jackson günlerdir ilgiye aç bir çocuk gibi jaebum' dan ayrılamıyordu. o tatsız olaydan sonra yaşadığı boşluk durumu belki de en kötü tecrübelerinden biriydi. korkuyordu, çünkü jaebum' a olan çekimi daha önce kimseye karşı yaşamadığı bir boyuttaydı. sanki küçücük bir kalbi vardı da içini sadece jaebum doldurmuştu.
yine karamel ve sigara kokusunun karışımı olan odada açmıştı bir sabaha gözlerini. yanındaki boşluktan ılık çarşafa sürtündü. ardından kısık gözleriyle içeriye sabah rüzgarını davet eden açık cama çevirdi bakışlarını.
jaebum geniş omzunu pervaza yaslamış, çıplak üst vücuduyla yatağındaki sabah güneşini andıran adamını izleyerek keyif sigarasını içiyordu.
"günaydın uykucu." akşam üzeri erkenden yatan jackson onun iğnelemesine küçük kıkırtısını bıraktı. gözlerini ovuşturarak yatağın içinde doğruldu ve içeri giren soğuk havanın etkisiyle yorganın üzerindeki ince pikeye sarılarak cam kenarına gitti. ona davetkarca gün ışığı gibi parlayan jaebum' un çıplak gövdesine yasladı başını.
yüzünü beyaz tenlinin iki göğsünün arasındaki çizgiye bastırıp kokusunu içine çekti.
"off, çok güzel." burnunu yukarı doğru sürelemeye devam etti ve onun için kutsal olan boyuna ulaştı. aynı zamanda tatlı mırıldanmaları da jaebum'un çıplak tenine ılık nefesini bırakıyordu.
"elinde zehir var ama kokuna karışınca dünyanın en güzel şifası gibi geliyor." jaebum küçüğünün uyku mahmuru söylenmelerine gülümsemekle yetindi. yarısında kalan sigarasını pervazın önündeki küllükte söndürerek esmer olanı gövdesine çekti.
jackson sığındığı boyundan hafifçe geri çekilip geniş omuzlara yasladı başını. yandan sevgilisinin çehresini izlerken çoktan uykusunun dağıldığını biliyordu.
göğsünde omuzlarına sardığı pikeyi tutmak için birleştirdiği ellerinden birini ayırarak jaebum' a sardı, ikisini de sıcaklığıyla mayıştırırken beyaz tenin üzerine küçük öpücüklerini bıraktı.
geri çekilip gözlerini jaebum' a kaldırdığında "bağımlın oldum sanırım." diye mırıldanmıştı. farkındalığın üzerinde yaratmış olduğu bir şaşkınlık silsilesi vardı.
iri kahve gözlerini büyültüp jaebum'un çena altına kadar girdi.
"beni bağımlın yaptın!" dedi suçlarcasına. jaebum ise sabah sabah ona sırnaşan güzelliğin suçlamalarını görmezden gelerek çenesini parmak uçlarıyla sardı. dudaklarını dudaklarına yaklaştırdı ve pembe menekşelerden bir tutam aldı. ancak jackson gelen öpücüğün kalbinde yarattığı baskıyla büyüğün geri çekilmesine izin vermeden boynuna çıkardı kollarını. jaebum'u ensesinden bastırıp iyice dudaklarına hükmetmesini sağlarken omuzlarındaki pike kaymış ve bej rengi parkelerle buluşmuştu.
jackson dudaklarındaki dumanın tadına, jaebum' un yumuşak baskısına asıldı. kalbi çok hızlı atıyordu, öyle ki kulaklarına çarpıyordu her bir ritmi. jaebum son kez tatlı baskısını sürdürdüğü dudakların üzerinde nemini bırakarak geri çekildi.
"asıl bağımlının hangimiz olduğunu kestiremiyorum küçük şeytanım." jackson soluklarını düzene sokarken onun hareket eden dudaklarını izlemiş ancak duyamamıştı. kulağındaki uğuldamalara karşılık derin derin nefes alarak korkuyla jaebum'un yüzüne baktı.
"seni duyamıyorum... kalbim çok hızlı atıyor, sağır oldum!" büyüttüğü gözleri ve bir yandan uğultunun geçmesi için kulağına yaptığı baskıyla küçük bir çocuk gibi tepiniyordu yerinde. jaebum onun ciddiyetini fark ettiğinde gülmemek için kendini zor tutmuş ve küçüğünü belinden kavrayarak kendine yaslamıştı. jackson'ın başı boyun girintisine yaslandığında sakinleştimek adına sırtını okşamaya başladı. saçları arasına öpücükler kondurdu, parmak uçları boylu boyunca esmer olanın çıplak kollarında gezindi.
jackson' ın ritmi bozulan kalbi yavaş yavaş dinginliğine kavuştuğunda sırtını okşamaya devam eden elin morfinvari etkisiyle iyice gevşedi. jaebum'un adem elmasına burnunu bastırdı.
"dudakların beni sağır ediyor, sen kalbimi delirtiyorsun ım jaebum."
×××
260919