Multimedia: Emir Can İğrek - Beyaz (Akustik)
***
Aden KESKİN
Yemyeşil çimlere uzanmış, tam tepemdeki ağaçlara ve hafif bulutlu olan gökyüzüne bakıyordum.
Günlerdir kendimi hapis gibi hissettikten sonra şimdi bu şekilde ağaçların, gökyüzünün ve temiz havanın tadını çıkarmak oldukça iyi gelmişti. Mart ayının o keskin soğuğu bugün yoktu. Her ne kadar bulutlar engel olmaya çalışsa da, güneşin sıcaklığı tenimi ısıtıyordu.
Gözlerimi kapatmış, ellerimi iki yana açmış bir halde çimlerin üzerinde derin derin soluklar alıyordum. Üzerimde sadece bir eşofman altı ve beyaz ince askılı bir tişört vardı. Aslında ceketim de vardı ama çimlere uzanmadan önce çıkarmıştım. Çünkü çimlerin verdiği o tatlı huzuru hissetmek hoşuma gidiyordu.
Hiçbir şey düşünmemeye çalışıp, sadece içinde bulunduğum şu anın tadını çıkarmak istiyordum. Ancak aklımı sürekli meşgul eden, olduğum ana tutunmama engel olan Baran buna izin vermiyordu. Özellikle en son yaşadıklarımızdan sonra...
Baran'la aramızda yaşananlar artık inkâr edemeyeceğim boyuttaydı. Onu hala daha yeterince tanımıyordum. Mesela tam olarak nasıl bir şirket yönettiğini bilmiyordum. Kız kardeşi vardı evet ama ailesi hakkında pek fazla bilgi sahibi değildim. Çoğu zaman yüz ifadesinden ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini anlayamıyordum. Çünkü duygularını saklamakta oldukça iyiydi.
Bana karşı çok ilgiliydi, yakınlaştığımızda farklı biri olduğunu görebiliyordum. Ama bir anda bambaşka bir karaktere bürünebiliyordu. Oldukça soğuk ve ciddi olabiliyordu.
Hangisi gerçek Baran'dı? Bana karşı ilgisini hissettirip kibar ve düşünceli olan mı, yoksa ciddi ve suratsız olan Baran mı gerçekti?
Belki de ben yanlış anlıyordum. Onun yanındayken kendimden geçtiğim ve başka hiçbir şey düşünemediğim için, belki de bazı şeyleri yanlış algılıyordum.
Ama beni öpmüştü...
Bu öpücüğün onun için basit bir öpücük olduğuna inanmak istemiyordum.
Sonuçta Baran Karadağ'dan bahsediyoruz kızım. Kim bilir kaç kişiyi öptü öyle. Hemen heveslenme bence.
Offf...
Gerçekten bu işin sonu nereye varacak hiçbir fikrim yoktu. Rüzgâra kapılmıştım bir kere, savrulup duruyordum.
Hayat bir günde ne kadar değişebiliyormuş. Bir bakıyorsunuz sevdiklerinizle birlikte çok mutluyken, yarın olduğunda hayat sizi acıyla karşılaştırıyor. Bugün sıradan bir hayatınız varken, yarın olduğunda kendinizi maceranın içinde bulabiliyordunuz.
Benim de sıradan bir hayatım varken, şimdi sanki bambaşka bir hayatın içine düşmüştüm. Hakkında pek bir bilgiye sahip olmadığım, beni kötü adamlardan kurtaran birine karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştım. Resmen kendimi bir filmin içindeymiş gibi hissediyordum. Tıpkı filmlerdeki gibi kötü kalpli adamlar tarafından kaçırılmış ve sorguya çekilmiştim. Baran da sanki o filmlerdeki gibi bir anda ortaya çıkan güçlü ve yakışıklı kurtarıcımdı. Bazen de onu masallardaki karizmatik ve çekici prenslere benzetiyordum. Masalları severdim. Hep mutlu sonla biterdi çünkü.
O an aklıma düşen çocukluk anımla gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Annemi kaybettikten iki yıl sonrasıydı. Yaklaşık altı yaşlarındaydım. İzmir'in sonbahar zamanlarıydı ve o gün hava oldukça güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Cenneti
Romance''Baran lütfen... Lütfen anla beni, burada kalamam. Seni tanımıyorum bile... Üstelik tehlikede de olsam başımın çaresine bakabilirim. Lütfen bırak artık gideyim.'' Tam birkaç basamak çıkmıştı ki, durdu. Yavaşça bana doğru döndü ve bir kez daha donak...