32. Bölüm

2K 166 27
                                        

Selamun aleyküm.

🥀

"Lütfen yapma!"

🥀

Eksik ruhlar gittikleri yerlerde eksik olurlardı. Mesele mekan değildi. Evet mekan önemliydi fakat insan asıl eksikliğini içinde tamamlayamadı- ğında mekan işlevsiz kalıyordu.

Nedenlerim vardı. Belki hayatımı avucunun içine almak isteyenlerden kaçmak için, belki yalnızlığımda kalabalıklaşamadığım ailemden ayrılmak için bir bahane olarak Venom'un söylediklerinden sonra evi terk etmeyi seçtiğim için ya da ailemin hayatı için bir şekilde ve bir sebeple ben terkeden olmuştum.

Terkeden olmanın o garip hissini, acısını, yalnızlığını sonuna kadar yaşamıştım. Tek başıma bir sürü olmak istemişken, sürüsünden ayrıldığında anında kurtlar tarafından kapılan koyun olmuştum. Özgürlük sandığım kaçışım ruhumun esaretiydi.

Eksik parçamı bulmuştum. Hümeyra teyze ruhumun eksik parçasının haberim olmadığı İslam olduğunu bana sevgisiyle, ilmiyle ve hal diliyle göstermişti. Allah büyük ya onun bendeki yeri annem gibiydi. Beni doğurmayan kadının, beni doğurandan çok daha emeği ve hatırası vardı.

Kadınlar, anne olduklarında bir topluma mal olabiliyordu. Ya baştan inşa ediyor ya da yerle bir  edebiliyorlardı.

Bir ferdi hakikate eriştirmek belki de toplumda oluşacak inkilabın yolunu açmak değil miydi?

Bir çocuğu ilgisiz, annesiz bırakmak geleceğin bireyini yanlış yetiştirmek bir neslin çöküşüne sebep olur muydu, olmaz mıydı?

Babam mı? O benim birtanemdi. İşten yorgun argın geldiğinde bazen uzandığı yatakta yanına kıvrılıyor, cesaret, azim ve vatan kokan bedenine sokuluyordum. Her gün eve döner mi kaygısını yaşarken yüzünde ki yaşına tezat yaşlı gülümsemesiyle eve en azından birkaç saat uğradığında çikolatayla dolu bir bakkala düşmüş çocuğun sevincini yaşıyordum.

Yalnız bırakmıştı fakat ben onu ilgisizlikle suçladığım için kendimi vicdan azabıyla kıvranırken buluyordum. O iki kadının arasında sıkışıp kalan, sevginin ve sorumluluğun o seçilemez şıkları arasında boğuşan bir erkek, bir babaydı.

Bir erkek, baba olduğunda ya toplumun huzuru, direği, kahramanı oluyordu ya da babalık altında toplumu yetim bırakan ahla vahla anılan bir yara oluyordu.

Bir çocuğun kahramanı olmak, önünde güzel bir örnek olarak durmak ileride bir kız çocuğunun evlilikten korkmamasını ve hakkaniyetli bir babanın yetiştirdiği erkek çocuğunun ileri de eşine güzel ve doğru davranmasını sağlar mıydı, sağlamaz mıydı?

Bir insanın yarası olmak, toplumu oluşturan bireylerin sancılarla kıvranmalarına sebep olmak onun kendi penceresinden başka çerçeve bilmeyen, duyarsız birine dönüştürür müydü dönüştürmez miydi?

Ben sadece kendimden ibaret değildim. Benim ahlakımı, kişiliğimi, insanlığımı annem ve babam inşa etmişti. Ailenin, toplumun ahlakını, insanlığını ve kişiliğini oluşturması gibi.

Bugün kendi acılarında boğulan, ruh sancısı çeken, kendi çerçevesinden dolayı göğü eksik gören, bencil, kendi dünyasından başka dünyaya sağır olan bir insansam ailemin bunda büyük bir katkısı vardı. Ya da kendime ve onlara çok büyük haksızlık ediyordum. Çünkü Türkiye'min bir çok insanı böyleydi. 'Sahi çoğunluk böyle diye doğru olanda böyledir' miydi?

KekreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin