Not: Merhaba ilk bölüm çok uzun oldu, benim için görüşlerini söylerseniz gerçekten mutlu olurum.
İyi okumalar.
"Savaş gözlerini aç, hadi bir tanem."
Kafamı delen keskin bir acıyla gözlerimi açtım. Başımda hiç tanımadığım minyon, genç görünümlü bir bayan duruyordu ve bana rahatlamış, aynı zamanda dolu gözlerle bakıyordu. Elimi sıktığını hissettiğim bayana, ağzımı açıp bir şeyler diyecekken boğazımdaki kurulukla sadece "su" diyebildim. Kadın titreyen ellerle başucumda duran sürahiden su doldurup bana uzattı. Elime almaya çalıştığımda kadından daha çok titreyen ellerimle içmekten vazgeçecekken kadın bardağı elime alıp içmeme yardım etti. O sırada hastane odasına bir doktor yanında asistanı ile birlikte girmişti. Neler olduğunu anlayamıyordum. En son üstüme doğru bir arabanın geldiğini görmüştüm, hareket etmeye çalışmıştım ama o kadar hızlı geliyordu ki en son hatırladığım şey arabanın bana çarptığıydı.
"Genç beyimiz de uyanmış, çok uzun sürdü ama iyisin. Ağrı hissediyor musun?"
Başımı salladım ve "Başım çok kötü ağrıyor ve şey bu bayan kim? Nasıl buraya geldim?"
"Hatırlamıyor musun?" diye soran doktorun saçmalığına gözlerimi devirmek istedim. Hatırlasam neden soracaktım ki? Bir şey demek yerine başımı iki yana salladım. Yanımdaki kadın ağlamaya başlamıştı ve zaten ağlamaya hazır bekliyor gibiydi. Neden ağladığını düşündüm, tanımıyordum ki bile onu.
"MR ve CT çekelim belki intihar ederken kafasını vurmuş olabilir ."
"Ne? İntihar ederken ne demek istiyorsunuz? Ben intihar mı ettim?" dedim şaşkınlık içinde. İntihar ettiğimi hatırlamıyordum, en son okula gidiyordum. Sonra geriye kalan boşluktu ama intihar etmem imkansızdı. Araba bana çarpmıştı nasıl intihar edebilirdim ki? Neden? Yanımdaki kadın omzuma elini koydu ve "Savaş sakin ol" demesiyle iyice delirmiş gibi hissetmeye başladım. Savaş mı? Ben Savaş değildim ki! Ben Barış'tım! Benim adım Barış.
"Bakın bayan, neden bahsettiğinizi hiç bilmiyorum ama ben Savaş değilim ve gayet sakinim."
Kadın bu sözlerimi sanki duymamış gibi "Tamam bir tanem" deyip doktorlarla çıktığında ellerimin titreme sebebini –sinirden- biliyordum. Hastane odasında yalnız kalır kalmaz, serum bağlı kolumu çözdüm ve odamdaki küçük banyoya girdim. Musluğu açmak için uzanacağım sırada aynada gördüğüm suratla kalakaldım. Karşımdaki ben değildi. Benim hiçbir zaman şekilli bir burnum olmamıştı, ela gözlerim yoktu ve uzun saçlarım neredeydi? Aynadaki surat bana ait değildi. Nasıl olurdu, çıldırıyor muydum? Rüyada mıyım diye kontrol etmek için yüzümü yıkadım, kolumu çimdikledim, aynayı kırıp elimi kanattım ama hiçbir şey değişmedi. Kanayan el bana ait değildi ama acı benim acımdı. Acıyı hissedebiliyordum.
"Savaş, oğlum?" diyerek bana seslenen erkek sesine cevap vermedim. Tuvaletin kilitli kapısının zorlanışını duydum, kapının ardındaki sesin birisiyle konuşmasını. Açılan tuvalet kapısıyla daha önce yanımda olan kadın –Savaş'ın annesi- elimi görmesiyle bir çığlık attı. Aynadaki gördüğüm suratın daha olgun kırklı yaşlardaki hali yani Savaş'ın babası, annesinin geçmesini durdurup bana ilerledi. "Oğlum" deyip sarılan adama tepki vermeden sadece gözlerimi kapattım. Şu an intihar etmek asıl bana en cazip gelen şeydi. Böyle bir şey nasıl olurdu? Uzaktan doktorun "sakinleştirici yapacağım" dediğini duydum ve ilk kez buna şükrettim. Belki gözlerimi açtığımda, tekrardan ben olurum umuduyla.
*
"Burada kalmak istediğine emin misin?"
Savaş'ın annesinin umutsuzca sorduğu soruya başımı sallayarak cevap verdim sadece. Hastaneden çıkalı iki hafta olmuştu. Savaş'ın annesi Çiğdem, bir avukkattı. Savaş'ın babası ile Çiğdem, Savaş oniki yaşındayken ayrılmışlardı, Savaş'ın babası Ali beyse İngiltere'de çalışmaya gitmişti bu yüzden de Savaş sadece annesiyle yaşıyordu. Yine de üniversiteye geçtiğinde ayrı eve çıkmak istediğini söylediğinde annesi karşı çıkmamış, güveni bir mahallede, kendisine çok uzak olmayan eski bir apartman dairesi tutmuşlardı. Savaş'a TSSB* teşhisi konulduğundan hafıza kaybı rolüm desteklenmişti. Çiğdem'in geceleri gizlice ağladığını duymama rağmen bir şey yapmamıştım çünkü neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Eve geldiğimiz ilk gün Çiğdem görmeden Savaş'ın telefonunu komodinde görmüş ve bir şey demeden cebime atmıştım. Telefonu kurcalarken bulduğum intihar notunu silmemiştim ama bir hafıza kartına atıp saklamıştım. Savaş'ın çocukluk arkadaşı Aleyna dışında hiç kimsesi yoktu yine de intihar etmek için bir sebep göremiyorken bir gece aldığım mesajla sinirden kudurduğumu hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yolun sonuna kadar [boyxboy]
Ficção Adolescente"Neden peşimden geliyorsun be?" diye bağırdım. Sırt çantamı ona doğru savururken arkamdan sessiz adımlarla beni takip eden ama dikkat çekmekten başka bir işe yaramayan gence oldukça kızgındım. "İzin ver" dedi ve yokuşun aşağısını göstererek devam e...