・w・

4 0 0
                                    

Başımı hafif öne eğerek, terlemiş avuç içlerimi eteğime sildim. Çantamın kollarından sıkıca tutup, derince nefes aldım ve rahatlamak için, usulca dışarı verdim.

"Lütfen, Bayan Park."

Defalarca kez hayır desede, inatçılığım tutmuştu bir kere, gerekirse elinde tuttuğu sopa ile kovalasın, koşarken bile ısrar ederdim.

"Kim Jisoo, ebeveynlerini getirmelisin"

Anlıyordum, artık beynime kazınmıştı. Sürekli beynine reset mi atıyordu? Kaçıncı kez tekrarlıyışıydı bu.

Her ne kadar göz devirme istediği olsa da, karşımdaki bir öğretmendi. Saygılı olmam gerekiyordu, en azından şimdilik.

"Biliyorum Bayan Park ama ailem buraya gelemeyecek kadar meşgul ve uzakta, lütfen"

Amaçları ebeveynlerimiz ile tanışmak değildi. Ne durumda olduğumuzu görüp, ona göre muamele yapmaktı. Uzun lafın kısası, zengin ailelerin çocukları hayata 1-0 önden başlamıştı.

Bayan Park, derin bir iç çekip çekmeceye uzandı. Dikkatle onu izliyordum.

Çekmeceden bir kağıt çıkarıp, önüme kalemle birlikte fırlattı.

"Orada yazanları doldurduktan sonra yanıma gel, şimdi odadan çık bir öğrencim ile konuşmam gerek."

Ayağa kalkıp, saygıyla önünde eğildim. Elimdeki kağıtta göz gezdirerek, ağır adımlarla ilerliyordum. Kağıtta bile ailemin durumunu soruyorlardı.

Hemen ilerlediğim yönde, ters döndüm.

"Bayan Park.."

Kafasını kaldırıp bana baktığında tırsmadım değil. Öldürecek gibi bakıyordu. Sakinliğimi koruyup, kağıdı önüne bıraktım.

"Hala okullarda ailenin durumlarını mı soruyorlar? Tch tch hiç olmadı.."

Yüzüme kocaman sahte bir gülüş yerleştirerek cümleme devam ettim.

"..Bu zamanlarda ailelerin durumlarına göre öğrencilere iyi veya kötü davranıldığı gündemde.."

Bayan Park anlamadım bakışları atsa da, yutkunduğunu görebiliyordum.

"Bunu sosyal medya hesaplarımda paylaşsam, en az 1 ay konu-"

Cümlemi bitirmeme izin vermeden, kağıdı yırtıp çöpe attı.

"Ah akıllı öğrencim benim, gel otur şöyle kaydını tamamlayalım."

Nazikçe koltuğundan kalktı ve kafamı okşadı.

"Bayan Park, benim tuvalete gitmem lazım?"

Hiçte samimi olmayan bir şekilde gülümseyip, yerine oturdu.

"Tabi, tabi sen git. Sonra tamamlarız birlikte"

Kafamı tamam anlamında aşağıya yukarı salladım ve saygıyla eğilip, öğretmenler odasından çıktım.

İki yüzlü kadın.. İşte böyle yola gelecekti. Güzellikle söylüyorken, kabul etseydi. Kim bilir öğrencilere nasıl davranıyordu.

Söylene söylene tuvaleti bulmaya çalışıyordum. Cidden okul bu kadar büyük müydü? Dışarıdan o kadar da büyük gözükmüyordu. Bulamayınca pes edip, öğretmenler odasına doğru geri adımladım.

Kapının önüne geldiğimde, ayak uçlarıma çıkıp, kapıdaki camdan içeri baktım. Elim kapının kulpuna gitse de, girip girmeme arasında kararsız kalmıştım. Bayan Park ile konuşan başka bir öğrenci daha vardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

who do u love? :: park jinyoungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin