Hastane koridorlarını elleri cebinde hızlı hızlı bir sağa gidiyor bir sola çark ediyordu Ali. Zaten hiç sevmezdi hastane kokusunu. Müşahede kapısının önünde gördüğü doktora koşar adımla yaklaştı " doktor bey Hatice Nasıl ? Uyandı mı, beni sordu mu?" diye sordu bir kaç defa. Elleri önlüğünün yakasına ilişmiş, sakin bir ses tonuyla " sakin olun Ali bey Hatice hanım gayet iyi ama siz Nasıl olur da ilaçlarını ihmal edip bu denli düşmesine müsade edersiniz. Ben demedim mi size bir saniye bile geciktirmeyin ilaçlarını diye ." Ali ellerini birbirine kenetlemiş, nefesini daha derinden almış yüzü yere düşük mahçup bir halde " doktor bey benim durumumu biliyorsunuz , Hatice'nin de inadını. İçmeyecem diye tutturuyor. Bazen sakladığı bile oluyor ilaçlarını. Ben Hatice'yi yengeme emanet ettim. Hatta ona yemeğine karıştırıp vermesini bile söyledim. Nasıl oldu bu duruma geldi anlamadım." diye titrek bir sesle cevap verdi. Doktor Rıza iyi bir hekimdi. Hatice yaklaşık on yıldır hastasıydı. Her şeyi biliyordu aslında Hatice'nin inadını Ali'nin bacağını. " Hatice daha uyanmadı. Uyansın taburcu edeceğim. İlaçlarının dozunu biraz daha arttırdım, raporu ve reçeteyi güncelleyin. Taburcu olacağı zaman gelirim tekrar, geçmiş olsun." dedi doktor Rıza elini Ali'nin aciz omzuna koyarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ince, çizgi bir yol.
Narrativa generale.. İki dağ arasında ince, çizgi bir yol. Bilmiyor, çünkü yangının sebebi kendisi. .. Ardına baktı, yola çıktığı yerle vardığı nokta arasında bir ömür vardı sanki. Sahi kaç milyon adıma denk gelir kalp atışları. Kaç insan dayanabilir yırtılan ayaklar...