birbirimizden habersizken

215 18 17
                                    

Seungyoun
Becerebilmem için daha kere denemem gerektiğini bilmiyordum tek bildiğim fazla sabrımın kalmadığıydı. Kimse bana bu bölüme gelirken gece yarılarına kadar tarif deneyeceğimi söylememişti, ben daha çok yemek yerim diye düşünmüştüm. Söylenmeye son verip önümdeki savaş alanına dönmüş mutfağıma baktım. Tanrım ağlamamak için zor duruyorum. Ah Seungyoun başını duvarlara mı vurursun tezgaha mı bilmiyorum ama bu gece o lanet tarifi beceremezsen yarın okula gitmemek için ölüm gibi sağlam bir bahaneye ihtiyacın olacak.
~
Uyumak için 1 saatlik vaktim olmasına rağmen o zamanı duş almaya ayırmıştım, ne kadar uykusuz olsam da kötü görünmemem gerekiyordu, çünkü o asla kötü görünmezdi ve onun gibi birinden hoşlanıyorsanız siz de kötü görünmemeliydiniz. Kim Wooseok, yapmam dediğim şeyleri yaptırıyor ve kendimden ödün vermeme neden oluyorsun ama inan umrumda değil, sadece seni istiyorum. Her şeye rağmen uygulama sınavım o kadar da kötü geçmemişti yani kimse zehirlenip revire gitmediğine göre o kadar da kötü değildi değil mi? Sınav esnasında Wooseok'u görür gibi olmuştum ve bir daha asla uykusuz kalmayacağıma dair kendime söz vermiştim, çünkü tezgahların önünde gülümseyerek bana bakan bir Wooseok'u yorgunluk yüzünden gördüğüm bir halüsinasyon dışında başka türlü açıklayamazdım. Tadım esnasında bir kaç kere daha görünce tam delirdiğimi düşünmeye başlayacakken onun sınıfındaki herkesin bizim sınıfımızda olduğunu gördüm. Seungyoun koskoca sınıfı nasıl fark etmemiş olabilirsin? Sanırım tadım için gelmişlerdi, daha önce biz de alt sınıfımızın uygulama sınavına girmiştik o yüzden şaşırmadım ama neden Wooseok'un sınıfı olmak zorundaydı? O kadar tapılası görünüyor ki her gördüğümde bacaklarımın titremesine engel olamıyorum. Diğerlerinin yemekleri değerlendirilirken bende onu izlemiştim, çatalı tutuşu, ağzını açışı, çiğneyişi, yutarken hareket eden adem elması... Her şeyini dikkatle inceliyordum, onu aklıma kazımam gerekiyordu, rüyalarımda daha net, daha yakın olabilmesi için her şeyini ezberlemek istiyordum. Bir kaç kere göz göze gelmiştik ve liseli aşıklar gibi her seferinde gözümü kaçırmıştım, tanrım aslan burçlarının yüz karasıyım. Sınav bittiğinde sınıftan çıkmıştı ben de arkasından bakakalmıştım. O anları tekrar yaşayıp içime çöken ağırlığı bastırmak için bir kaç kez derin nefes almak zorunda kaldım. Her neyse diyerek eve gitmeye karar verdim çünkü biraz daha uyumazsam revire kaldırılan ben olabilirdim.
~
Seungyoun eve gitmek için hazırlanırken pencereden kendisini izleyen üst sınıfından haberi yoktu.
~
Wooseok
Sabah profesör bir alt sınıfın uygulama sınavına gireceğimizi söylediğinde pek de mutlu olmamıştım, böyle şeylerle uğraşmak zorunda olmaktan hoşlanmıyorum. Az kaldı Wooseok dayan diyerek tadım yapmak için alt sınıfın sınavına girdik. Profesör hangi sınıf olduğunu söylemediği için girdiğimde küçük çaplı bir şok geçirdim. İşte oradaydı, bütün güzelliğiyle tezgahının başında önlüğünü giymeye çalışıyordu. Keşke beni ne hale getirdiğini bilseydin Seungyoun, canımı öyle yakıyorsun ki. Bir kaç dakika sonra ancak ne kadar yorgun göründüğünü fark edebildim, birileri bütün gece uyumamış belli ki. Tanrı bile bu kadar güzel görünebilir mi bilmiyorum, yorgunluktan gözleri çökmüş olmasına rağmen? Dikkatimi zar zor diğerlerine verdikten sonra çoktan sınavın başladığını fark ettim, herkes sakin kalmaya çalışarak ellerindeki tarifi yapıyordu. Tam önümdeki tezgaha odaklanmışken birinin bana baktığını hissettim, kafamı kaldırdığımda ne olduğunu anlamaya çalışırmış gibi görünen ve gözlerini bana dikmiş bir Seungyoun'la karşılaştım. O bakışların odağı olmak kalbimi tekletse de belli etmemeye çalışarak gülümsedim. Hey boş boş bakarak gözlerini çekecek kadar benden nefret ediyor olamaz değil mi? Moralim bozulmuş olsa da takmamaya çalıştım, ders bitimine kadar bir kaç kere daha göz göze gelmiştik ama hemen bakışlarını çekmişti. Pekala Cho Seungyoun, zoru oyna bakalım. Ne pahasına olursa olsun sevgini kazanacağım. Ders biter bitmez sınıftan çıkmıştım, herkes gidene kadar bekleyip Seungyoun'la konuşacaktım.
~
İkisi de aralarındaki cinsel gerilimi hissediyorlardı ama bunu kendilerine bile itiraf edemiyorlardı. Daha doğrusu etmek istemiyorlardı.
~
Seungyoun eşyalarını topladıktan sonra sınıftan çıkıyordu ki kapıda duran Wooseok'u görmesiyle geri sınıfa girmeye karar verdi. Onun orada ne işi vardı?! Seungyoun kaçsa bile Wooseok onu görmüştü ve sevdiği adamın peşinden sınıfa girip kapıyı kilitledi. Uzun olan garip garip bakarken Wooseok perdeleri de kapattı. Perdenin arkasından sızan ufak güneş odaya loş bir ışık yayıyordu. Wooseok içeride deliren kalbini umursamadan sevdiğine yaklaştı. Seungyoun başına giren ağrıyla derin nefes almaya çalıştı ve elinden tek gelen karşısındaki kişinin gözlerine bakmaktı, konuşacak gücü kendine bulamıyordu.
"Bu anı o kadar uzun zamandır hayal ediyorum ki, ne kadar gergin olduğumu hayal bile edemezsin." Seungyoun duyduğu şeyle ağzının açılmasına engel olamazken beyni duyduklarını kabul edemiyordu. Devam etti karşıdaki, "Gözlerine her zaman bu kadar yakından bakabilmek için canımı bile veririm , Seungyoun. Arkadaşlarını ne kadar kıskandığımı bilmeni istiyorum." Seungyoun ağzının aşağı düşeceğini hissediyordu. Okula başladığından beri kalbini mühürlemesine sebep olan, geceleri düşleyerek yattığı insan karşısına geçip bunları söylüyordu. Hadi ama hanginiz bu durumda sakin kalabilirdiniz ki. Dayanamayıp güçsüz bir kahkaha attı Seungyoun. Neler olduğunu hala anlamıyordu, Wooseok ona bunları neden söylüyor olabilirdi ki? Wooseok karşıdakinin cevap vermek yerine güldüğünü görünce iyice umutsuz hissetti ama devam etmek istiyordu, sonucu ne olursa olsun. "Ne kadar gülünç görünüyorum değil mi, ama özür dilerim kendimi daha fazla tutamazdım hele de sen geceleri rahat uyumama izin vermezken." Bir adım attı Wooseok, kokusunu daha iyi alıyordu şuan ve bu başını döndürmüştü. Gözlerine baktı sevdiğinin, ne hissettiğini anlamaya çalıştı ama çocuk çok yorgun görünüyordu ve ne hissettiği anlaşılmıyordu. "Sen" dedi Seungyoun, "Sen ne söylediğinin farkında mısın, söylediklerinin bana neler hissettirdiğin farkında mısın? Ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama dalga geçiyorsan hiç komik değil." Sonunda konuşan Seungyoun ne hissettiğini söyleyivermişti, karşıdakinin gözlerinde gördüğü parlamayla iyice şaşkına uğrasa da söyleyeceklerine devam etmesine engel olan sesi duydu tekrar. "Seninle asla dalga geçmem Seungyoun, ve sen az önce bana ne hissettirdiğin derken neyi kast ediyordun, heyecanlandın mı, gerildin mi, kalbin mi hızla-" durmaksızın konuşan çocuğu biraz daha yaklaşarak susturdu Seungyoun, anlamıştı Wooseok ondan hoşlanıyordu. Ne çabuk anladın. Mutluluğunu gizleme ihtiyacı duymadan sevdiğine iyice yaklaştı, gözlerinde kendi yansımasını gördüğünde iliklerine kadar yaşadığını hissediyordu. Ne kadar güzel bir his, dedi içinden teşekkür ederim bana bunları yaşattığın için. Karşısındakinin yaklaşmasıyla sesinin kısıldığını hisseden Wooseok gözlerine mutlulukla bakan gözlerin sahibine baktı, ne çok seviyordu onu. Ve sesini duydu herşeyini uğruna adadığı adamın, "Sen, benden hoşlanıyorsun. Kim Wooseok benden mi hoşlanıyor?" Nihayet anladın diye düşündü Wooseok, "Evet" dedi heyecanla titreyen iki göz bebeğine bakarak. "Senden hoşlanıyorum Cho Seungyoun, hemde şu an kalbimin uyuşmasına sebep olacak kadar." Seungyoun şu an ölebilirim diye düşündü, hayatında bundan daha mutlu olmamıştı. Cevap vermek yerine sarıldı karşısındakine, boyu uzun olduğu için yüzü saçlarına geliyordu ve saçlarının kokusunu aldığında tüm uzuvlarının titrediğini hissetti. İnanamıyordu Seungyoun, daha bu sabah ona güzel görünmek için uyumamayı göze aldığı adamın saçlarını kokluyordu şuan. Lütfen rüya olmasın bu. Beklemediği tepki karşısında şaşkına dönen Wooseok kollarını ona sarılan bedene doladı. Seungyoundan daha büyük olmasına rağmen aralarındaki boy farkı Wooseoku küçük bir çocuk gibi gösteriyordu. Kıkırdadı Wooseok, Seungyoun da onu seviyordu, daha güzel ne olabilirdi ki. "Teşekkür ederim yorgunluğumu çekip aldığın için, teşekkür ederim nefes almamı sağladığın için." Duyduğu şeyle daha fazla dayanamayacağını anlayan Wooseok rüyalarında binlerce kez öptüğü dudaklara yaklaştı. Karşıdakinden tepki almak istiyordu, izin vermesini bekledi. Seungyoun belini sardı Wooseok'un, kendine çekti küçük bedeni. Vücudu arzuyla yanan Wooseok gülümseyerek dudaklarının kenarına dokundurdu kendi dudaklarını. Öpmek istemedi, Seungyoun'un teşekkürüne cevap vermek istedi sadece. Dudaklarının temasıyla irkildi Seungyoun, ama o da fazlasını yapmadı. Geriye çekilen Wooseok gözlerine baktı tekrar Seungyoun'un.
~
Seni seviyorum. İkili birbirlerinin gözlerine bakarken aynı şeyi düşünüyordu. Beni sevdiğin için teşekkür ederim.
~
Bir kaç ay geçmişti aradan. Her şey yolundaydı ikilinin arasında. Yani neredeyse her şey. Tek sorun her yakınlaşmalarında ufaklıklarında hissettikleri sızı ve heyecandı. İkisi de aynı şeyi yaşıyordu ama birbirlerine söyleyemiyorlardı.
~
Seungyoun'un doğum günü yaklaşmıştı, Wooseok ne yapmak istediğine karar vermişti ama Seungyoun ister miydi bilmiyordu. Seungyoun yanında yatan bedenin her dokunuşuyla ihtiyacından delirecek gibi oluyordu. Bir kaç kez tuvalete kaçıp kendini rahatlatmaya çalışmıştı ama olmuyordu, Wooseok'a ihtiyacı vardı. Wooseok sevdiğinin kucağında yatarken eliyle çıplak gövdeye daireler çiziyordu. Her şeyini çok seviyordu onun, göbeğini de. Daire çizmeyi bırakıp göğüs ucuyla oynamaya başladı, tepkisini ölçmek istiyordu Seungyoun'un. Elinin altındaki göğüs hızla inip kalkmaya başlayınca sırıttı Wooseok. İşte bu. İyice oynadığından emin olunca diliyle elini ıslattı, bir kez daha yöneldi aynı yere. Seungyoun zor durumdaydı, Wooseok göğsüyle oynadıkça daha da zorlanıyordu. Tanrım bu bu kadar zevkli miyd- NE! Seungyoun göğsünde hissettiği ıslaklıkla iyice nefes nefese kalmıştı, bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu? Wooseok sevdiğinin göğsünden aşağı kaymaya başladı her yerine dokunmak istiyordu, özellikle o dövmeye gelince kalp atışları iyice hızlandı. İkisinin de. Aşıktı o dövmeye Wooseok, hafifçe doğrulup öpücük bıraktı silahın ucuna. Hissettiği dudaklarla hafifçe hırlayan Seungyoun Wooseok'u kaldırıp üzerine oturmasını sağladı. Wooseok ani tepkiyle güldü, yavaşça yaklaştı ve üst dudağını değdirdi, altındakinin dudaklarına. İhtiyaç dolu olmasına rağmen yavaş davranıyordu, bunca zaman dayandıysa biraz daha dayanabilirdi, bir amacı vardı çünkü. Daha fazla dayanamayan Seungyoun vahşice öpmeye başladı üzerindeki dudakları. Kısa olan ayrıldı dudaklarını, boynuna geçti ıslak ıslak öpüyordu, emiyordu. Kendine yol çizerek öpmediği yer kalmadığından emin olunca dövmesine yaklaştı altında yanan bedenin. Dövme aşağıda olduğu için Wooseok'un da biraz aşağı kayması gerekmişti, kalçası Seungyoun'un minik(!) arkadaşına değince Seungyoun boğuk bir inleme bıraktı. Wooseok tam silahı inceleyecekken bir anda kalktı Seungyoun. Koşarcasına banyoya attı kendini. Wooseok gülümsedi arkasından, istediği cevabı almıştı sonunda. Seungyounun arkasından gitti sessizce, çok kısık inlemeler duydu banyodan, gülmemek için kendini tutarken kapıyı açtı. Seungyoun açılan kapıyla hissettiği utanç yüzünden kızardı, gülümsüyordu Wooseok, ama dalga geçer gibi değil şefkatle gülümsüyordu. Yavaşça yanına yaklaşan bedeni izledi, Wooseok'un kızarmış dudakları olduğu duruma hiç yardımcı olmuyordu. Wooseok biliyordu Seungyoun'un rahatlamak için kaçtığını, biraz yardım etmenin zararı olmaz diye düşündüğü için gelmişti. Seungyoun'u ilk kez tamamen çıplak görüyordu ve o kadar güzel görünüyordu ki, Bu adama sahip olmak için ne yapmış olabilirim, diye düşündü. Islak dudaklarını öptü Seungyoun'un, yanıyordu karşısındaki beden. Elini fazlasıyla sertleşmiş ve damarları atan organa sardı, ikisi de temasla hafifçe inledi. Gözlerine bakarak elini diliyle ıslattı ve tekrar tuttu hareketli aleti. Seungyoun'un kararmış gözlerini görünce kendininkinin de şiştiğini hissetti ama bugün olmamalıydı, dayanması gerekiyordu ama ileri geri yapmaya devam ederken hissettiği şeyler ve terlemiş halde inleyen bir Seungyoun bunu hiç de kolaylaştırmıyordu. Bir an önce bitmesini istediği için üzeri zaten çıplak olduğundan pantolonunu çıkardı. Seungyoun sona iyice yaklaştığını hissediyordu. "Wooseok," delirmek üzereyim "Seni istiyorum, lütfen seni hissetmeme izin ver." Wooseok duyduğu şeyle iyice şiştiğini hissederken elini hızlandırdı, bir kaç pompalamadan sonra Seungyoun geleceğini söylediğinde etrafa saçılan menileri sildip elinde kalanları karşısındaki halsiz bedene bakarak yaladı. Yaklaştı Seungyoun'a, "Özür dilerim sevgilim, korkarım istediğini alabilmek için doğum gününü beklemen gerekecek."
~
Seungyoun mutfakta doğum günü için pastasını hazırlıyordu, Wooseok içki almak için dışarı çıkmıştı. O geceden sonra sürekli Wooseok'un dediği şeyi düşünmüştü, ama sormaya çekindiği sadece beklemeye karar vermişti. Ne demek istemişti Wooseok? İstediğini almaktan kastı neydi? Bunları düşünürken Wooseok eve gelmiş, kapıdan sevdiğini izliyordu. İkisi de gastronomi bölümü okuduğu için dışarıdan bir şey almak yerine kendileri hazırlamayı tercih etmişti. Sessizce yaklaştı Wooseok pastanın kekini hazırlayan sevgilisine, arkasından sarıldı. Seungyoun temasa karşılık gülümseyerek kafasını arkasındaki bedene yasladı. İçini hafif gösteren beyaz bir gömlek vardı üzerinde, üzerini saran ve kalçalarını ortaya çıkartan bir pantolon giymişti. Keki çırparken kasları gömleğini sıkıyordu. Alnı pul pul ter olmuştu, ve sallanan kalçaları Wooseok'u sert bir şekilde uyarıyordu. Doğum günü geldi sonuçta, daha fazla beklemek zorumda değilim. Elini Seungyoun'un kalçasına koydu ve hafifçe sıktı. Seungyoun tekleyen nefesini görmezden gelmeye çalışırken etrafa sıçrattığı kek karışımını fark etmemişti. Wooseok kalçalarını okşarken odaklanmak imkansız hale geliyordu. Sonunda elindeki çırpıcıyı bırakıp arkasına döndü. Wooseok'un tutkuyla kararan gözlerini görünce kendisinin de sertleşmesi uzun sürmedi. Yaklaşıp öptü sevgilisini, masum bir öpücük bırakmak istemişti ama Wooseok fazlasıyla sert öpüyordu. Belki 10 belki 20 dakika süren öpüşmeden sonra ikisinin de dudakları kıpkırmızı olmuştu ve bu görüntü işi hiç kolaylaştırmıyordu. Seungyoun, Wooseok'un yaşaran gözlerini öptü yavaşça. "O gece söylediğim şeyi hatırlıyor musun?" Seungyoun kafasını salladı, fazla yakınlardı nefesleri karışıyordu. "Hediyeni vermek istiyorum sana, hemen şimdi." Seungyoun daha anlayamadan Wooseok tezgahtaki şeyleri yere atmış, Seungyoun'u ittirmişti. Seungyoun hediyenin ne olduğunu anlayınca derinden bir inleme bıraktı, daha fazla dayanamıyordu. Wooseok'u kucaklayıp tezgaha oturttu. Gözlerine bakarak önce önlüğünü, sonra gömleğini çıkarttı. Wooseok başını geriye atarak inledi, bu görüntüden asla bıkmayacaktı. Elini yavaşça ölümüne sebep olan silaha uzatırken Seungyoun geriye çekildi. Wooseok şaşkınca bakaren yarım ağız gülümseyen Seungyoun, "O gece ben ihtiyacımdan ölürken sen beklememi söylemiştin. Bu kadar kolay olmamalı değil mi minik?" Wooseok kendine lanetler savururken üzgünce kafasını salladı, demek rolleri değişmişlerdi. Tamam, dedi Wooseok ben bunun intikamını almasını bilirim. Dolaptaki kremayı çıkardı Seungyoun, fazlasıyla yavaş hareket ediyordu. Parmağını daldırıp ağzına götürdü. Elini yavaşça emerken karşısında çıldıran Wooseoku gördükçe daha da eğleniyordu. Yaklaştı tezgaha, elini tekrar kremaya batırıp Wooseok'un ağzına uzattı. Çaresizce ağzını açan Wooseok dilinde hissettiği sıcaklığa karşı titredi. "Lütfen," dedi "hadi artık." Güldü Seungyoun, madem küçük olan ona doğum günü hediyesi vermek istemişti, o da hediyeyi daha özel yapardı. Krema kabını kenara koyup üzerindeki tişörtü çıkardı küçük bedenin. Tapıyordu bu miniğe. Tekrar kremayı eline alıp karşısındaki bedene sürdü, göğüs uçlarına, hafif belirgin kaslarına, karnına. Wooseok kendini kaybetmek üzereydi, Seungyoun üzerindeki kremayı yaladıkça belini kaldırıp daha fazla bastırıyordu kendini. Ama Seungyoun öyle yavaştı ki, delirebilirdi. Yavaşça aşağı inen Seungyoun pantolonu zorlayan şişliği görünce yutkunup daha fazla oyalanmamaya karar verdi. Aç bir şekilde dudaklarına sığındı sevdiğinin, dilleri savaşırken pantolonu çıkardı Seungyoun. Elini iç çamaşırın üstünden küçük Wooseok'a değdirdiğinde hissettiği ıslaklığa karşı dudağını ısırdı miniğinin. Acı zevk karşımı bir inleme bırakan Wooseok kalçasını Seungyoun'a ittirdi. Seungyoun iç çamaşırdan da kurtulurken gözleri zevkle parlıyordu. Wooseok o kadar güzeldi ki ağlamak istiyordu. Öptü yavaşça sıcak penisi. Wooseok sabırsızca kendini itip duruyordu ama sonra durdu. Üstte olan o olmalıydı, kendisini bu kadar çaresiz bıraktığı için Seungyoun'a o hükmetmeliydi. Bir anda atladı tezgahtan. Seungyounu yemek masasına doğru ittirdi, üzerine çıkmasını sağladı. Seungyoun neler olduğunu umursayamayacak kadar gergindi. Wooseok yırtar gibi çıkardı pantolonu ve boxerını. Önce öptü her yerini, daha önce yaptığı gibi. Silaha geldi tekrar. Önce öpüp emmeye başladı her yerini, saatlerce o silahla oynayabilirdi ama Seungyoun dayanamıyordu. Yattığı masanın soğukluğuna inat vücudu yanıyordu. Elini Wooseok'un kalçasına uzattı ve okşamaya başladı. İkisi de sabrının sonuna gelmişti. Wooseok dikilmiş organı es geçip bacaklarını ayırdı sevgilisinin. Kendi aletini sürtüyordu altındaki bedene, ucunu deliğe getirip geri çekiyordu. Elini yalayıp ıslattı alt tarafı, hala deliğe çok ufak değiyordu. Sonra bir parmağını itti, Seungyoun küçük bir çığlık bıraktı. Bir kaç kez yaptıktan sonra ikinci ve üçüncü parmağını soktu Wooseok. İçi o kadar sıcaktı ki elinin yanmasından korktu Wooseok. "Woo-seok" dedi Seungyoun nefes nefese. Ani bir hareketle Wooseok'u altına aldı. Bu sefer sıra ona gelmişti ama daha fazla bekleyemeyecek kadar yanıyordu organı. Wooseok'un yaptığı gibi bir kaç parmağını sokup deliği büyütmeye çalıştı. Wooseok önünde bir tablo gibi uzanıyordu, terden alnına yapışmış saçları, kızarmış gözleri ve onun ismini sayıklayan dudaklarıyla akıl almaz derecede güzeldi. Geliyorum sevgilim. Deliğin yeterince açıldığını düşündüğünde penisini ıslatıp yavaşça girdi sevdiğinin mağarasına. Çok yavaş hareket etmesine rağmen acıyla inliyordu Wooseok. "Dayan güzelim, çok kısa sürecek acıması." diyerek öptü sevgilisini. Biraz hızlanarak gel git yapmaya devam ediyordu. Wooseok'un inlemeleri acıdan zevke doğru kayarken nefes alışları da hızlanıyordu. Seungyoun hızını arttırdıkça sıcak delik yüzünden başı dönüyordu. Tanrım bu gerçek olamayacak kadar kusursuz. Wooseok artık tamamen zevk çığlıkları atmaya başlayınca çaresizce yalvarmaya başladı uzun olana. "Seungyoun-" nefes nefese olması konuşmasını kolaylaştırmıyordu. "S-sevgilim daha hızlı, lütfen." Seungyoun iyice hızlanırken miniğinin tatlı noktasını bulduğunda Wooseok gözlerinden akan yaşları tutamamıştı, bir şey nasıl bu kadar zevk verebilirdi. "Evet, evet tam oraya, lütfen daha hız-" Seungyoun o kadar hızlı vuruyordu ki ikisi de zevkten bayılmak üzereydi. Seungyoun dudaklarına kapandı altındaki bedenin, içine boşalacağını belli edercesine. Eş zamanlı olarak boşaldıklarında, Seungyoun elini tutmuştu sevdiğinin. Yavaşça kaldırıp kızarmış gözlerine baktı, "Teşekkür ederim sevgilim, teşekkür ederim hediye için." Sarıldı hayatına anlam getiren sevdiğine. Wooseok hiç olmadığı kadar huzurlu hissediyordu onun kollarında.
~
Yorgunluklarını atmak için yatmaya gittiler el ele. Uyumadan hemen önce "Seni seviyorum" dedi Seungyoun, Wooseok duyduğu şeyle göz yaşlarını tutamadı. "Bende, bende seni seviyorum, doğum günün kutlu olsun."
~

neden böyle bişey yazdığımı sorguluyorum, üzgünüm

doğum günün kutlu olsun | one shotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin