18. Bölüm: Kıskançlık krizi

23.3K 1.1K 156
                                    


Tüm benliğimle o gül yapraklarının kadifemsi dokunuşunu arzularken kapının tıkırdamasıyla kendime geldim. "Oda servisidir," diyerek birkaç adım uzaklaştım. Bir süredir nefesimi tuttuğumdan dolayı boğazım kurumuş ve sesim çatallamıştı. Elimi kapı koluna uzattığımda elimin titrediğini gördüm. "Allahım bu kadın ne yapıyordu bana böyle! Ona yaklaşınca bedenim hiç vermediği tepkileri veriyordu."

Kapıyı araladığımda sipariş ettiğim yemeklerin geldiğini görünce kapıyı sonuna kadar açıp içeri girmeleri için izin verdim.

Servis yapmak için iki genç göndermişlerdi. Bana mı öyle geliyordu yoksa garsonlardan biri karıma mı bakıyordu?

"Güzele bakmak sevaptır ağam, eh haliyle bizimki de güzel olunca..."

"Güzel ama... benim güzelim. Anlatabildim mi iç ses!"

"Senin mi? Sen ne zamandan beri Asmin'i bu kadar sahiplendin. En başından bu yana ben göz koymuştum ona."

"Ulan salak iç ses sen ben mi var? Ben senim sen de ben."

Burada durmuş resmen iç sesimle Asmin'i paylaşamıyordum. Kendimi tanıyamıyordum artık. N'oluyordu bana böyle? Akıl sağlığımı mı kaybediyordum?

"Sen benimle uğraşacağına git şu garson çocuğa dikkat et, benden demesi. Bizim kızı nerdeyse gözleriyle soyup soğana çevirdi."

Ani bir refleksle dönüp garson çocuklara ters bir bakış attım. "Sizin işiniz hala bitmedi mi?" diye çıkıştım.

Çocuklardan biri çekimser bir tavırla "Ağam sizin istediğiniz şekilde masayı kuruyoruz ne oyanlanması," diye cevap verdiğinde "Çıkın! Çıkın dışarıya. Beceriksizler! Masayı da biz kurarız!" diye azarlayarak dışarıya kovdum. Onlar çıkar çıkmaz öfkeyle kapıyı geri kapattım. Yatağın üzerine oturup karıma kaşlarımın altından bir bakış attım. Gülmemek için kendini tuttuğunu gamzeleri ele veriyordu. "Asmin hadi şu masayı kur," dedim ciddiliğimden ödün vermeyerek.

"Aa... niye ben kuruyor muşum? Garsonları kovan sensin, sen yap!"

Ayağa kalkıp kolundan tutarak kendime yaklaştırdım. "Asminn! Bak bozma benim asabımı kur şu masayı."

Kolunu kavramamdan kurtarıp aramızda birkaç adım mesafe koydu.
"Kurarım ama iki şartım var." dedi kendinden emin bir şekilde.

"Neymiş?"

"Bir rica edeceksin. 'Karıcığım masayı kurar mısın?' diyeceksin..."

"Hıı..."

"İkincisi de... Beni kıskandığın için garsonları gönderdiğini kabul edeceksin."

Yapmacık bir kahkaha atarak "Kim? Ben mi kıskanmışım seni? Rüya gördün galiba, öyle bir şey yok," dedim.

Ellerini beline yerleştirerek "Bal gibi de kıskandın işte," dedi kendinden emin bir şekilde.

"Kıskanmadım!"

"Kıskandın!"

"Off! Tamam be! Seninle uğraşamam! Masayı ben kurarım," diyerek masaya yöneldiğimde gözümün ucuyla karımın sırıttığını gördüm. Allah kahretsin yine yenilmiştim.

İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin