7 yıl önce...
Çalan kapı zili ile Dünya benimle yarışırcasına kapıya koştu. Oysaki ikimizde biliyoruz ki gelen Enes ve Enes benim arkadaşım. Ama her seferinde istemediğimizi bile bile peşimize takılıyor.
"Hoşgeldin Enes" yapmacık gülümsemesi ya beni öldürecek yada kendisini öldürttürecek.
Ama Enes bu sahte gülümsemeyi ya anlamamıştı yada bana inat yapıyordu.
"Selam Dünya. Bugün yine çok çıksın"dedi yarım gülümsemesiyle. Ne şık ama(!) Altında pembe bir etek, üstünde pembe bir gömlek, pembe bir saç tokası, pembe... pembe...pembe... Bence tam bir kokoş!
"Sana da merhaba Enes! "dedim asık suratımla. Dünya her gün bir saat boyunca süslenirdi. Bense altımdaki kot ve üstümdeki ormancı gömleğim ile Dünya'ya tepki olarak doğduğumu düşünüyordum.
Dünya benim İkizim.
"Selam Güneş. Hadi gel kaykay aldım." dedi muhteşem gülümsemesiyle. "Hayır. Geçen seferinde de paten ile gelmiştin ve başımıza neler gelmişti! " tabii ki başımıza gelen şeylerin sebebi Dünya'ydı. Sırf Enes' in üzerine düşçem diye bileğini burkmuştu. Ve Enes' in üzerine düşmüştü. Ben de sinirlenip saçından çekerek kaldırmıştım Enes'in üstünden. Sonra beni babama şikayet etmişti. Bu da yetmezmiş gibi abime "Güneş Enes' e aşık" demişti.
Enes 'yalnız gideriz' bakışı atsa da ikimizde biliyorduk ki sülük İkizim peşimizi bırakmazdı.
"Ayy çok güzel olur! "diye cırtladı Dünya. Hiçbir tıpçı bu kızın ses tellerinin nasıl çalıştığını bulamaz.
"Ben gelmiyorum. "Bunu Enes' e güvenerek söylemiştim. Ben gelmezsem o kızla gitmez diye.
"Dünya yaa. Başka zaman yapsak? " başka zaman?
"Haa siz yalnız kalmak istiyorsunuz. Tamam o zaman ben gelmeyim. " diye bağırdı. Hayır anlayışlı falan değil. Hayır sesi kaç oktav onu da ölçmüyor. Evde abim var ve sesini ona duyurmaya çalışıyor.
"Güneş, Dünya ile gideceksin. " abim yine Dünya'nın oyununa gelmişti. İkisine de öldürücü bakışlarımı atıp Enes' in yanına gittim. Kız kardeşim tam bir sürtüktü ama ben Enes' i ona kaptırmazdım. Enes benim tek arkadaşımdı ve kardeşim benim sahip olduğum tek şeyi istiyordu.
"O etekle nasıl kaymayı düşünüyorsun? " diye sordum dişlerimin arasından tıslayarak. Kesin götünü gösterecekti. Enes de bir erkekti ve onu daha fazla ne kadar bu sürtükten koruyabilirdim bilmiyorum.
"Ben etekle her şeyi yaparım canım sen merak etme. Ama benim asıl merak ettiğim sen o kılıkta nasıl insan içine çıkıyorum? " yok kardeşim falan demem öldürürüm bu kızı.
"Kızlar kızlar! Hadi koyalım! " Enes şu an durumu kurtardığını sanıyordu ama yanılıyordu.
"Enes beni tutar mısın? Düşmekten korkuyorum."diye cırtladı. Bu kız hiç mi düzgün konuşmaz.
"Korkuyorsan kayma o zaman!" diye bağırdım birden. Bu zamana kadar yaptığı her şeye karşı inanılmaz bir sabır göstermiştim ama biriken su misali taşmak üzereydim ve bu cırtlaması da bardağı taşıran son damla olmuştu.
"Neden benimle ilgilenmesi seni sinirlendirdi? Siz sevgilisiniz değil mi? " diye sordu bana yaklaşarak. Ve ben de onu ittim, parfüm kutusunun içine düşmek ifadesinin canlı bir modeliydi.
Fakat onu itekletken arkasındaki kaykayı görmemiştim. Her şey o kadar çabuk olmuştu ki algılayıp tepki vermem dakikalarımı aldı. Dünya yoldan geçen bir Mercedes'in altında kanlar içinde yatıyordu.
-------------------------------------------------------------
Hastane ortamının mide bulandırıcı dezenfektan kokusu ile üç gündür bekliyorduk. Polisler ifade için gelmi l leri ama psikologlar daha olayı atlatamadığımızı söyleyip sürekli erteliyordu. Doktorun bu kararına karşın abim ve Babam tarafından sürekli bir baskı altındaydım. Hiçbir zaman sözümü esirgeyen biri olmamıştım ama kardeşimi ölüme sürükleyen benim demek de çok ağırdı. Günlerdir annemi ağlarken görüyordum ama içimi asıl acıtan bana karşı olan boş bakışlarıydı. Bomboş, hiçbir duygu kırıntısı barındırmadan bakıyordu. Sanki ben saydamım da ardımda soğuk bir duvar varmış gibi. Dünya daha ölmemişti ama cenaze havası atmosferimiz olmuştu. Bu zehri havaya karıştıran ben olmama rağmen bu zehirden en çok etkilenen de bendim.
Boş gözlerle camın ardından Dünya'yı izlerken o küçük monitörün ekranı birden yanıp sönmeye başladı ve ikizimin başına bir tabur dolusu doktor üşüştü. Kalbim ikiziminkinin aksine doludizgin atarken bir an onun canını kendi canıma katmış gibi hissettim. Bu çok acı vericiydi, başkaları ölürken yaşamak. Şu an son anlarımızdı. Ölecekti, hissediyorum. Onun nefesini, kalbini hissediyorum. Onun bana yaptıklarını, benim ona yaptıklarımı, boğazıma sarılan vicdanın ellerini hissediyorum. Boğuluyorum.
"Doktor bey neler oluyor? " babamın sesiyle kapıdan çıkan adama gözlerimi diktim. Herkes ne olduğunu biliyordu ama içlerindeki umut yüzünden gerçekleri duyarak acılarını katlamak istiyorlardı. Tüm insanlık mazoşistti.
"Üzgünüm. Hastayı kaybettik."
Ufacık bir hata bir cana mal olmuştu. Kardeşimin canına. Ve sebebi bendim.
Sert adımlarla bana gelen babamı fark etmemiştim bile. "Bana hemen ne olduğunu anlat! " diye gürledi yüzüme karşı. Enes önüme geçip beni arkasına aldı, Abimin yapması gerekeni o yapıyordu.
"Kaykay aldım. Onu sürüyordu. Sonra ayakkabı bağcığı açıldı. Onu bağladı ayağa kalktı ve kaykaya takılıp otoyola çıktı. Güneş'e bağırmayı kes. Onun bir suçu yok, o kaykayı ben aldım. " dedi ve beni de tutup hastanenin bahçesine çıktı.
"Şşit. Ağlama şeftali kız. Ağlayınca suratın ayvaya dönüşüyor. " dedi ve bana sıkıca sarıldı. O diyene kadar ağladığımın farkında bile değildim aynı gözyaşlarımın hıçkırıklara dönüştüğünü fark edememem gibi.
"Neden yaptın? " dedim konuşabildiğimde.
"O adam sana zarar verecekti ama bana veremez. " dedi gözyaşlarımı silerken.
"Enes. Ben şimdi..."
"Hayır Güneş. Kazaydı."dedi ve saçlarımı okşamaya devam etti.
"Burdan gitmek isterdim. Her şeyden kurtulmak yeniden başlamak isterdim. Yeni bir sayfa açmak değil yeni defter almak isterdim." diye mırıldandım.
"Söz veriyorum şeftali kız bunların hepsini yapıcam. Ama biliyorsun artık gitmedim, bugün burada son günümdü. Ankara'ya gideceğim. Bir arkadaşım var, Berkay. Benim kadar olmasa da o da mükemmeldir, sana gözkulak olmasını isteyeceğim. Güçlü ol ve kimseye seni yenme zevkini tattırma. Her sene bu gün bu bankın önünde seni bekliyor olacağım. Hala kaçmak istiyorsan seni buradan götüreceğim. Yedi yıl sonra birlikte buradan gideceğiz ve kimse engel olamayacak." dedi. Son kez sıkıca birbirimize sarıldık ve birbirimizin güven veren kokusunu soluduk. Sonra bu kocaman şehirde yapayalnız
Multimedia da ikizlerin temsili resmi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri
ChickLit"Hiç birisi için ağladın mı?"diye sordu. Sesi çatlamıştı. Karşımda Aral Bars yoktu. Aral vardı. "Yalnızca kendim için" neden cevap verdiğimi bilmiyordum. Sadece çaresiz bir çocuk gibi karşımda duruyordu ve susamamıştım. Onunla konuşursam gözlerindek...