26 kasım 1987
Ben Luca. Londra da yaşıyorum. Ailemi küçükken kaybetmişim. Bir yetimhane de büyüdüm. Hayata 1-0 yenik başlamışım işte, şimdi Amsterdam Üniveriste de okuyorum. Dünyalar tatlısı bir kedim ve sevgilim var. Sevgilim Jack Norveç'li aslında ailesi var onun ama hep uzak okullarda okumuş. Ruhumun yarısı sanki ondaydı ilk gördüğümde tutulmuştum ona. İlk görüşte aşk demek buymuş ilk duygularımı onda hissettim Jack'le hayallerimizi süslüyoruz her zaman çünkü söz verdik. Birbirimize ilk hayalimizi mesela Fransa da bir çatı katın da evimiz olsun. İçinde renkli ışıklarla dolsun sonra evlilik işte bi aile kurmak. Jack beni tamamlıyor sanki her zaman yanımda Jack'le beraber 3 yılımız bunu söylememiştim. Bugün Jack ailesinin yanına gidiyor. Biraz önce ona sarılıp sevdiğimi söyledim.1 hafta sonra geri geliceğini ve o da beni çok sevdiğini söyledi. Onu gerçekten çok seviyordum. Biraz dolaştıktan sonra eve döndüm ama tren garından ayrılırken içimde bir kötü his oluşmuştu nedenini, bilmiyordum. Hiçbirşey olmayacağını biliyordum. Çok panik yaptım sanırım. Televizyonu izliyordum. Yorgunluktan kanepede uyuya kalmışım. Ama berbat bir kabus gördüm. Jack tren kazasında ölüyordu. Hemen elime telefonu alıcaktım ki uyandığımda haber kanalı açıktı ve Jack treni kaza yapmıştı. Olamaz tanrım böyle bir kaza olamaz bir türlü böyle bir kaza olmadığına inandırmak istiyordum ama telefonumu bir yerden arıyordum. Sonunda buldum ve Jack aradım telefonu açmadı. Tanrım ne olur birşey olmasın.Lütfen Jack ölme...
Not: Bölüm sonunda düşünce ve görüşlerinizi yorum kısmında heyecanla bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ GİDİŞ
Teen FictionYetimhane de büyüyen Luca'nın hayatını anlatan bir gençlik dram kitabıdır. Tek hayat arkadaşı olan Jack ailesini ziyarete giden trende hayatını kaybeder Luca, Jack ölümden sonra zor günleri nasıl geçirecektir. Kendisini ne gibi zorluklar bekliyor?