□
Gözlerimi açmamla karşımda iki parlak göz beni karşıladı...
"Ne uykucu şey çıktın sen öyle?" dedi tatlımtrak ses tonuyla.
Şaşırmıştım. Uçakta kimse yoktu ve yanımda benden 2-3 yaş büyük bir çocuk benimle iletisime geçiyordu. 15 yaşındaydım hep ben daha küçüğüm düşüncesiyle hiç kimseyle çıkmamıştım. Bu çocuk ne kadar taş olursa olsun bana yaklaşmasına izin veremedim çünkü aramızdaki mesafe tehdit edici şekilde yakındı...
"Beni duyuyor musun?" demesiyle suratına tokat yemesi bir oldu.
"N'apıyosun sen kızım? Sana yardım etmeye çalışıyorum suçlu oluyorum." dedi yanağını avucunun içine alıp ovuşturarak.
Hemen ayağa kalkıp " Özür dilerim. Ben... Çok, çok üzgünüm." dedim yanağının üstündeki elini tutarak.
Boyu çok uzundu. Kafam onun göğüsüne denk geliyordu. Elimi bile zor uzattığımı söyleyebilirim.
Parmak ucumda yükselerek "Neden kimse yok burda?" dedim bunu diyeceğim aklımda hiç yoktu aslında.
Saçmalama Gülüş saçmalama!Önce gülümsedi ve elimi aşağı doğru indirip beni kucağına aldı. Bir düğün sonrası eve giriş misali uçaktan çıktık.
Şu an nerdeyim, kimleyim, ne yapıyorum hiç bir fikrim yoktu...
Hızlı bir hamleyle beni kucağından indirdi ve "Sen nasıl bir seysin yaa?" dedi.
"Sen kimsin? Nerdeyim ben? Neden seni tanımadığım halde seninle konuşuyorum? Neden beni kucağına aldın? Ve üstündeki tişörtü nerden aldın?"
Git gide saçmalamaya bir adım atıyordum. Onu tanımıyordum. Tanımadığım birileriyle konuşmamam gerekirdi. Annem bunu bana ana sınıfından beri sürekli hatırlatırdı. Şu an çok yanlış yapıyordum.
"Bir sus! Motorun sogusun."
"Çok kötü birisin. Hem ben seni tanımıyorum. Seninle konuşamam. Bu çok kötü bir şey benimle konuşma."
"Az önce uçakta yanağımı okşarken öyle demiyordun ama."
"Peki ya sen az önceki tokatı hatırladın mı?" dememle pis bir sırıtış atıp arkasını döndü ve sallana sallana gitti.
Aslında ona borçluydum uyuyakalmıştım ve o bana bir incelik yapıp beni uyandırmıştı...
◆
Elime bavulumu alıp usul usul etrafı gezinmeye başlamıştım. Şu an tükenmişlik sendromu geçiriyordum. Ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu ki o gelene kadar...
Biraz önce tartıştığım çocuk siyah bir Jeep ile önüme geçti ve "Önüne baksana ezilmek mi istiyorsun?" dedi.
Icimden bilmediğim küfürleri -cici kızım ben küfür etmek işime gelmez- sayarken dışımdan "Ne istiyorsun benden?" diye köpürdüm.
"Asıl sen benden ne istiyorsun minik şey?"
"Ben minik değilim sen çok büyüksün!"
"O yüzden ayaklarını kaldırmadan bana yaklaşamıyorsun bile."
"Bak kendimi iyi hissetmiyorum ve eve gitmek istiyorum. Bana yardım eder misin?"
"Ne istiyorsun minik?"
"Oncelikle bana minik dememeni ve eve gitmem için bana yardım etmeni."
"Atla hadi minik!" dedi pahalı arabasını gözleriyle işaret ederek.
O an ne diyeceğimi bilemedim ya burada sap gibi kalacaktım ya da tanımadığım bir çocuğun arabasına binip halamgile gidecektim.
Ikincisi daha cazip gelince arabanın önünden çekilip kapıya doğru ilerledim tam o sırada telefonum o güzel sesiyle çaldı.
Naber, bak bende dert yok tasa yok. Mutluyum artık bir beynim yok! Dikmisim ekrana gözlerimi başka da bir ihtiyacım yok. Kişisel neyim kaldı ki bir iletim olsun...Daha fazla şu gıcık çocuğun kahkahalarını çekemeyeceğim için telefonu ani bir şekilde cebimden çıkarmaya çalıştım. Telefon birden elimden kaydı ve yağmur sonrası oluşmuş büyük bir su birikintisinin içine düştü.
"Kahretsin!"
"Seni çok heyecanlandırıyorum galiba." dedi kahkaha atarak.
Geniş su birikintisinin içinden Iphone'umu işaret ve baş parmağımla tiksinerek yukarı kaldırdım ve "Ama yeter artık her şeye gülüyorsun." dedim.
Yüzünü biraz toplasada gözlerindeki alayı görebiliyordum. "Daha ne kadar bekleyeceğim?" diye sordu.
"Pekala! Geliyorum..." dedim ve kapıyı açıp koltuğa yerleştim.
Iphone'um bana artık eskisi gibi bakmıyordu. Camurluydu ve paramparça olmuştu sadece bu yetmez gibi birde çalışmıyordu. Herseyim gitmişti...
"Istersen bir de ağla! Artık nereye gidecegimizi söyler misin hanımefendi?"
"Şey sana bir şey söylenmeden yapamam ama bunu bilmen gerek."
"Söyle minik."
"Ah yine mi şu minik muhabbeti?"
"Söyleyecek misin? Minik!" dedi son kelimeyi vurgulayarak.
"Halamgile gitmem gerekiyordu ve onların ev adresi cep telefonumda kayıtlıydı. Şimdi telefonuma olanları gördün işte, çalışmıyor."
"Yani sende benim başıma kaldın."
"Özür dilerim. Neyse ben gidiyorum. Beni dinlediğin için teşekkürler." deyip arabadan indim.
Gerçekten şu an ne yapacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Seven "Bir"i Var!
Любовные романы“Rüyalarımdaki kişi sen olabilirdin. Göründüğünden çok daha fazlası olabilirdin. Hayatta istediğim her şey olabilirdin. Ne demek istediğimi anlıyor musun? Bunun kader olabileceğini görüyorum. Seni onların senden nefret ettiğinden daha çok sevebili...