oyuncu gözümün içine umutsuz bir vakaymışım gibi baktı. Derin bir nefes alıp kafasını olumlu anlamda salladığında uzaktan bizi izleyen Zehra'ya seslendim. Yüzünde gizleyemediği merak ifadesi ile yanımıza geldiğinde gerekli talimatları söyledim. Anladığını kafa işaretiyle belli ettikten sonra Gülriz Hanım'ın koluna girerek onu araçların oraya ilerletti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN NİNNİSİ
Детектив / ТриллерGeliyor. Çok yakınlarda. Dahada yaklaşıyor. Hissediyor musun ? Nefesini. Duyuyor musun ? Ninnisini.