"Ege kalk, duşa gireceksin." diye bağırdım. Yaklaşık beş kez kalkmasını söylemiştim ama sürekli "İyiyim ben, kalkmayacağım," diye sayıklıyordu."Sen Ege Soylu, şimdi kalkacaksın, duşa gireceksin ve sen oradayken ben de sana pijama çıkartacağım."
"Ne pijaması? Deniz, senin sevgilin mi var? Kardeşin yok, baban yurtdışında. Kesin sevgilin var. Ben nasıl anlamadım ya." Resmen sayıklıyordu. Bir insan hem sinirlenip hem ayakta duramamayı nasıl başarır? İşte en büyük örnek Ege Soylu.
"Ege, annenden yemediğin terliği benden yersin. Sevgili ne alaka ya? Dayım yurtdışına gidecekti o yüzden benimle kaldı bir gece. O zaman getirmişti. Ayrıca bacakları uzun yani sana olacaktır." Tek solukta söylediğim için nefes nefese kalmıştım. Biraz duraksadım ve tekrar motora bağlamış gibi konuşmaya başladım. "Bir de sen hastasın. Ben niye durmuş burada sana hesap veriyorum? Hadi, koş duşa gir. Hızlı ol! Suyun sıcak olmasın, ılık olsun hatta alışıksan soğuk bile olabilir." Ben nutuklarımı çekerken Ege kafasını omzuna dayamış her an bayılacak gibi beni dinliyor ve izliyordu. Anladığını çözmek ister gibi yüzüne baktım ve buna karşılık olarak "Tamam Deniz, gidiyorum." diye mırıldanmıştı. Yavaş yavaş yürümeye başladı. Bende arkasından "Aferin yavrum," diye seslendim.
Banyodan duş sesleri gelirken dayımın getirdiği şeylerden çıkarttım ve yatağın üstüne attım. Orada işimi bitirince hızlıca mutfağa gittim. Ege'ye sıcak bir çorba yapacaktım. Yalnız yaşadığım için yemek yapmayı zorunluluktan dahi olsa biliyordum. Hemen malzemeleri çıkarttım ve yavaşça çorbayı yapmaya başladım.
Ben çorbayı hazırlarken banyodan ses kesilmişti. Büyük ihtimalle Ege çıkmıştı ve üzerini giyiniyordu.
Onu düşünürken belimi saran iki büyük el ile irkildim. "Korkma ben geldim." diye mırıldandı. Ses tonu az önceki gibi sayıklamıyordu ama yine de yorgun ve bitkin çıkıyordu. Kaşığı bırakıp yüzümü ona döndüm ve kalkık burunun ucundan öptüm. Yüzünde ufak, serseri bir gülüş peyda olmuştu. Saçları ıslaktı ve saçlarından damlayan birkaç damla önce çeneme sonra da boynuma düşüyordu. Gözleri de aynı şekilde su gibi önce çeneme sonra da boynuma değiyordu. Şu an Ege'yle haddinden fazla yakındık. Sertçe yutkundu ve âdemelması titredi. O an zaman durdu sanki. Burunlarımız birbirine değdi. Tam dudaklarımızın arasında da çok az mesafe kalmışken zil çaldı.
Kitabı yavaşça düzenleyeceğim. Çünkü ilk bölümlerde içime sinmeyen şeyler var. Ama merak etmeyin daha bitmedi kitap. Çünkü eklemeyi düşündüğüm hatta tagramlarda gördüğünüz "Uzay Aktaş", "Lavinya Dinç" ve bir bölümümüzde parktaki Ekin olan "Ekin Yılmaz" karakteri var. Merak etmeyin kötü karakterler değiller. Kötü karakter gelmez diyemem ama bunlar kötü değil. Hikayenin akışının değişmesi lazım. Farklı şeylerde lazım. Veğğğ oldurbenisevgilim kedilerimiz "Efken&Minerva" için bölüm istedi. Sizce kedilere bölüm yazmalı mıyım? Eğer beğenirseniz aralara kedi bölümü yazabilirim. Böylece değişik bir konsept yakalamış oluruz. Neyse fazla uzattım. Sizleri seviyorum. Sağlıcakla kalın. 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur |texting
RomanceAnonim: Hadi dışarıya çık. Deniz: Neden? Anonim: Yağmur yağıyor Deniz, sen seversin yağmuru. Hadi dışarı çık. 💫 "Deniz beni kalbine kabul eder misin, güzelim?" "Ederim anonim, ederim."