GİRİŞ

2.6K 228 196
                                    


Herkese merhaba. Kendimi iki yıl önce ilk bölümü yayımladığım zamanlarda hissediyorum. En az o an ki kadar heyecanlı ve meraklıyım. Bu yeni ama bilindik süreç bana neler getirecek merakla bekliyorum ve bu yola bu defa sizlerle yeni baştan çıktığım için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum.

Abluka'nın yepyeni ve en iyi versiyonu her gün yeni bölümlerle izlerle!!

Daha fazla uzatmıyorum ve sizi bölüme alıyorum. Daha önce yaptığımız gibi aynı ama biraz farklı bir giriş yapalım o zaman!

..

Şarkı: Prismo, Solo

Şarkı: Prismo, Solo

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


GİRİŞ

Koyu kahverengi, üzeri cilalanmış olduğu için parlayan, geniş ahşap masanın etrafı yavaşça kalabalıklaşmaya başlamıştı. Çevresi boydan boya camlarla çevrili, manzarası bembeyaz bulutlar olan aydınlık odanın içerisindeki gerilim neredeyse çıplak gözle görülebilecek cinstendi.

Uzun dikdörtgen masanın etrafı dolduğunda, beyaz saçlı, diğerleri ile aynı siyah takım elbise giyen adam boğazını temizledi ve masanın etrafındaki herkesin ayağa kalktığından emin olduktan sonra konuşmaya başladı.

"Dokuz şehrin liderleri ve sayın meclis üyeleri, son zamanlarda artan isyanlar ve taşkınlıklar sebebiyle, yapılması beklenilen fikir tartışması ve yararlı bir çözümle sonuçlanması istenilen olağanüstü acil toplantımız başlamış bulunmaktadır. Medeniyet çerçevesi içerisinde, sizi fikirlerinizi bizlerle paylaşmaya çağırıyorum. Teşekkür ederim, oturabilirsiniz."

Yaşlı adam yıllardır kullandığı, masanın en başındaki konumuna yerleşti ve eleştiren sert gözlerini biraz önceki sözlerinin asıl hedefi olan, masanın diğer ucundaki genç adama dikti.

Kalabalık masada ki tüm bakışlar yaşlı adama çevriliydi. Kendisiyle birlikte beş meclis üyesi, masanın diğer ucunda oturan genç adamla birlikte dokuz şehir lideri vardı masada. Meclis üyelerinden ikisi sağ tarafında ikisi sol tarafında, onları temsilen yaşlı adam en başta oturmaktaydı. Meclis üyelerinin hemen yanlarında dört kişilik grup halinde liderler karşılıklı oturuyordu. Onları temsilen ise dokuzuncu şehrin lideri masanın diğer başındaydı.

Yaşlı adam karşısında oturanların her birinin gözlerindeki tedirginliği görebiliyordu. Korku duyulan birisi olduğunu elbette biliyordu. Çünkü ona göre asıl güç korku ve zayıflıkla beslenirdi.

Sırtını dikleştirdi ve ellerini masanın üzerinde birleştirdi. "Elbette her şehirde rastladığımız en temel sorun itaatsizlik. Var olan caydırıcı cezalara rağmen bu durumu hala minimize edemediğimiz iki şehir şuan ki toplantımızın asıl konusudur. Dördüncü şehrin ve dokuzuncu şehrin liderleri, bu konu hakkında görüşlerinizi bildirin lütfen!"

Bariton sesinin odadakiler üzerindeki etkisini zevkten dört köşe olmuş bir halde izledi. Ancak tam karşısında oturan adamın bakışları halâ yaşlı adamı rahatsız ediyordu. Korkudan uzak kendinden emin bakışlardı bunlar.

Merakla genç liderin söyleyeceklerini bekledi. Ancak adam susmayı ve söz hakkının önceliğinin diğer lidere vermeyi seçti.

"Hepinizin tahmin edeceği üzere bu tür işlerin arkasında, halkımı büyük bir kafa karışıklığına sürükleyen, birçok alt gruplardan oluşan dişli bir tesis var."

Yaşlı adam titrek ve korkak sesin sahibinden zaten bildiği şeyleri duyunca sinirle yumruk yaptığı elini masaya vurdu.

"Bunlar zaten haberdar olduğumuz konular! Senin görevin onları bulup cezalandırmak! Üstelik halkının aklını çelebilecek kadar yükseldilerse bu onların başarılarıyla değil senin sahip olduğundan şüphe etmeye başladığım yöneticilik yeteneklerinle alakalıdır."

Bu sert sözlerden sonra, hak ettiğini bildiği halde karşı çıkmaya hazırlanan adımı eliyle susturdu. Yaşlı adam delici bakışlarını tam karşısındaki sakince oturan adama çevirdi.

"Dokuzuncu şehrin lideri, hepimizin incelemiş olduğu istatistikleri ele alarak konuşmam gerekirse en fazla taşkınlık olayları yaşanan şehir, senin yönetiminde olan şehir. Bu da gösteriyor ki şehrinde ve yönetiminde önüne geçemediğin sorunlar var. Ne gibi çözüm önerilerinde bulunmak istersiniz sayın dokuzuncu şehir lideri ve dokuz liderin temsilcisi?"

Genç adam elbette ki bu toplantının asıl amacını ve üzerine gelip onu sıkıştıracaklarını biliyordu. Sakin duruşunu hiç bozmadı. Elini çenesinin altına yasladı.

"Bunun tüm şehirlerde ortak sorun olmasının temel nedeninin araştırılmasını talep ediyorum. Sorunun kaynağına inmeden böyle büyük büyük bir sorunu çözümleyemeyiz."

"Saçmalık," diye çıkıştı adam. Genç liderin vermiş olduğu cevap akıllıcaydı, mantıklıydı. Ama onun prensiplerine tamamen aykırıydı. O sadece bir taşkınlığı saptar, kontrol altına alır, bazı pürüzlerle bu taşkınlık artarsa da ortadan kaldırırdı.

İtaatsizliği tahammülü yoktu ve başkaldıran tüm o sefil insanları ortadan kaldırmak için daha fazla beklemeyi düşünmüyordu.

"Başka bir çözümün var mı dokuzun şehrin lideri?"

"Empati. Şu durumda en çok kullanmamız gereken silahımız. Siz cezaların şiddetini ne kadar arttırırsanız onlarda o kadar diş bileyecekler. Onlar gibi düşünmeli, onlar gibi yaşamalı, neden çözüm olarak başkaldırdıklarını bulmalıyız."

Yaşlı adam memnunca gülümsedi. Çünkü tam olarak duymayı istediği cevabı duymuştu. Kendine rakip gördüğü bu masadaki tek kişinin daha en baştan başarısız olacak bir fikir ortaya atması neşesini yerine getirmişti. O gözünde büyüttüğü kadar yoktu.

"Ne yani bizden onların arasına karışmamızı mı bekliyorsun? Hepimizin?" Alaylı sorusunun ardından devam etti. "Aşağıya inip onlar gibi yaşayalım bir de!" Gür bir kahkaha patlatıp arkasına yaslandı.

Aynı şekilde genç adam da arkasına yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturdu. "Elbette ki bahsettiğim bu değil. Sizin önerilileriniz çözüm odaklı olmaktan çok yok etme stratejisine dayanıyor. Ne yani halkımızı mı öldürelim, sayın meclis başkanı?" İmali değindirmesinin hedefine ulaşmasını izledi ve yaşlı adamın kararın suratını keyifle izledi.

"Bu çözüm bir sorunu yok eder ancak diğer sorunların büyüyerek üzerimize gelmesine sebep olur. Halkımızı korkutmak bir yere kadar bize yarar sağlar, fazlası kayıp demektir. Otoriteyi sarsar."

Sözlerini sonlandırırken başta karşısında oturan meclis başkanı olmak üzere odadakilerin nihayet dikkatlerini çektiğinin farkındaydı.

"Peki, ne yapmamızı öneriyorsun?" Meclis başkanının sorgulayıcı bakışlarını fark edince yarım ağız güldü. Ciddiye alınmaya başladığını görebiliyordu.

"Yaptıkları şeyi yapmaya devam etmelerine izin vermeyi öneriyorum. Bizim kontrolümüzde olan bir kaos yaratmayı."

..

Bana ulaşmak isterseniz:

Instagram: selinn.gndgd

Mail: selingndgd1

Twitter: selinngndgd

ABLUKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin