Her zaman ki gibi uyanmış ve gerinerek ayağa kalkmıştım. Önce toplamam gereken yatağıma sonrada hemen yanımdaki aynadan görüntüme bakıp yüzümü buruşturdum. Yatağımı gelişi güzel toplayıp gözlerimi ovuşturarak odamdaki banyoya ilerledim. Kıyafetlerimi bir kenara atıp sıcak suyu açtım ve altına girdim. Su bedenimden kayıp giderken rahatladığını hissettim ve kendimi bir süre suya bıraktım.
Bir kaç dakika sonra odamın kapısı vuruldu ve biri içeri girdi.
"Jiminie?!"
Evet, bu Jin babam. Ona neden Jin babam dediğimi merak ediyorsanız anlatayım. Ailemi uzun zaman önce kaybettim ve sokaklarda büyüdüm. Toplum tarafından dışlanan Namjoon babam ve Jin babam beni bir gün onları izlerken yakaladılar. Bana göre çok tatlılardı, onlarda benim için aynı şeyi düşünüyorlardı. Onların ilişkilerini daima destekledim ama hep üzüldükleri bir şey vardı. Asla çocukları olamayacaktı.. O zamanlar 4-5 yaşlarındaydım, daha hayatın zorluklarının farkında değildim. Sadece sokakta koşturur dururdum. Geceleri de annemle babamın gökyüzünden beni izlediğini ve bana sarıldıklarını düşünüp gazetelerin arasında uyuya kalırdım. Hayatımı değiştiren o sabah babalarım çok mutlu geldiler. Onları kucaklayarak karşılamıştım. Bana bir süprizleri olduğunu söylediler, ben daha fazla meraklanıp mızmızlanmadan beni evlat edinmek için devletten belge aldıklarını ve ben kabul edersem artık hep onlarla yaşayacağımı söylediler. O gün gözlerindeki umudu gördüğümü hatırlıyorum. Benimde gözlerimin içi gülüyordu resmen, cevabım tabiki evet olmuştu. Beni kucaklayıp yeni evime getirdiler. Burası yaşadığım en büyük ev resmen saray gibi. İlk geldiğim kaybolduğumu ve ağladığımı hatırlıyorum, cidden utanç vericiydi. Neyse o yaşımdan beri bu gay çiftin çocuğuyum ve hayatım daha iyi olmazdı. Onları çok seviyorum ve onlara minnettarım.Jin babamın odada dolandığını anladığımda güldüm ve duştan çıkıp belimdeki havluyla odama geçtim.
"Burdayım"
"Hadi bebeğim kahvaltıya gel hemen, il günden okula geç kalmak istemezsin"
Başımla onu onayladıktan sonra odamdan çıkmasını bekledim. Kapıyı kapadığında belimdeki havludan kurtulup iç çamaşırlarımı ve ardından da aldığımız üniformayı üzerime geçirdim. Saçlarımı tarayıp kurutmadan şekillendirdim ve çantamı sırtıma takıp aşağı indim.Çantamı bırakıp sofraya oturduğumda her günki gibi harika bir ziyafetle karnımı doyurdum. Kahvaltımı bitirdiğimde lavaboya girip dişlerimi fırçaladım ve Jin babamın yanağına bir öpücük kondurup Namjoon babama el sallayarak bahçeye çıktım. Tam zamanında Taehyung'da gelmişti. Kırmızı apoe arabasıyla tek kelimeyle mükemmel göründüğünü söyleyebilirim. Taehyung benim ilk arkadaşım, her sırrımı, rezilliğimi, aşkımı, durumumu, ilişki hayatımı, kısacası her şeyimi bilir. Onu kardeşim gibi görüyorum çünkü ailelerimiz çok yakın ve Jin babama annecim demesi bile artık tuhafıma gitmiyor.
Arabaya binip yanağına bir öpücük bıraktım ve kemerimi taktım. Yan gözle ona baktığımda sırttığını gördüm ve gözlerimi devirdim.
"Ee, Jimin bey. Bu güzel öpücüğü neye borçluyuz? Söyle bakalım."
Söylediği şeyle güldüm ve omzuna hafifiçe vurdum.
"İçimden geldi Tae."
O da güldü ve bir şarkı açtı, en sevdiğim şarkıyı açmıştı. Yol boyu şarkıyı söylerek geldik. Okula geldiğimizde Taehyung arabayo ğarl edip indi ve benim de kapımı açtı. Saçlarımı arkaya atarak arabadan indim. Tae arabayı kitledikten sonra her zaman yaptığı gibi elini omzuma attı ve yürümeye başladık.Bahçede tanıdığım tiplerin dışında yenilerde vardı, tanıdıklarım bana selam verirken diğerleriyle de tanışa tanışa ilerliyorduk. Koridora girdiğimizde Yoongi ve Hoseok bize yaklaştı. El ele tutuşuyorlardı ve bu yüzlerindeki tarifsiz mutluluğun sebebini de açıklıyordu. Selamlardan sonra onları biraz sinir etmeye karar verdim.
"Wayy bay soğukkanlı, bakıyorumda sonunda kalbine birilerini alabilmişsin."
"Evet jimin en azından kalbinde biri var seninki ne kadar açık olsada kimse yok. Neden acaba, hm?"
"YOONGİ!!"
Taehyung ve Hoseok bağırarak onu uyarmıştı çünkü bu konuda hassas olduğumu herkes bilirdi. Kalbimde bir acı oluştuğunu hissettim ve arkamı dönerek koşmaya başladım.Birilerinin önünde ağlamam -özelliklede okulda- riskliydi çünkü popülerliğim yüzünden bu küçük olay bir kaos yaratabilirdi. Okuldaki çoğu kişi beni tanıyordu ve arkadaşımdı. Tanımadıklarım da beni hemen severdi çünkü asla soğuk davranmaz hep cana yakın olurdum. Benim ağlamam ortalığı karıştırır okulun ilk gününden bir felakete neden olurdu. Koridorlarda koştururken gözlerimin dolduğunu hissettim. Ardından sert bir çarpışma.. biri beni düşmeden tutmuştu ama kim olduğunu kavrayamadan göz yaşlarına boğulmuştum. Karşımdaki çocuk beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Şhtt sakin ol, çok mu canın yandı?"
Parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi ve sonunda sakinleştiğimde onu net olarak görebildim. Keskin çene hatları ve badem şeklinde güzel gözleri vardı. Kiraz rengi dudakları kumrala çalan teniyle mükemmel uyum sağlamıştı. Bana elini uzattığında tuttum ve gülümsedim*
"Teşekkür ederim, çok sert çarptıysam özür diliyorum."
"Sorun yok, sen iyi misin? Ağlamanın çarpma yüzünden olmadığına eminim."
"Şey, gereksiz bie konu işte. Biri en hassas olduğum konuyu bana karşı kullandı.."
"Anladım, çok takmamaya çalış. Ah, bu arada ben Jungkook.. Jeon Jungkook."
"Ben de Park Jimin, tanıştığımıza sevindim Jungkook."~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Evet ilk bölüme göre biraz uzun ama güzelce okuyun ve beğenin istedim. Umarım hoşunuza gider, çok geç kalmadan ikinci bölümüde atarım. İyi olmanız dileklerimle..
~Deniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐉𝐔𝐁𝐉𝐢𝐀𝐍𝐀
FanfictionLjubjiana adlı bu küçük şehirde, iki gencin her şeye rağmen sürdürdüğü büyük aşkının hikayesi.. 🐰𝑱𝒊𝒎𝒊𝒏-𝒂𝒉 𝒔𝒆𝒏𝒊 𝒔𝒆𝒗𝒊𝒚𝒐𝒓𝒖𝒎. 🐱𝑯𝒆𝒓 𝒔𝒆𝒚𝒊𝒎𝒔𝒊𝒏 𝑲𝒐𝒐𝒌𝒊𝒆