Uzun zamandır dram yazıyorum, yaşıyorum. Pek iyi değilim, Efe'yi devreye mi soksam ne yapsam? Eğlenceli bölümleri özledik mi?
Medya: Doruk Demir (çocuk benden güzel bb)
***
Bir hafta sonra..."Ya sen ne saçmalıyorsun? Olmaz öyle şey!" tam ağzımı açıp cevap verecektim ki sinirle arkasını dönüp bir ileri bir geri yürümeye başladı.
"Hayır, anlamıyorum. Bana bunu neden yapıyorsun? Tamam, Urazla ayrıldınız, depresyona girdin. Hatta o kadar kötüydün ki bayıldın, Duru! Ama bu kadar da olmaz. Seni asla bırakmam, Duru. O düşüncelerini def et kafandan!" göz devirip kollarımı göğsümde birleştirdim. İki gün önce kafa dağıtmak için beni dışarı çıkarmışlardı, konsere getirmeselerdi iyiydi aslında. Sevgili olduğumuz gün aklıma gelince kafam daha çok dağılmış, daha konsere bile giremeden yere yığılmıştım. Gözümü açtığımda evdeydim, herkes başımda toplanmıştı.
"Konunun Urazla ne alakası var? Bir dinlesen açıklayacağım ama nerede..." tam önümde durup dik dik baktı suratıma.
"Peki, anlat" bu şansı bana sunduğu için teşekkür edecektim artık.
"Liselerarası şarkı yarışması var ve biz bu yüzden geçen hafta okula gittik. Yarışma Ankara'daymış ve biz komple oraya gidip çalışmalara başlayacakmışız. İki gün sonra da gidecekmişiz. Başta beni dinleseydin böyle garip tavırlar almazdın, abi" açıklamamı mantıklı bulmuş olmalı ki karşı koltuğa oturup düşünmeye başladı.
"Hem sen neden gitmeme karşı çıktın ki? Pek takmazdın böyle şeyleri" gözlerini kaçırmamaya çalışarak yüzüme zorlanarak baktı. Hadi ama! Seni çok iyi tanıyorum, abi.
"Karşı falan çıkmadım" kaşlarımı kaldırıp bunun aksini iddia eder bakışlarla baktım ona. Doğruyu söylemezse onu sıkacağımı bildiği için oflayıp neler olduğunu anlattı.
"Hayatının hiç normal olmadığının farkındayım, Yağmur. Daha yeni ölümden döndün. Anla işte, korkuyorum" yüzüme bir gülümseme yerleşirken ayağa kalkıp yanına gittim ve ona sıkıca sarıldım.
"Ben seni hiç bırakır mıyım? Sen benim abimsin, hayatın bensiz olur mu hiç?" geri çekilip yüzüne baktım. Ona söylemem gereken bir geçmişimiz vardı, belki de şu anımız.
"Dökül, kuzucuk" gözlerimi kaçırıp kendime düşünmek için zaman ayırdım. Şu an zamanı mıydı? Öğrenmeli miydi? Öğrense onlara gider miydik? Ya da onlarla tanışmama izin verir miydi? Sıkıntılı bir şekilde dudaklarımı kemirmeye başlamıştım, bunu ağzıma kan tadı gelince fark ettim. Murat Korkmaz'ın yanına gitmemin bir diğer sebebi abimdi, tabii ki de söylemeliydim. Tedirgince abimin bana merakla bakan gözlerine çevirdim bakışlarımı.
"Ben bir şeyler öğrendim ve büyük ihtimalle bu öğrendiklerim hayatımızı değiştirecek. Erken mi davranıyorum, bilmiyorum ama onları kazanmadan da kaybetmek istemiyorum. Abi. Of, nasıl söylenir bu..." elimi tutup bana destek olmaya çalışınca gaza geldim ve içim acıya acıya anlattım her şeyi; annemi, babamı, hikayelerini, bizi bırakma nedenlerini.
"Adreslerini biliyorum, eğer gideceksek-" cümlemi tamamlamama izin vermeden ayağa kalkıp çatık kaşlarla konuştu.
"Gitmeyeceksin onların yanına, Yağmur. Ben senin ailenim, o yeter. Başkalarını siktir et. Sen ve ben varız. Başka kimse yok" göz devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Teen Fiction"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...