Bu benim ilk hikayem. Kısa bir bakış atarsanız gerçekten çok mutlu olurum.
1.Bölüm:
Nefes alamıyordum. Ciğerlerim acıyla bağırırken bir şeyin tenime değdiğini hissediyordum, etrafımı ağır bir hava çevrelemişti, enerji gibiydi, saçlarımı adeta yalayıp geçiyordu. İçimde yeni bir şeyler açığa çıkıyordu. Tenim karıncalanıyordu, sanırım ateşim çıkmıştı. Her zamankinden farklı hissediyordum. Sanki eski ben değildim.
Yavaşça göz kapaklarımı araladım. . Kirpiklerin gözlerimin önünden çekilmesiyle, kılların oluşturduğu buğuluk ortadan kalktı. Çevreme baktım, ilk fark ettiğim şey artık yatağımda olmadığımdı. Fakat neyin üzerinde olduğuma emin değildim.
Kıpırdayamıyordum. Tek hareket ettirebildiğim uzvum gözlerimdi, fakat başımı çeviremediğimden yeterli görüş açısı sağlamıyordu. Etrafıma baktım, gözlerim karşımda asılı olan aynada sabitlendi. Çatlaklarla doluydu. Kırık camlardan yayılan parlaklık eşliğinde, odamın aynadaki yansımasını inceledim.
Aynadan görebildiğim kadarıyla yatağımın ortasında devasa bir delik oluşmuştu, parçalanmış tahtaların altından parke görünüyordu. Mobilyalarımın hepsi çöp haline gelmişti. Dolabım, masam, kitaplığım... Tahtaları yıpranmış, berbat bir hal almıştı. Geçmişten fırlamış gibi görünüyorlardı.
Beni asıl hayrete düşüren şey, yakacak dışında bir işe yaramayacak hale gelmiş mobilyalarım değil, cenin pozisyonunda havada süzülüyor olmamdı. Evet, kelimenin anlamıyla SÜZÜLMEK. Ortasında belediye çukuru gibi bir delik olan yatağımın tam üstünde asılı kalmıştım. Nereyse hissiz gibiydim. Mimiksiz suratımda canlılığı simgeleyen tek şey korkuyla etrafa bakan gözlerimdi.
Aklıma gelen ilk şey, bilmem kaç şiddetinde bir depremin, tam odamın ortasını vurduğuydu. Ya da gece uyurken debelenmede seviye atlamıştım, bilemiyorum.
Kafamı toparlayamıyordum zihnim bulanıktı. En son ne olmuştu? Elimden bunların rüya olmasını dilemekten başka bir şey gelmiyordu.
Başıma korkunç bir ağrı saplandı. Kontrol yetisinin ruhumun derinlerinden kayarak kaybolduğunu, daha az önce hiçliğe ev sahipliği yapan beynimin aniden bir şeylerle dolduğunu hissediyordum. Birden etraf bulanıklaştı, görüşüm sonsuz bir renk cümbüşüyle sarmalanırken, yapabilseydim çoktan ağlayacağımı biliyordum. Ne yazık ki gözyaşlarım bile emrim altından çıkmıştı.
Başım delirmeme sebep olacak kadar şiddetli ağrırken, sonunda görüşüm netleşmeye başladı. Etrafıma baktığımda, mantık sınırlarını aşan bir halüsinasyon gördüğümü anladım.
Daha önce rüyamda da gördüğüm bir savaştaydım. Kılıçların çarpışma sesleri yankılanıyordu. İnsanların merhamet ve yardım dilenen haykırışları kulağımı dolduruyordu. Kan, daha önce rüyamda gördüğüm için tanıdıktı, kokusu öyle yoğundu ki eğer hareket edebilseydim burnumu kapatırdım.
Savaş meydanı, seçilemeyecek hale gelene kadar bulanıklaştı. Sanki yoğun bir sis bastırmıştı. Tekrar hiçliğe döndüğümü düşünürken, görüşümün netleşmesiyle yanıldığımı anladım.
Garip bir atmosferi olan odada gerçekleşen doğum sahnesindeydim. Karnı kocaman olan hamile kadın acıyla bağırıyordu. Başında doktor olması gerekirken, yattığı lüks yatağın ucunda ışıltı saçan mor elbiseli bir kadın oturuyordu. Dudaklarının hareketine bakılırsa bir şeyler mırıldanıyordu. Fakat sesi o kadar kısıktı ki, dediğini anlamamıştım.
Bir anda morlu kadının elleri jilet gibi pençelere dönüştü ve hamilenin karnını yardı. Gebe kadının ağzından firar eden çığlık öyle ızdırap doluydu ki, ağlamak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vezir #wattys2015
FantasyDünyanın büyük çoğunluğu patladıktan sonra, sağ kalan topraklarda yoğun bir sefalet hüküm sürüyordu. Kurtulanlar arasında şanslı sayılan Ilyse, hayatını tamamen alt üst edecek bir olayla mücadele etmek zorunda. Patlamanın ardındaki gerçeği öğrendiğ...