Eijirou kendine gelirken örtünün altında kıpırdandı. Oh Tanrım, çok rahattı, uykuyla uyanıklık arasındaki evredeydi, altındaki bedene biraz daha sarıldı, yayılan koku ona sarıldığı kişinin Bakugou olduğunu söyledi. Mutlu bir şekilde iç çekti.
"Sonunda uyandın mı?" Sessiz ama aksi ses tamamen uyanmasını sağladı.
Hafifçe homurdanıp gözlerini açtı. "Hm?"
"Sikik bir kaya gibi uyuduğunu biliyor muydun?"
Eijirou başını kaldırdı, sabah güneşi yüzünden gözlerini kıstı ve içinde bulundukları pozisyona baktı. Yüz üstü yatıyordu, göğsü Bakugou'ya değiyordu ve ağırlığının birazını ona veriyordu. Başı sarışının omuzlarından birinin üstündeydi ve kolu göğsünün üstündeydi.
Dikkatini Bakugou'nun yüzüne verdi. Eijirou'nun perspektivinden bakınca çenesi gölgelerden dolayı sivri duruyordu, yüzünün geri kalanıysa sert durmuyordu. Kızıl gözleri tavandaydı, ilgisiz duruyordu ama sonunda aşağı baktı -belki merak etmişti- ve göz ucuyla kendisini izleyen Eijirou'ya baktı. Bir saniye bakıştılar ve sanki şok içindeymiş gibi çabucak tavana baktı, yutkununca adem elması hareketlendi. Rahatsız oldu.
"Ah," Eijirou geri çekilip oturdu. "Özür dilerim, üzgünüm." Bileğiyle gözlerini ovaladı.
Üstündeki ağırlık kalkınca Bakugou dirseğini yatağa dayayarak doğruldu ve o da oturdu. Homurdandı ama onun dışında sessiz kaldı.
Bu Bakugou'nun Eijirou'dan önce ilk defa uyanışıydı ve uzun zamandır da uyanık gibiydi. Sessiz kalıp Eijirou'yu uyandırmamış mıydı? Ve oh, bu kalbini yumuşak ve sıcacık yaptı. Bakugou çok düşünceliydi -bu iyiye işaretti.
"Saat kaç? Ne zamandır uyanıksın?"
"Birkaç dakikadır. Saat 9 filan."
Eijirou kafa salladı ve sırtını yatak başlığına dayayabilmek için pozisyonunu değiştirdi. Bakugou da onu takip etti. Birkaç dakikalığına sessizlik odaya hakim oldu ve Eijirou arkadaşının neler düşündüğünü bilebilmeyi diledi. Acaba Bakugou'nun zihninde dün geceki kâbus aralarındaki ilişkiyi nasıl değiştirmişti? Zihin-okuyan bir quirki olmadığı için sormadıkça bilemezdi, değil mi?
"Dinle, Bakugou. Dün gece hakkında..."
Sarışın olan homurdandı.
Fazla hızlı, fazla hızlı... "Şey... um." Eijirou birden sesinin nasıl havayı kestiğini ve Bakugou'nun cevap vermediğini fark etti. Bir adım geri çekildi, sesini bir ton alçalttı. "İyi uyudun mu?"
"Sikeyim tabii ki."
Başta Eijirou sırıttı. Bu tam Bakugou'ya yakışan bir cevaptı ama derken kaşları çatıldı, dudakları büzüldü, dalgın dalgın ellerine baktı. O zaman neden, sormak istedi, neden bitmek zorunda? Ama bu bencilce olurdu, değil mi? Ve tuhaf. Bu kendisiyle ilgili değildi. Bencil olmasına izin veremezdi.
"Yani. Ben sadece yardım etmek için buradayım ve yardımıma gerek yoksa anlarım ama burada olmam yardımcı olacaksa ve sana daha fazla yardımcı olabileceksem o zaman kalmak istiyorum ve... ve..." Süper, şimdi de Bakugou ona yan yan bakıyor, öyle bir bakış ki ne düşündüğünü anlamak imkansızdı. Kendi kendini baltalıyordu, değil mi? Derin bir nefes aldı. "Bak. Kanka. Seni zorlamak filan istemiyorum ama dün geceki kâbusun çok kötüydü. Çok, çok kötüydü ve ister istemez sana daha fazla yardım edebilir miyim diye merak ediyorum."
"İşte bu yüzden durmamız gerek."
Eijirou'nun beyni durdu. "Takip edemiyorum..." Sonunda mırıldandı. "Sence... etkimi filan mı kaybediyorum? Hani biri çok fazla ilacı tekrar tekrar alınca ilaç etki etmemeye başlar ya, o tarz birşey mi oluyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2am Knows All Secrets
FanficBu hikaye Unbreakable Red Riot'a aittir, ben çevirisini yapıyorum. İyi okumalar. ...Sinir olduğu filan yoktu. Tamam, belki biraz sinir oluyordu ama uykusuzluktan bu kadar sinirliydi. Adı lazım olmayan patlayan bir veletin sabahın ikisinde yatak örtü...