Bölüm 8

395 22 2
                                    

Herkese merhabalar! Uzun bir sürenin ardından sizlerle beraberim. Hikayemin kimse tarafından okumadığını düşünüyordum, ama okuyan arkadaşlarımız var! Bu beni çok mutlu ediyor :) Düşüncelerinizi yorum olarak belirtmeyi, oylamayı lütfen unutmayın, keyifli okumalar dilerim! :)

Gözlerini gözlerime hapsetmiş, öylece duruyorduk, zaman durmuştu sanki. Donup kalmıştım. Midemdeki hareketliliği, damarımdan akan kanı adeta hissediyordum.
Bu bakışmamızı, Mert'in koluma hafifçe dokunması böldü. Başımı hızlıca ona çevirdim.

"Her şey yolunda mı?" diye sordu. Başımı salladım. "Evet. Her şey yolunda." diye mırıldandım. Tatmin olmamışçasına yüzüme baktı. Gözlerini kısmış, kaşları hafiften çatılmıştı. "Öyle olsun bakalım.." dedi bakışlarını kürsüye çevirirken.

Cüneyt Bey, kürsüye geçmiş açılış konuşmasını yapmak üzere hazırlanıyordu. Mikrofona bir kaç defa vurdu. "Değerli konuklar, hepiniz hoşgeldiniz." Alkışlar, alkışlar..

"Bu değerli günde bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkür ediyorum. Öncelikle, İstanbul'un ve Türkiye'nin en çok tercih edilen hastaneleri arasında olan ve başarılı vakalarıyla söz ettiren hastanemiz, bugün itibari ile son teknolojik cerrahi ekipmanlar kullanmaya başlıyor." Durdu. Bakışları beni buldu.

"Değerli cerrahi ekibimizin bu son teknolojik cihazları kullanmak üzere eğitime gireceğini sizlere belirtmek isterim. Eğitim süresi kesin değil. Bu nedenle ne zaman bu ekipmanlarla hizmet vermeye başlayacağız onu da bilemiyoruz. Fakat şunu bilmenizi isterim ki, komplike ameliyatlarda riski fazlasıyla düşecek. Böyle ekipmanlara sahip olabildiğimiz için çok şanslı hissediyorum kendimi. Beni dinlediğiniz için teşekkkürler."

Alkışlar ve alkışlar... Gülümsedi. Sanki bir şeyler daha söyleyecekmiş gibi durdu. Yüzü düşmüştü. Kafasını mikrofona yaklaştırıp, "Bugün burada toplanabiliyorsak, son teknoloji ekipmanları ülkemize kazandırabildiysek bunları şirketimizin eski kurucu sahibi, yakın zamanda vefat etmiş abim, Mehmet Cevher'e borçluyuz. Kendisinin bizi gururla izlediğini biliyorum. Onu özlüyoruz."

Gözlerinin kitlendiği yere kendimi çevirdiğimde Cüneyt Bey'in doğrudan Merih Bey'e bakıyor olduğunu gördüm. Zümrüt yeşili gözlerindeki hüzün kendini ele veriyordu. Yavaşça başını salladı. Dolgun parmakları şarap kadehini bulduğunda hiç durmadan kadehi dudaklarıyla buluşturdu.

Kısa bir sessizlikten sonra hüzün dolu ortam, Cüneyt Bey'in sesiyle bozuldu. "Kardeşimin biricik oğlu, şirketin CEOsu, Merih Cevher tüm işleri devralmıştır. Kısa sürede bu ekipmanların elimize ulaşması ve verilecek olan eğitim onun çabalarının bir sonucudur. Kendisini ve ekibini tebrik ediyorum. Dinlediğiniz için teşekkürler." Tüm salon alkışlamaya başladı. Bende alkışlıyordum.

Ortam sessizleşmiş, davetliler servis edilen yemeklerin keyfini çıkartmaya başlamıştı. Mert ile bir yandan sohbet ediyor, bir yandan da yemeğimizi yiyorduk. Önüme konulan şarap kadehi ile duraksadım. Kafamı yavaşça arkaya doğru çevirdiğimde, bir görevlinin başımda dikildiğini gördüm.

"Teşekkürler, almayayım." dedim ve kadehi uzatıyordum ki Mert,

"Bugünün keyfini çıkart Nil." dedi. Gözleri dalgınca bana bakıyordu. Neler oluyordu böyle?

Keyifsizce yerimde kıpırdadım. "Peki öyleyse." diyebildim. Sohbet aniden durmuş, yerini gergin bir ortama bırakmıştı. Dayanamadım ve "Her şey yolunda mı?" diyebildim en sonunda.

Dudaklarıyla buluşturmak üzere olduğu kadehi yavaşça uzaklaştırdı. Bana çevirdi bakışlarını. "Değil." kısa ve netti.

"Az önce gülüp eğleniyorduk. Ne oldu birden bire Allah aşkına?" Bu ani ruh hali değişiminin bir nedeni olmalı.

EfsunkârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin