jaebum sakince laptobunun ekranını indirdi. dirsekleri dizine yaslı oturmaya devam ederken merakla ne tepki vereceğini bekleyen gözlerin üzerine dikili olduğunu en derinden hissediyordu. şayet jackson' ın gözleri bıçak fırlatabilseydi eğer jaebum sırtına saplananlarla kan revan içinde yığılı kalırdı.
sessiz soluğunu dudakları arasından salıp parmaklarını kıtlattı, bu hareketi jackson'ın koltuğun ucundan biraz daha geriye kaçmasına sebep olmuştu.
"ne dememi bekliyorsun?" tek düze sesi esmer olana ulaştığında jackson'ın şişirdiği umut balonları püf diye sönmüştü bir anda.
"aferin çok güzel oyuna gelmişsiniz, bundan sonra her verileni içmez, başkalarını sevgilin sanıp konuşmazsın. elinde kadehlerle yayın açmaz, kahkahaların ortalığı yıkarken elin herifine sırtını yaslamazsın." ağır sözleri o kadar sakince döküldü ki dudaklarından jackson onun yerine kendine bağırmak istedi. çünkü bu tepkisizliği hepsinden daha çok yakıyordu canını.
tırnak etlerini tek tek soyarken büyük olan başını ona çevirdi. gergin sırtı ve dizlerine yasladığı dirsekleriyle beraber çenesini iyice öne çıkarmıştı. bunu her sinirlendiğinde fark etmeden yapardı.
"ben özür dilerim jaebum. belki milyon kez dilemeliyim ama kendimde olmadığımı sana söyledim." burnunu çekti seslice. ağlamamak için zor tutuyordu kendini, daha da küçük düşmek istemiyordu jaebum'un gözünden.
"videoda gördün her şeyi, arabaya bile binerken kendimizden geçmek üzereymişiz-" jackson'ın lafını bitirmesini beklemeden ayaklandı jaebum. ellerini belinin iki yanına bastırıp sırtını gererken yanaklarının içini havayla şişirdi.
iki adım öne gitti sonra tekrar geri dönüp küçüğüne baktı. başını eğmiş öyleyce tırnaklarıyla oynuyordu jackson. jaebum göremese de dudaklarını ısırıp olası bir hıçkırığın firar etmesini engellemeye çalışıyordu.
"o gece... gerçekten çok kırıldım jackson. çok sinirlendim, delirdim." uzun saçlarını sıkıntıyla karıştırıp jackson' ın ayak ucuna çöktü. küçüğün dizleri üstünde olan ellerini kavradı sıkıca.
jackson daha da çok içine gömerken kendini ondan kaçmaya çalışıyordu, kırılmak istemiyordu, kırmak istemiyordu.
"bana bak," dedi dingince büyük olan. yatıştırıcı baş parmağı esmerin ince derisini okşuyordu.
"suçun olmadığına inandım, inandırdın. ama bir daha olursa kaldıramam jackson. bir yanlış anlaşılmayı dahi kabullenemem."
jackson hafifçe başını sallayarak onayladı onu. hala çıkamıyordu kabuğundan. jaebum ise onun çocuk gibi karşısında küçülmesine dayanamadı, göğüs kafesine hapsetmek istercesine onu kendine çekip sarıldı.
cansız griye dönen saç tutamlarının arasına bastırdı ufak burnunu ve bir buçuk günde hasret kaldığı kokusunu doya doya soludu.
küçüğünü bırakmadan kanepenin üzerine uzandı ve onu da üzerine çekti. jackson' ın bacakları jaebum' unkilere dolanmış, küçük esmer elleri boynuna sarılı vaziyette sessizce minnet duydu sevdiğine. onu affettiği için, kollarına tekrar davet ettiği için.
jackson yüzünü jaebum' un soluna bastırıp kalbinin üzerine seslice öpücük kondurdu. "seni çok seviyorum jaebumie, her şeyden çok."
×××
y-n: şimdik size bir şey söyleyeceğim,
resmen bana tik oluşturdunuz çok tutarsız vote atılıyor😓
o yüzden her bölüm(öncekilerde dahil) en az 10 vote olana kadar yb atmayağım, taslaklarda biriktireceğim. valla üzülüyorum ya bi bölüm 10 diğer bölüm 8 oluyor sonra bir bakıyorum sonraki 9 :(
zaten jackbum shiperlar olarak azımsanacak bir kısımız üzmeyelim birbirimizi
anladınız bence siz beni, neyse öpüyoruuum :*sizde yeni momentlar fırlatsanız üzerimize de şöyle bir daha felç olsak falan canım babalarım