FİNAL- İkinci Bölüm

7.6K 333 238
                                    

Multideki şarkı: Cem Adrian / Elveda

Yorumlarınızı, görüşlerinizi lütfen belirtin ve oy vermeyi unutmayın.

Ve bu kitap için belki de son kez; iyi okumalar.

●●●

Savaş ne yapacağını bilemez hâldeyken İklim'in gidişini seyretti. Ne yapmalıydı ne yaparsa doğru olurdu emin değildi.

Acı çekiyordu ve tek istediği bunun son bulmasıydı. Kalbinde büyük bir ağırlık taşırken dudakları titredi, gözleri tekrar ve tekrar doldu. Önce doldu, ardındansa taşmaya başladı.

Mutlu muydu, değil miydi emin değildi. Cemre'nin onu sevdiğini öğrenmişti, Cemre'nin Buğra'yı sevmediğini öğrenmişti. Mutlu olması gerekirdi. Peki neden olamıyordu?

Aklını bir şey kurcalayıp duruyordu çünkü. Onu sevmiyorsa neden evlenmişti? Savaş evlenmemişti, ne olursa olsun evlenmezken Cemre nasıl evlenebilmişti?

Cebinden telefonunu çıkardı, yıllardır büyük bir aşkla yanıp tutuştuğu kadının numarasını tuşladı ve telefonu kulağına götürdü.

Marulum aranıyor.*

Telefon açıldı, iki tarafta fazlasıyla sessizdi ve sessizliği ilk bozan kişi Cemre olmuştu.

"Alo, Savaş?" Savaş gözlerini yumdu önce, sesi... Ah sesi ne de iyi etmişti yaralarla kaplı yüreğini. Hatta o kadar iyi etmişti ki Cemre'nin sesindeki titremeyi bile hissedememişti. Duyamamıştı sevdiği kadının görülmeye layık heyecanını.

"Evet, benim Cemre." Bu da neyin nesiydi? Sanki birbirlerini hiç tanımıyormuş gibi konuşuyorlardı. Oysa kalpleri ne kadar da aşinaydı birbirlerine.

"Neden aramıştın?" Cemre sesindeki heyecanı kontrol etmek istedi fakat yapamadı, kekeledi. Savaş bu sefer kulak verdi o sese ve heyecana.

"Seninle, seninle konuşmak istediğim bir şey var. Size gelebilir miyim?" Cemre iç çekmeden edemedi, telefona biraz daha sokulup Savaş'ın nefesini hissetmeye çalıştı. Bu, bu mümkün müydü?

"Tabii ki gelebilirsin, burası senin evinde sayılır." Cemre bir anda söylemişti bunları, daha az evvel İklim'le konuşmuştu ve kendini tutamıyordu. Bir an önce ona kavuşmak ardındansa yıllardır tutamadığı ellerini sıkıca tutmak istiyordu.

Zaten onun en büyük hayaliydi Savaş'ın çilli burnunu ısırmak. Ah o çilleri, ah onun biricik Çilli Keki.

"On beş dakika içerisinde orada olurum, hoşça kal." Savaş'ın sesi titredi sevdiği kadının sesinin üzerine. Ses tonları dolandı birbirlerine, sevgileri aktı birbirlerinin yüreklerine.

"Hoşça kal, Savaş." Telefonun kapanmasını beklediler fakat hiçbiri cesaret edemedi, kim sevdiğinin suratına telefonu kapatabilirdi ki zaten. Kapatılabiliyorsa bile onlar yapmadı, Savaş telefonu baş ucuna bıraktı, Cemre'yse daha yüzüne telefonu bile kapatamayan adama bir kez daha vuruldu.

Telefonu kalbinin üzerine bastırdı, telefon o baskıyla kapanırken Cemre tuhaf bir telaşa kapıldı. Umuyordu ki onu yanlış anlamamıştı, bunu istemezdi. Bunu asla istemezdi.

Savaş hızla dolabının önüne geçti, güzel gözükmek istiyordu. Eğer bir şeyler açığa çıkıp sevdiği kadına kavuşacaksa en iyi şekilde olmalıydı.

Dolabından siyah kot ve hafif bileklerinin üzerinde bir pantolon çıkardı. Üzerineyse siyah, düz, hafifçe bol ve kısa kollu bir gömlek. Önce onları üzerine geçirdi, ardından saçlarını elleriyle şekillendirdi. Parfüm kullanmazdı çünkü sürekli babasıyla marangozhanede çalıştığından parfüm kokusu yerini şöminede yanmış odun kokusuna bırakırdı.

Son Görülme | yarı texting -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin