Geçmiş- 12. Sınıfın son ayları
"Şah ve," keyifle satranç tahtasının üzerindeki beyaz filimi hareket ettirip onun siyah şahını devirdim. "Mat!"
Gözlerini devirdi sinirle, "4'e 1 etti. Bir de satrancım o kadar iyi değil demiştin başlamadan önce."
"Tamam, sandığımdan iyi olabilir," deyip omuz silktim, başımdaki tokayı çıkarıp saçlarımı serbest bırakarak. "Yine de ben kazandım." Siyah tokamı masaya koyduğumda alıp bileğine taktı, birlikte geçirdiğimiz aylarda bir çok kez tokamı çıkarıp bir yere koyduktan sonra kaybettiğimden olsa gerek önceki bir kaç sefer de bu hareketi tekrarlaması her seferinde gülümsetiyordu.
Başını sağa eğip sırıtırken, "istediğin kadar şahımı devirip oyunu kazanabilirsin. Ben 4 sene önce kalbini kazanmıştım, sen satrançta yensen ne olur?"
Gözlerimi kaçırıp ayağa kalktım, mutfağa hızla ilerlerken kızaran yanaklarıma sövüyordum. "Matematik testi çözdün bugün değil mi? Yarın sözlü var biliyorsun."
"Kaçıyorsun..." dediğinde sesindeki gülen tonu yakalayabilmiştim, uzatarak arkamdan bağırdığında.
"Ayrıca edebiyat tekrarı da yapmalısın," aldırmadan ilerlerken konuşmaya çalışıyor kalbimin ilk günkü gibi hızlı çarpmasına engel olamıyordum.
"Aynı evde yaşıyoruz Mira'm, nereye kaçacaksın?" Gülüşü ilk günkü gibi esir alıyordu beni, dolaptan bir şişe su alıp kafama dikerken biraz olsun kendime gelmenin rahatlıyla arkamdan geçip mutfak balkonuna çıkan Kaya'nın peşine takıldım.
''Bana sürekli Mira'm diye mi sesleneceksin?'' Akşam rüzgarı saçlarımı havalandırırken ellerimi demir korkuluklara koydum, işte tam karşımda duran ve onla bilinmeyen bir numaradan mesajlaşırken evinin karşısındaki duvarın üstüne sprey boyayla yazdığım harfler yine beni geçmişe götürmüştü.
'Seni, senden nefret edecek kadar çok seviyorum...'
'İyi Geceler.'
'Mrs. M.'
''Ne? Benim hoşuma gitti, hem sanki sen sevmiyorsun öyle seslenmemi,'' dediğinde 'hey!' diye bir ses çıkardım sitemle. ''Şaka yapıyorum, uzun zamandır hayatımdasın ve ben gerçekten mutluyum.'' Kollarını arkamdan gelip belime sardı ve alnını saçlarıma koydu.
''Bende...'' diye fısıldadım. ''Hiç olmadığım kadar mutluyum sayende...''
''Belki de,'' dedi o da sesini alçaltarak, sıcak nefesini saçlarımda hissettim. ''Mutlu olman, yani...'' deyip gevelerken cümlenin sonunu kestirmeye çalıştım. ''Yani masal gerçek oluyordur belki de?''
Ve o an... o an rüzgarın ve kalbimin aynı anda duruşuna şahit oldum sanki. Küçükken uyanıp televizyonu açtığınızda en sevdiğiniz çizgi filmin başladığını gördüğünüz an yaşadığınız o duyguları tekrar yaşamak gibiydi, şaşkınlık... heyecan... mutluluk ve büyük bir gülümseyiş...
Çünkü tarif edilemez duygularım birbirine girip kalbime bir kez daha ışık tuttuğunda bundan bir süre önce o uçurumda söylediğim o kelimeler geçmişin kapılarının arkasından bana fısıldıyorlardı.
''Bu bir masal değil Kaya,'' dedim zorda olsa ondan ayrılırken. Ayağa kalktım. Başım dönse de dengemi korumaya çalışıyordum. Gözlerine baktım ve gözyaşlarımı sildim. ''Eğer öyle olsaydı şu an bir mutlu sonda olurduk. Kadın, adama gerçek kişiliğini gösterir. Adam ona aşık olur.'' Gülümsedi ama acıyla. ''Ne sen bana aşıksın ne de ben mutluyum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük [Yarı Texting]
Short StoryAnonim olan kişi genelde seven kişi olmaz mıydı? Peki ya sevilen kişi ilk mesajı her şeyden habersiz atarsa? 📒📒📒 Kaya'hmak: *fotoğraf* Kaya'hmak: güzel günlük Kaya'hmak: günlüğün içine telefon yazanı da ilk defa görüyorum M: hayır olamaz. Rüya gö...