The Reason, Hoobastank
Taehyung ve Bayan Park'ın mide bulandırıcı ilişkilerine(?) tanık olduğumda, gözlerimin bu sahneye maruz kalması yüzünden çok şanssız olduğumu düşünmüştüm ama daha sonra mantıklı bir şekilde konuyu ele aldığımda, aslında bunun benim önüme düşen mükemmel bir fırsat olduğunun farkına varmam çok uzun sürmemişti. Kim Taehyung'ın belki de en büyük sırrı avuçlarımın arasındaydı ve ben neden bu fırsatı değerlendirmiyor muydum?
Onları o halde görmemin üstünden birkaç gün geçmişti ve ben okulda Taehyung ile karşılaştığım her an kusma isteğimi zorlukla bastırıyordum. Tanrım, cidden yaptığı şey akıl alır gibi değildi. Evet, Bayan Park oldukça genç ve güzel bir kadındı fakat her ne olursa olsun, o bizim öğretmenimizdi. Yaptıkları şeyin iğrenç olmasından ziyade, yasal bile değildi ve bu ortaya çıktığı an ikisinin de hayatları mahvolmuş demekti.
O ikisinin bu sırrına ortak olmak beni inanılmaz bir şekilde geriyordu. Kaç kere müdür Bay Kang'ın odasının önüne gördüklerimden bahsetmek için gitmiştim hatırlamıyordum ama maalesef ki, hiçbirinde odaya girmeyi başaramamıştım. Vicdanımı hak etmiyorlardı, bunu biliyordum ama yine de dediğim gibi, yapamıyordum işte.
Dalgınlığımı fark eden yakın arkadaşlarım bana neler olduğunu sorsalar da, onları geçiştirmiş ve sınav stresine girdiğime dair birkaç yalan sıralamıştım. Onlara olanları, en azından şimdilik anlatamazdım.
"Bu hafta neredeyse hiç satmadık," dedi Rosé iç çekerken. "Böyle giderse gazeteyi basmamıza izin vermeyecekler."
Sıkıntıyla başımı salladım. Haklıydı, artık dikkat çekici haber pek fazla bulamıyorduk ve doğal olarak da, kimse bizim gazetelerimizi satın almak istemiyordu. İhtişamlı günlerimiz sona ermek üzereydi ve biz haberciliğimizle bu liseye bir iz bırakmak istiyorduk, yok olup gitmek değil.
Rosé'ye cevap verme fırsatı dahi bulamadan yanımdaki sandalye büyük bir gürültüyle çekilmiş, benim yerimde sıçramama sebep olmuştu. Jennie ve Yoongi, Rosé'nin yanına otururken bana gülmeye başladıklarında, izin dahi istemeden yanıma oturan kişiye baktım. Elbette oydu, şaşırmamıştım bile. Kim Taehyung bütün sinir bozuculuğuyla tam yanımda, otuz iki dişini gösterecek şekilde sırıtıyordu.
"Korkma, prenses." dedi göz kırparken. "Isırmam."
Ah, Tanrım! Bugüne kadar tanıştığım en aptal kişiydi ve onu gördüğüm an aklıma o görüntülerin dolmasına engel olamıyordum. Sinirlenmemek elde değildi. Jennie ve Yoongi neden yanımıza gelirken bu pisliği de peşlerine takmışlardı ki?
Onu tamamen görmezden gelerek bakışlarımı tekrar Rosé'ye çevirdim. Gözlüklerinin altından Taehyung'a attığı bakışlar gülümsememe sebep oldu, en az benim kadar şaşırmış ve sinirlenmiş görünüyordu çünkü. Taehyung'ın yanımdaki varlığını umursamayarak, yarım kalan konumuza geri dönebilmek adına konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberries and cigarettes
Fiksi Penggemarlalisa manoban, şimdi seni bütün okulun önünde öpeceğim ve sen, bu haftaki okul gazetesinde kendi haberini yapmak zorunda kalacaksın.