1

29 4 5
                                    

Siyah ceketime iyice sarılarak karlı yolda ilerlemeye başladım. Esen rüzgarla içimi bir titreme sararken burnuma kahve kokusu geldi. Etrafıma baktığımda bir cafe gördüm ve adımlarımı oraya atmaya başladım. İçeri girdiğimde sağdaki şöminenin ateşi ile iyice mayıştım. Şöminenin yakınlarında boş bir masaya geçip ellerimi ovuşturmaya başladım. Etrafıma göz attığımda çok şirin bir yerde olduğumu fark ettim. Sol tarafta pastalar, kurabiyeler, kahve çeşitleri, çay çeşitleri, börek çörek ve kasa vardı. Sağ tarafta ise masalar vardı. Ve de büyük bir şömine. Cafe'nin koridorunun sonunda ise yukarıya çıkan merdivenler vardı. Camdan dışarıya baktım. Kar, soğuk... Yüzümde bir gülümseme belirdi. Sanırım ben Kış'ı seviyordum.

Yanıma garsonun menü ile gelmesiyle çok az bir paramın olduğu geldi aklıma. Ama canım çekmişti. O çikolatalıları bırakıp hiçbir yere gitmeyecektim işte!

"Bir sıcak çikolata alabilir miyim lütfen?"

"Tabii efendim. Başka bir isteğiniz var mı?"

"Hayır, teşekkür ederim."

Uzaklaşan garson ile kaburga kısmımda bir titreme hissettim. Bu titremenin ne olduğunu merak ederken aklıma gelen şeyle gözlerim umutla açıldı

Telefon!

Titreme ceketimin bilmediğim iç cebinden geliyordu. Elimi içine sokup hissettiğim cismi çıkardım. Evet, yaşasın! Telefon buldum!

Bir ürünün reklam mesajı gelmişti.

Ah, iyi ki bu ürün var. Olmasa sen telefondan bir haberdin. Bence paramız olduğunda ondan alalım.

"Olabilir."

Kendi kendime konuşurken yanı başımda duran garson tuhaf bakışlarını gizlemeye çalışarak dumanı üstünde olan kupayı masaya bıraktı. "Buyrun efendim."

"Sağolun."

Tekrar telefonuma dönüp rehbere girdim. Beş kişi vardı sadece. İçlerinden en dikkatimi çeken Asi Kız oldu. Ve bastım.

Telefon dördüncü çalışta açıldı. Fakat ses yok. Konuşmaya ben girdim.

"Alo?"

"Kimsin?" Bir kızın sinirli sesi doldurdu kulaklarımı.

"Bilmem."

"Dalga mı geçiyorsun benimle?!"

"Yok, vallah bilmiyorum."

Karşımdaki kişi her kimse sanırım birşey anlamamıştı. Ben olsam ben de anlamazdım.

Sen zaten hiç bir haltı anlayamazsın.

"Sus be!"

"Ağzını topla!"

"Yok, sana değil. Kendime dedim." Bu konuşma gittikçe değişik bir hâl alıyordu. Sanırım olayları toparlamaya çalışmalıydım. "Ben kim olduğumu bilmiyorum. Bir hastaneden çıktım ve doktorun söylediğine göre bir yıldır komadaymışım ve geçici hafıza kaybına uğramışım. Ceketimin cebinde bir telefon buldum. Rehberdeki isimlerden biri de sendin. Bende seni aradım."

Derin bir nefes verdiğimde karşımdaki kişinin sesi değişmiş, az önceki sert hâlinden çıkmıs merhamet doluydu. "S-sen, yoksa se-sen D-"

Telefon kapandı.

Telefon, KAPANDI!!

Hay benim şanssızlığıma! Neredesin lan sen?! Senin o kafanı alacağım, beynin kulaklarından akana dek de duvarlara çarpacağım, göreceksin sen!!

Farkında olmadan sıkı sıkı tuttuğum masaya baktım.

Pençe izleri...

Bunu ben yapmış olamazdım, öyle değil mi?

___

Sıcak çikolatam bitince hiç bilmediğim yerlerde öylece geziyordum. Bir sıcak çikolata için almışlardı beş liramı!

İçim titriyordu. Yorgundum. Ayaklarımın tabanı yürümekten ağrıyrdu. Başımı sokacak bir yerim yoktu. Yiyecek birşeyim yoktu. Yanımda beni koruyabilecek bir Allah'ın kulu yoktu! Kahretsin, bir ismim bile yoktu!!

Çok kötüydü bu bilinmezlik, çok. Olsaydı, kötü bile olsa bir cevabım olsaydı. Bu meraktan mahvolmazdım belki.

Ben sinirle ilerlerken çok kötü birşey fark ettim. Sertçe yutkunarak etrafıma bakındım. Yo, yo, yo. Bu kadar aptal olamazdım. Olabilir miydim?

Küçük bir ırmağın buzlaştığı, dört bir yanı yaprakları dökülmüş olan karlı ağaçlarla kaplı olan, beyaza bürünmüş bir ormandaydım.

Her ne kadar buraya gelmekle hata etmiş olsam da buranın manzarasına hayran kalmamak elde değildi. Bu görüntü muazzamdı!

Büyülenmiş gibi etrafıma bakıp gezinirken havanın kararmaya başladığını ancak fark edebildim. Sadece bunu fark etmemiştim. Aynı zamanda kaybolduğumun farkına da varabildim.

Ayvayı yuttuk!

"He vallah, öyle oldu."

Şimdi ne yapacaktım, hiçbir fikrim yoktu. Ve ayakta duracak dermanım kalmamıştı. Kendimi daha fazla tutamayıp olduğum yere yığıldım. Soğuk kar yanağımı yakarken göz kapaklarım iyice ağırlaştı. Gözlerim yavaşça kenetlediğim ellerime kaydı. Bir çift beyaz kurt patisine benzettiğim ellerime odaklanamadan derin bir uykuya daldım...

___

'"Sen ne biçim bir manyaksın?! Senin sorunların var! Aman Allah'ım, aklını kaçırmışsın sen!" Karanlık ve tozlu bir oda. Ben ve o. Sadece ben ve o... karanlık, hiç bu kadar canımı acıtmamışken onun sesi doldurdu kulaklarımı. "Sana ağzını açarsan..." Sırtımda keskin bir acı, kulaklarımda boş odada yankılanan çığlığım... "ceza alırsın demiştim, karıcığım!"

"Senin karın değilim!!" Dedim tükürürcesine. Tıpkı her seferinde dediğim gibi. Ve o da her seferinde yaptığını yine yaptı. Vurdu, vurdu, vurdu...

Keşke sadece bana vursaydı...

"BABA!!"'

"BABA!" derin bir nefes aldım. Çığlık atarak uyandığım yataktan yavaşça kalktım. O nasıl bir rüyaydı öyle. Kimse yoktu. Heryer karanlıktı. Karşımda ise siyah kapşonlu bir adam. Acı çekiyordum. Kan, çok fazla kan lekesi vardı... baba dediğim yüzü gözükmeyen bir adam. Zincirler, dört duvar, karanlık...

Derin bir nefes daha alıp sürgülü dolaba ilerledim. Hardal renginde balıkçı yaka yün kazağı ve siyah bir tayt çıkardım. Siyah pamuk gibi yumuşacık pandifleri de alıp odanın içerisindeki giyinme odasına girdim. Üstümü değiştirdikten sonra polarlı beyaz pijamalarımı katlayıp tekrar dolaba koydum. Makyaj masasının önündeki sandalyeye oturup masadaki tarağı aldım ve sarı saçlarımı taradım. Tarağı tekrar yerine koyarak büyük siyah, dağınık yatağa ilerlerdim. Orayı da toparladıktan sonra odadan çıktım. Karşımda uzun bir koridor ve aşağı doğru inen merdivenler vardı. Benim çıktığım odanın bulunduğu koridorda iki kapı daha vardı. Etrafıma baktım. "Mutfak nerede?" Kendi kendime söylenerek evde dolaşmaya başlayacaktım ki yıldırım çarpmışçasına hissettim.

Ya sen neden bu kadar aptalsın?! Senin iç sesin olmaktan utanıyorum!

Ben neredeyim?!

Bu ev kimin?!

Buraya nasıl geldim?!

Deli gibi korkarken yanımdaki kapı açıldı. İçeriden çıkan şeyle küçük dilimi yutacaktım sanki.

"Aman Allah'ım!"

Evet, ilk bölüm bu kadardı. Sizleri beklettiğim için üzgünüm. Yoğun bir sene geçiriyorum.

Odadan çıkan şeyin ne olduğunu tahmin edebilir misiniz?

Karakterimizin ismini henüz öğrenmedik. Olmasını istediğiniz isimleri yazarsanız çok mutlu olurum. Bir bakarsınız sizin önerdiğiniz ismi kullanmışımdır.

Şimdilik hoşçakalın...💛

İÇİMDEKİ ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin