Zaten bir sonbaharda doğmadım mı ben. Biliyorum yaşamımız da bir gün sonbahar olacak, ama yine de her sonbaharın bir ilkbaharı vardır.
İnsanoğlu sonbaharı doğanın sessizliğe gömülmesi veya hüzünlü birine ya da bir ölüme benzetmişlerdir. Çoğu insanlar sonbaharı başka başka duygularla anlatır. Duygulara katılmakla birlikte yaşam sevinci ile sonbaharın kollarına kendilerini bırakanlar da olmuştur. Sonbaharın üstüne sözler söylenmiştir bazen şiir, bazen roman, bazen de hayat, kolaylığıdır ki hemen insana çağrışımlar yapar. Zaten bir şaire, yazara yön veren çağrışımlar değilmidir?..
Her bir ağaç doğanın rüzgârına kendilerini bırakıp koro halinde bir yöne doğru sallanıp, sararmış yapraklarını dökerken bilinçli bir acıyıcımı çekiyorlar. Yoksa en güzel eğlenceyle temizlenmenin keyifinimi çıkartıyor.
Bir başka yöne çevirip
yolumu; toprağın, suların, vadilerin, gökyüzünün de katıldığını görüyorum. Bu mevsimde kuşların ötüşü bile değişmiştir. Kim ne derse desin sonbahar daha başka duygular veriyor bana. Her sonbaharda çeşitli çağrışımlarla doluyor, besleniyor, yenileniyorum beyin fırtınasında.İşte bu yüzden sonbaharda çağrışımlarım dolar taşar ve ardından tespit ve analizleri yaparım. Sonunda bir şiirle veya başka bir yazınsal türle aktarırım kendimi, öyle ya her birikimin bir aktarımı vardır. Birikimler olmadan aktarımlar gerçekleşmez, her insan yaşarken farkında olmadan birikir, kimi doğa ile kimi okuma ile kimi de dinleyerek, bu tür örnekler uzar gider. Sonuçta içimizdeki birikimlerimizi konuşarak da aktaranlar olmuştur. Kimi de bu birikimleri kâğıda aktararak. O aktarımdan sonra tekrar bir birikim çabasına girecektir mutlaka.
Bunun örneklerini doğanın içinde barındırdıkları her yede görebiliriz. Örneğin Arılar çiçeklerin polenleri ile birikir ve birikimlerinin aktarımları baladır. Bulutların birikimi yağmura, yağmurun birikimi de toprağadır. Eğer bu birikimleri içimizde aktaramasak türlü, türlü sorunlarla karşılaşırız. O birikimler içimizi yakar kurtçuk gibi kemirmeye başlar.
Neyse biz dönelim yine şu sonbahara;
Şu Malatya'nın ve doğu anadolu bölgesinin sonbaharı doğanın içinde barındırdığı ağaç türleriyle başkadır, hele dere ve ırmak kıyılarında uzayıp giden söğüt ve kavak ağaçlarına ne demeli. Etrafındaki bağ ve bahçelerin bir orman gibi belirginleşen kaysı ağaçlarının o muazzam sararmış yapraklarıyla, belki bir şiiri belki de bir ezgiyi bağıra bağıra duyuruyor. Yapraklarını birer ikişer dökmüş adımını atsan ayaklarınız yapraklara gömülecek.
Evet sonbahar gelince çıkıp etrafı gezmek dolaşmak doğayla kucaklaşmak gerekiyor. Durumunuz ve konumunuz bunu güçleştiriyorsa en azından kent, ilçe veya köy civarının etrafındaki ağaçlara bakın.
Aslında benim söylemek istediğim sonbahar mevsiminin keyfini yeterince yaşayamama üzerineydi. İşin gerçeği doğayla dostluk kurmanın önemini tutup ta bir kenarı atamayız. Onun değerini yüceltip yükseltmek ve daha da önemlisi korumak gerekiyor. Bu yaklaşım bize insan olmanın bilincine daha da yaklaştırmış olur.
Dip Not:
Bu makale "Şiir Köşesi Dünden Bugüne Anılarım" adlı kitapta "Sonbahar" adlı şiirle yazmış olduğum makaleden esinlenerek şiire dönüştürülmüştür. Şiiri okumak için Ayrıca bakınınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araştırma ve Makaleler 1
Non-FictionLütfen Dikkat! Araştırma ve Makeleleri okumadan önce iyice düşünün. Sizi önceden uyarıyor ve dünya görüşünüzün temelli değişeceğini söylüyorum. Aynı konuda okuyacağınız diğer eserler size yavan gelecek ve sadece onun tiryakisi olacaksınız. Çünkü bu...