Aşk insanların hayatında neden bu kadar önemliydi? Ya da aşkın başında umut olduğundan mıydı bu ısrar? En başından beri Aras'ın söylediği her cümle kafamın içinde dönüp duruyordu. Geçmişten kurtulmanın tek yolu umutlarımı kaybetmemek olduğunu söylemişti sonra da hayatım boyunca acılarım ile yaşayamayacağımı umudumu kaybetmemem gerektiğini söylemişti şimdi de anlattığı hikâye hepsi umudun aşkla olan bağlantısına çıkıyordu kafam karışmıştı. Bütün düzenim alt üst olmuştu, beni mahvetmişti. Teneffüs zili ile düşüncelerim yok olup gitti. Aras'la yaşadığımız güzel bir günden sonra kimsenin bana ulaşmasına izin vermeden düşüncelerimle baş başa kalarak bir pazar günü geçirmiştim ve şimdi okuldaydım Miray'ın meraklı sorularından kaçmak için kantin bahanesini uydurdum ve adımlarımı kantine yönlendirdim. Yaklaşık 3 teneffüstür Miray ve sorularından kaçıyordum çünkü sorularının beni çıkmaza sokacağını biliyordum ve bunu yaşamak istemiyorum. Kantinde bir süre düşüncelerimle baş başa oturdum. Her şey çok karışık değil miydi sizce?
Hayatınız bitmişken siz her sene olduğu gibi bu sene de ölü gibi yaşamayı planlarken umut etmenin peşinde koşan bir adam gelir sen ona âşık olmak, güvenmek istersin ama o ördüğün duvarlar yüzüne yüzüne çarpar, onlar çarptıkça sen uzaklaşırsın sen uzaklaştıkça o adam sana yakınlaşır. Sanki biraz karışık gibi dimi? Ben tam da bu durumdayım. Ne yapmalıyım? Ne yapacağımı bilmiyorum sadece yaşıyorum sebepsizce.
Sınıfa doğru ilerlerken sınıftan gelen sesler dikkatimi çekmişti, kapının arkasında durduğumda manzara beni şaşırtmıştı Duran şiddetle Aras'a bağırırken Aras benim için susuyor gibiydi.
"Defne'den uzak duracaksın duydun mu? Yoksa kötü şeyler olur. Defne senin oyununa kurban gitmeyecek. Aynı şeyleri yaşamasına izin vermeyeceğim. Çık hayatından."
"Çıkmam."
"Ben çıkartmak zorunda kalacağım o zaman."
"Gerek yok. Defne aynı şeyleri yaşamayacak."
"Var." Bu gereksiz tartışmayı uzatmalarını izleyemezdim buna bir son vermem lazımdı.
Sınıfa girdiğim anda kelimelerimle Duran'a karşı olan bütün öfkemi kusmuştum.
"Ne kadar saçma bir tartışma dimi arkadaşlar?" Sınıfta kavgayı izleyenlere dönerek alayla söyledim.
"Şuna baksanıza benim hakkımda karar alıyorlar. Sanırım beni 4 yaşımda falan sanıyorlar dimi?"
Sesim yükselmeye başlamıştı.
"Ama değilim." Diye bağırdım sözlerimi yüksek sesle söylemeye devam ettim.
"Ben 17 yaşındayım ve kendi irademle kendi kararlarımı alabilirim dimi? Mesela kimi hayatıma alıp almayacağım ya da kimin beni üzeceği konusunda." Duran'a yaklaşıp elimle onu gösterdim.
"Mesela sen, seni hayatıma bana iyi geliyorsun diye aldım ama sen bunu kötüye kullandın ve ben bundan sonra hayatımdan defolup gitmen gerektiğinin sonucunu çıkardım ki bence öyle olmalı. Hayatımdan çık Duran Ertan sen benim hayatımda olmayı hak etmiyorsun benim senin hayatında olmayı hak etmediğim gibi." Duran'ın cevap vermesini beklemeden Aras'a döndüm ona çok bir şey söyleyemezdim sonuçta susmuştu Duran'ın söylediklerine rağmen ama beni üzmeyeceğinin garantisini vermesi saçmaydı.
"Bana tutamayacağın sözler vermemelisin. Hem ben istemediğim sürece bana eskiyi yaşatamazsın Aras Bozan, benim düzenimi bozamazsın buna hakkın yok." İkisinin arasından çıkıp bizi izleyenlere baktım.
"Oyun bitti şimdi görevinizi yapın ve gidip duymayanlara duyurun büyük bir şeymiş gibi."
Anlamamış gibi bakanlara kısaca tekrarladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ SEN
Romance"Benim içim fazlasıyla karanlıktı,geçmişimden kalan siyahlar vardı. Ama onun geçmişin acılarına rağmen kalan beyazları vardı. Onun içi fazlasıyla aydınlıktı karanlığımdaki aydınlıktı. Peki ya onun ışığı benim karanlığımı aydınlatmaya yeter miydi?" ...